22 Temmuz 2021 01:00

"Beş kilo un 14 lira, bir hafta yiyoruz"

Avcılar Yeşilkent Mahallesi’indeki sokaklarda sağlı sollu giriş kat dükkanlar, her kadının önünde bir çuval. Kimi parça başı çalışıyor, kimi haftalık 450 lira alıyor.

Yeşilkentli kadınlar fotoğraflarının, yüzlerinin kapatılarak kullanılmasını istedi. | Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Hazırlayanlar: Murat UYSAL - Eren ERGİNE

Yeşilkent’te bir gecekondu, önünde ağrıyan dizlerinden dolayı sandalyede oturan yaşlı bir kadın. Etrafında kaldırım taşlarına çömelmiş mahallenin emekçi kadınları. Bir yandan sohbet edip diğer yandan sokakta koşuşturan çocuklarına göz kulak oluyorlar. Zeynep elinde bir pazar arabası kadınların başında ayakta bekliyor. Pazara gidecek ama sohbeti de bırakmak istemiyor. İzin isteyip yanlarına oturuyoruz. Eşi inşaat işçisi olan Zeynep’e “Pazar için geç kalmadın mı?​” diye soruyoruz. Gülerek, “Pazar akşamları daha ucuz oluyor” diyor: “Erken gitsen pahalı, geç gitsen aldığın bir şeye yaramıyor. 2 çocuğum var, sadece eşim çalışıyor. Hayat zor. Eşim inşaat işçiliği yapıyor, iş olursa gidiyor iş olmazsa çalışmıyor.”

Konu geçim sıkıntısı olunca elindeki pazar arabasını kenara bırakıp arkadaşlarının yanına oturuyor. Arkadaşını işaret ederek “O konuşmayı sever” deyip lafı Döndü’ye bırakıyor. Döndü ev kadını, çocuklarına bakıyor, eşi ise fabrikada işçi… Asgari ücretin biraz üzerinde ücret alıyor. Ama yetmiyor. Döndü hayat pahalılığa dikkat çekerek başlıyor anlatmaya: “20 lira ile 2 kilo meyve alamıyorsun. Marketlerin indirim günlerini takip ediyoruz, biz gidene kadar bir şey kalmıyor. Kuyruk oluyor, uzak kalıyor. Çocuk var, eşimin gelmesini bekliyorum, gelince gidiyorum. O zaman da indirimli ürünlerimiz bitti diyorlar. Eskiden 300 lira ile bütün alışverişimi yapıyordum, şu an 550 lira yetmiyor. 5-6 ayda fiyatlar ikiye katlandı. Gelir yerinde sayıyor, gideri karşılamıyor. Asgari ücrete 300 lira zam yaptık diyenler, çarşıyı, pazarı görmüyor.”

"ZAMLI GELEN FATURALAR, ÖDENEMEYEN KİRALAR, KAYNAMAYAN TENCERELER"

Zamlı gelen faturalar, ödenemeyen kiralar, kaynamayan tencereler. Bir de “Porsiyonlarımızı küçültelim” çağrıları. “Memleketin yükü emekçinin sırtında. Biz kadınlar idare etmeye çalışıyoruz” diyor Döndü. Nasıl idare ettiklerini ise şöyle özetliyor: “5 kilo un 14 lira, 1 hafta yiyoruz. 14 liraya bir tavuk alamıyorsun. Alsan da tek öğünde yiyorsun, yarın ne yiyeceğiz onu düşünüyoruz bu sefer. Ama un öyle mi, her şey yapıyorsun.”

Asgari ücreti hatırlatan Zeynep de “O parayla nasıl yaşanır? Elde un var komşuda peynir, öbüründe yağ, börek çörek yaparsın, çocuklara poğaça yaparsın, hamurdan başka ne yiyebilirsin. Eskiden yaz ayında doğal gaz 20 lira gelirdi, şimdi 50 lira geliyor, elektrik 50 lira gelirdi şimdi 80-90 lira geliyor” diyerek sitem ediyor. Kadınların her gün önünde oturup sohbet ettiği, çay içip dertleştiği gecekonduda 8 kişi yaşıyor. Evin tek çalışanı ise 70’ine merdiven dayamış Fatma’nın eşi. Onun getirdiği ile kıt kanaat yaşamaya çalışıyorlar. Yetmediği yerde konu komşu, belediye yardımları devreye giriyor. Hayat koşullarının zorluğundan bahseden Fatma “Sonumuz ne olacak bilmiyorum” diyor.

"TATİL DİYE KÖYE GİDİYORUZ, ORADA DA ÇALIŞIYORUZ"

Ev işleri üzerine yıkılan kadınlar çocuk bakmak, çamaşır bulaşık yıkayıp, yemek pişirmenin dışında herkes gibi dinlenmek, gezmek eğlenmek istiyor. Ama konu yine ekonomiye geliyor. Çoğu tatilde köyüne gitmek istiyor. Tatil köylerinin hayalini bile kuramıyor. Otel, pansiyon gibi yerlerde kalmanın kendileri için hayal olduğunu belirten Döndü, “38 yaşındayım, tatil nedir bilmiyorum. Güzel yaşayanları sosyal medyadan görüyoruz, bu kadar parayı nereden buluyorlar bilemiyorum, haram mı karıştırıyorlar anlamıyorum. İmreniyoruz neden yalan söyleyeyim. Ailecek gidiyorlar otellerde kalıyorlar. Akşam yemekleri, kahvaltıları önlerine geliyor. Biz tatil diye köye gidiyoruz orada da boş durmuyoruz, yine yemekti bulaşıktı ben yapıyorum, yine yoruluyorum” diyor. 20 yıllık evli olan Zeynep ise “Bırakın tatile gitmeyi köyüme bile gidemiyorum” diyor.

BİR CEBİNDE 20 LİRA, DİĞER CEBİNDE ÖDEYEMEDİĞİ ELEKTRİK FATURASI

Yaklaşık yarım saat süren sohbetin ardından gecekondunun önünde oturan kadınlara veda ediyoruz. Sokak sokak gezerken benzer toplaşmaların başka yerlerde de olduğunu görüyoruz. Sağlı sollu giriş kat dükkanlar, her kadının önünde bir çuval. Kimi parça başı çalışıyor, kimi haftalık 450 lira alıyor. Çoraplara etiket yapılan yaklaşık 10 kadın işçinin çalıştığı atölyedeyiz. Hepsinin elinde bir kılçık tabancası, çalışıp duruyorlar. Güler yüzlü, şiveli konuşmasıyla ortama neşe katan Reyhan karşılıyor bizi. 2 çocuk annesi, eşini yakın zamanda kaybetmiş. Dişini tırnağına takıp çocuklarını okutmuş. Ayda yaklaşık 2 bin lira ücret alıyor. Eşinden kalan 1600 lira emekli maaşını da üstüne ekleyerek yaşamını sürdürüyor. Bir cebinde 20 lira, diğer cebinde ödeyemediği elektrik faturası. 20 lirayı bize göstererek, iş çıkışında pazara gideceğini söylüyor. “Bununla ne alınabilir ki” sorusunu da yanıtsız bırakmıyor: “2 kilo domates, 2 kilo salatalık.” Her hafta kurulan mahalle pazarına 2 haftada bir gittiğini de ekliyor. “Biz ne yiyip ne içeceğiz” diyen Reyhan sosyal yardımlarla ayakta kalmaya çalışıyor ama o da kesilmiş. Nedenini ise şöyle anlatıyor: “Annem babam vefat etti, köyde bir arsaları varmış, onlar ölünce benim üzerime geçti, öyle olunca yardımları da kestiler. Tarla bu ya villa değil ki, neymiş tarlam varmış, tarla karın doyurmuyor ki.”

Konuşmamıza tanık olan başka bir kadın işçi giriyor söze. Adını soyadını söylemiyor çünkü gazetede adı çıkarsa aldığı yardımların kesileceğini düşünüyor. 50 yaşında emekli, ama çalışmaya devam ediyor. Çalışmasının sebebi eline geçen emekli maaşının yetmemesi. İki çocuk annesi. Haftalık 450 lira para alıyor. Devlet yöneticilerine seslenerek “Bırakın çocuklarını, torunlarının bile özel uçağı var, ben 50 yaşındayım çalışmaya devam ediyorum. Gelsinler çok değil 1 hafta çalışsınlar bizim çalıştığımız koşullarda, haftalık 450 lira ile hayatlarını devam ettirsinler görelim” diyor. Veda ediyoruz ama mahallede manzara değişmiyor. Kadınlar yer yer atölyelerde çoğu zaman kapı önlerinde çalışıyor. Gün aydınlık ama kadınlar karanlıkta. Yarım açılmış kapıdan süzülen ışık aydınlatıyor ellerindeki bez parçalarını. Makas tutmaktan nasır tutmuş ellerde şekilleniyor o bezler.

VİLLALARA TEMİZLİK İÇİN GİDEN BİR KADIN

Sağlı sollu çarpık yapılaşma, hafif tepeye doğru ilerliyoruz. Manzara güzelleşiyor, sıralı ip gibi dizilmiş Bahçeşehir villaları, Göl Panorama evleri. Bir yanda yoksulluk bir yanda lüks, şatafat. Haftanın birkaç günü yoksul emekçi mahallesi Yeşilkent’ten o şaşaalı gösterişli evlere temizliğe gidip akşam tekrar yorgun argın mahalleye dönen Temizlikçi Şükran. Eczanede karşılaşıyoruz kendisiyle, elleri büzüşmüş, derisi çatlamış. Hangi ilacı kullansam geçer diye bilgi almaya çalışıyor. Eczacı birkaç tarifte bulunuyor, ama daha önce denenmiş olan reçete sorunu çözmemiş. Eczane kalabalık, sohbet için dışarı çıkıyoruz. “Akşama kadar temizlik yapıyoruz, kimyasalın içindeyiz her işi yapıyoruz” diyor Şükran. 50’li yaşlarda, geçim sıkıntısı devreye girince, lüks sitelerin yolunu tutmuş. Günlük 300 lira para alıyor, haftanın kirini pisini temizliyor bunun karşılığında. “Durumum iyi olsa tabii ki gitmezdim başkasının evine temizliğe. Oğlum var, kızım var, onlarla ilgilenirim, niye gideyim ben elin evini temizlemeye” diyor Şükran parçalanan ellerini göstererek. Bir de ekliyor “Benim gibi yüzlerce kadın var burada, ya sabah erkenden temizliğe gider ya da mahallede parça başı çalışır.”

ÖNCEKİ HABER

TESK: Tüm araçlarda ÖTV indirimi yapılmalı

SONRAKİ HABER

Orman işçilerinden duman nöbeti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa