"Mülteciler insan hakları öznesi olarak görülmüyor"
Hak örgütü ve parti temsilcileri mültecilere yönelik ırkçı söylemlerin nedeninin iktidar ve muhalefetin düşmanlaştırıcı söylemi olduğunu belirterek herkesin ailesini görme hakkı olduğunu belirtti.
Fotoğraf: Cem Genco/AA
Hasan Metin TAŞKIRAN
İstanbul
Kurban Bayramı’nda Suriyeli mülteciler de ülkelerindeki son durumu görebilmek, orada kalan aileleriyle özlem gidermek için bayram izni vesilesiyle Suriye’ye geçti. Suriyeli mülteciler 26 Temmuz ile 31 Aralık tarihleri arasında geri dönüş yapabilecek. Bayram izni dolayısıyla memleketlerine dönen mülteciler, her yıl olduğu gibi bu yıl da sosyal medyada ırkçı tepkiler ve nefret söylemleri ile karşılaşıyor. “Suriye’ye dönebiliyorlarsa orada kalsınlar” ve benzeri söylemlerle, zaten Türkiye’de oldukça zor şartlar altında yaşayan mültecilere yönelik nefret söylemleri giderek artıyor.
Suriyeli mültecilerin Türkiye’deki koşullarını ve bayram dönüşleri ile ilgili artan nefret söylemlerini Suriyeli Mültecilerle Dayanışma Derneği Başkanı Muhammet Salih Ali, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı ve Mülteci Hakları Komisyonu üyesi Gülseren Yoleri ve Emek Partisi (EMEP) Göç Büro Üyesi Aysel Ebru Ökten ile konuştuk.
"BU BİR SEYAHAT DEĞİL"
Suriyeli mültecilerin bir kısmının geride kalan ailelerini görmek için bir kısmının ise Suriye’de bulunan mülklerinin durumlarını görebilmek için gittiklerini belirten Dernek Başkanı Muhammet Salih Ali mültecilerin bir kısmının ülkelerine geri dönmek istediklerini ancak bunun için oradaki koşulların uygun olması gerektiğini belirtti, Suriye’deki yurtlarında elektrik, su vb. altyapının olması ve mülklerinin sağlam bir şekilde kalması durumunda mültecilerin bir kısmının gönüllü bir şekilde geri dönebileceğini söyleyen Ali, “Buradaki insanların bir kısmı ev, arazi sahibi yani Suriye’yi tamamen bırakmak gibi bir düşünceleri yok. Köylerinde arazilerini evlerini kontrol için gidiyorlar ne durumda diye. Bir kısmı da orada annesi, babası var orada kalmış onları özlemiş, üzülüyor bu yüzden gidiyor. Tatil değil, gezmek için değil bu bir seyahat değil” diye konuştu.
Sosyal medyadaki “Madem gidebiliyorsunuz orada kalın” gibi nefret söylemlerine karşı olduklarını ifade eden Ali Türkiye’deki mültecilerin ciddi sıkıntılar yaşadığını dile getirdi durumu “Adeta sürünüyorlar” diyerek ifade etti. Özellikle pandemi sonrası mültecilerin yaşadığı zorlukların katmerleştiğini dile getiren Ali hem dil hem mültecilere yönelik davranış ve tutum hem de istihdam sorununun mültecilerin koşullarını ağırlaştırdığını ifade etti.
"DEVLET NE ZAMAN İZİN VERİRSE O ZAMAN GİDEBİLİYORLAR"
Bayramlaşma izninin 1999 yılından beri sınır köylerde yaşayan yurttaşların halihazırda kullandıkların hatırlatan İHD İstanbul Şube Başkanı ve Mülteci Hakları Komisyonu üyesi Gülseren Yoleri, herkesin insani ihtiyaçları; ailelerin, sevdiklerini görebilme ihtiyacı ve hakkı olduğunu, devletin sadece bayramlarda geri dönebilme hakkı tanıdığını söyledi. Yoleri, “Örneğin annesi babası Suriye’de yaşıyor, ölüm döşeğinde ya da öldü. Mülteci buradan eğer Suriye’ye giderse geri dönemiyor, çünkü giderken sınırda ona geri dönüş formu imzalatıyorlar. Dolayısıyla devlet ne zaman onlara geri dönebilecekleri bir şekilde izin verirse onlar bu hakkı kullanmak zorunda çünkü başka şansları yok” diye konuştu.
Türkiye’de nefret ve ırkçılığın yukarıdan aşağıya geliştirildiğini dile getiren Yoleri “Yukarıdan yaygın bir söylem gelince; işsizlik ve yoksulluk gibi yaygın sorunların nedeni olarak mülteciler gösteriliyor. Devletle ve iktidarla karşı karşıya gelmek istemeyen yerli nüfus da durumu böyle görme eğilimine yöneliyor” ifadelerini kullandı.
“MÜLTECİ METRODA ASANSÖR KULLANSA SÖYLENİYORLAR"
Suriyelilere geçici koruma kimliği veriliyor olması ve bu statüye bağlı olarak eğitim ve sağlık gibi temel haklardan yararlanabiliyor olmalarının yerli nüfusun zaman zaman tepkileri ile sonuçlandığını söyleyen Yoleri, toplumun insan hakları ve özgürlüklerine bakış açısının geliştirilmesi gerektiğine değindi.
Toplumda yaygın olarak Suriyeli mültecilerin, yerlilerin işlerini elinden aldığını, okullara sınavsız girdiklerini, devletin mültecilere her türlü olanağı sağladığı gibi bir algı olduğunu çalışma izni verilen Suriyeli sayısının dahi yılda asla 100 bini geçmediğini ifade eden Yoleri “Türkiye 4 milyon Suriyeli var, dolayısıyla geride kalan bütün Suriyeliler kayıt dışı çalışmaya zorlanıyor. Maaşlarını, tazminatlarını alamadıklarında, iş kazası geçirdiklerinde hukuki bir korumadan yararlanamıyorlar” diye konuştu. Mülteci çocuklarının eğitimden yararlanabilmeleri için ancak kayıtlı oldukları illerde yaşıyor olmaları gerektiğini söyleyen Yoleri “Oysa kayıtlı oldukları bazı illerde bu ırkçılık o kadar yaygın ve istihdam oranı o kadar kısıtlı oluyor ki şehir değiştirmek zorunda kalabiliyorlar, bu da eğitim sağlık gibi haklardan yararlanmalarının da önüne geçiyor hatta doğum yapan kadınlar çocuklarını üzerlerine kaydettiremiyorlar, belki kamuoyu fazla bilmiyor ama kimlikleri olmayan 7-8 yaşlarında birçok çocuk var” ifadelerini kullandı.
Mültecilerin maruz kaldığı bu tablo karşısında iktidarı da muhalefeti de eleştiren Yoleri, iktidarın sıkıştığında mülteciler için ‘misafir’ ve ‘Misafir umduğunu değil bulduğunu’ gibi söylemler ortaya attığını, mültecilerin insan hakları öznesi olarak görülmediğini söyledi, Yoleri “Başka bir yandan CHP liderinin her seçim dönemi yaklaştığında ‘Suriyelileri evine göndereceğiz’ söylemi, bu söylem iyi niyetli de olabilir ancak biz söylemin altındaki niyetlerini tartışmıyoruz biz bu söylemin etkilerini tartışıyoruz. Bu söylemi söylediğiniz zaman geri dönebilecek yeri olmayan 10 yıldır burada yaşayan mültecileri, burada doğmuş 10 yaşındaki çocukları ateşe atmış olursunuz” diye konuştu.
"ÇALIŞMA KOŞULLARI, YAŞAM KOŞULLARININ ÖZETİ"
Suriyeli mültecilerin geri dönüş koşullarının oldukça güç olduğunu ifade eden EMEP Göç Büro Üyesi Aysel Ebru Ökten “1.5 milyonu aşkın mülteci çocuk için okul, hastalar için yeterli doktor ve hastane, 4 milyon Suriyelinin orada birikmesi halinde oluşacak gıda sorunu, içme suyundan kanalizasyona kadar ülkedeki sıkıntılar giderilebilmiş değil, hâlâ ülkedeki istikrarsız ve güvenlik dışı koşullar devam ediyor” diye konuştu. Türkiye’deki mültecilere yönelik ırkçı söylem ve saldırıların en temel sebebinin muhalefet partileri ve iktidar mensubu kişilerin düşmanlaştırıcı söylemi olduğunu dile getiren Ökten “Mültecilerin çalışma koşulları, onlarını yaşamlarının özeti. Tamamıyla kayıt dışı çalışıyorlar, Türkiye’de 1 milyon Suriyeli kayıt dışı çalışıyor, güvencesiz bir şekilde her an işten atılma gerçeğiyle birlikte yaşıyor. Suriyeli emekçiler piyasada en alt kesimi oluşturuyorlar bu da Türkiye kapitalistlerine nefes alma imkanı sağlıyor dolayısıyla sermaye bu gün mültecileri geri göndermek derdinde değil, ama diğer taraftan sermaye partileri düşmanlaştırıcı söylemler ile Türkiyeli emekçilere yaşattıkları ekonomik sıkıntıları görünmez kılmaya çalışıyorlar” dedi.
"BİRLİK SAĞLANABİLİRSE İNSANCA YAŞAM KOŞULLARI KAZANILIR"
Türkiyeli ve Suriyeli emekçilerin birleşik mücadelesi yollarının oluşturulması gerektiğini söyleyen Ökten Adana’da başlayan yerli ve mülteci işçilerin ortak mücadele ettiği saya direnişini hatırlattı “Buradaki temel noktalardan biri Türkiyeli emekçilerin salt kendi ücretlerinin arttırılmasına karşı, ‘Hayır, Suriyeli işçilerin de ücretleri arttırılsın’ diyerek mülteci işçilerin yaptıkları direnişe ortak olmaları. Türkiyeli işçilerin, emekçilerin iyi şartlarda yaşayabilmeleri Suriyeli işçilerin onlarla aynı koşullarda yaşamasıyla sağlanabilir çünkü sermaye güçleri her daim göçmen emeği ile yerli emeğini karşılaştırarak göçmen işçiyi daha ucuza çalıştırır Türkiyeli işçiyi ise göçmen emeği üzerinden tehdit eder” ifadelerini kullandı.