Dörtyol halkı alçı ve grafit ocağı istemiyor: "Yaşamak istiyoruz"

Hatay Dörtyol’a bağlı Kuzuculu Mahallesi’nde geçimini narenciyeden sağlayan üretici köylüler ve yöre halkı, Amanos eteklerinde bulunan Bülke Yaylası’na yapılmak istenen alçı ve grafit ocağına tepkili.

23 Temmuz 2021 00:40
Son Güncellenme Tarihi: 23 Temmuz 2021 11:53
Paylaş

Volkan PEKAL
Tuğba EROĞLU
Hatay

İktidarın uyguladığı tarım politikalarıyla borç içerisinde bıraktığı çiftçiler maden şirketlerinin hedefi haline geliyor. Yüzlerce yıl narenciye üretimi ile anılan Hatay Dörtyol’da üretici köylüler, çevreyi ve yaşamı tahrip edip yöre halkını göçe zorlayacak madenlerle anılmak istemiyor.
“Emeklerimizin karşılığını alamaz olduk” diyerek tarımsal üretimin zora girdiğini anlatan 80 yaşındaki Erol Kara ömrünü Kuzuculu’da geçirmiş. Kara, “Biz yaşamak istiyoruz. Hayat istiyoruz. Ovalarımızı, havalarımızı, ormanımızı, yeşilliğimiz yok ettirmeyiz” diyor.

Yaşadıkları ekonomik sorunlara ve kuraklığa dikkat çeken Kara “Burada koskocaman bir Deliçay’ımız vardı, kurudu. Suyumuz kurudu. Kuyu suları ile bahçelerimizi suluyoruz. Elektrik dünyanın fiyatı. Su fiyatları artıyor. Durmadan elektriğe zam geliyor. Su kooperatifleri zam yapıyor. Emeklerimizin karşılığını alamaz olduk. Gübresi, ilacı zamlı. Portakala gelince tüccarlar ‘Şurasında şu var, burasında bu var’ diye bizi boğmaya çalışıyor” diye anlatıyor yaşadıkları zorlukları.

"NARENCİYENİN ÇEVRESİNDE ZEHİRLİ MADDE İSTEMİYORUZ"

Bugüne kadar geçimini narenciye üretiminden sağlayan Kara, narenciyenin kendileri için önemini ise şu sözlerle özetliyor:

“Taş ocakları, termik santraller, asitli, azotlu, kimyalı tozlu topraklı şeyler buraya zarar verir. Bizim geçimimiz buradan. Başka bir yerden yok. Herkesin kapısının önünde 10 dönüm, 5 dönüm, 3 dönüm, 2 dönüm narenciye var. 1938’lerde burada görev yapmış bir doktor buradan giderken ‘Bu memleketin ilacı herkesin kapısının önünde’ diyor. Bizim doktorumuz yok, bizim ilacımız kapımızdaki narenciyemiz. A vitamini, B vitamini, C vitamini, D vitamini ve E vitaminini biz portakaldan alırız. Onun için biz portakallarımızın çevresinde herhangi bir zehirli maddenin bulunmasını kabul etmiyoruz. Termik santralmiş, taş ocağıymış, bilmem neymiş istemiyoruz.”

"RÜZGAR TOZU DÖRTYOL’A TAŞIYACAK"

Çiftçilik yapan Kazım Sönmez isimli vatandaş rüzgarın akşam 10’dan sonra dağdan batıya doğru estiğine dikkat çekerek bunun kireç tozlarını doğrudan Dörtyol’a taşıyacağını anlattı. Demir-çelik fabrikaları ve organize sanayi ile hava kirliliğinin en yoğun olduğu Hatay’ın Payas ilçesine dikkat çeken Sönmez, ocağın faaliyete geçmesini durduramadıkları takdirde narenciyelerinin biteceğini, Payas’ta olduğu gibi göç etmek zorunda kalacaklarını söyledi.

Madencilik faaliyetinin tamamen sanayiye dönük yapıldığını ifade eden Ökkeş Başaran, “Çiftçilik tarım bitiyor. Ürünlerde düşüşler olacak. Alçının tozundan nefes alamayacağız. Grafitin kanserojen olduğunu biliyoruz. Hafta sonları dağa çıkıyoruz. Nefes alıyoruz. 3-5 kişi kâr edecek diye doğa güzelliğini terk edip gitmek istemiyoruz. Ama nefes alamazsak gitmek zorunda kalacağız. Yöre halkı bunu bilerek hareket etmeli” dedi.

"BİTKİ ÖRTÜSÜ VE SU YOK OLUR"

Mustafa Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Biyosistem Mühendisliği Bölümünden Prof. Dr. Berkant Ödemiş, suyun hayati önemde olduğu bölgede yer altı su havzalarının tıkanmasına ve suyun buharlaşmasına neden olacak herhangi bir madencilik faaliyetinin yürütülmesinin son derece tehlikeli olduğunu ifade etti.

Su almadığı için bölgenin yazı kurak geçirdiğini dile getiren Ödemiş, yer altı sularını yok edecek alçı ve grafit ocağının tarım topraklarını elden çıkarmak anlamına geldiğini ifade etti. Bitki örtüsünün ve ormanların yok edilmesinin olası sonuçlarına dikkat çeken Ödemiş, “Bitki örtüsü suyu tutar. Yani bu tür alanlarda bitki örtüsünün olmaması suyun buharlaşmasına ve toprakta tutulan nemin azalmasına neden olur. Bu diğer alanlarda da bitki örtüsünün yok olmasına neden olur” dedi.

Patlatılacak dinamitler nedeni ile yeraltı su kaynaklarının geçiş güzergahlarının da tıkanacağını ifade eden Ödemiş, “Bu tıkanma sonucunda o su yeryüzüne çıkar ve bir süre sonra kurur. Dolayısıyla Dörtyol, Kuzuculu gibi Amanoslar’ın eteğinde bulunan yerlerde bu suların yok olması orman varlığının bir süre sonra ortadan kalkması anlamına gelir. Bu son derece tehlikeli bir girişim. Gelecek 10 yıl içerisinde büyük olasılıkla bu tür maden faaliyetleri sonucunda bu bölgedeki orman varlığı tamamen ortadan kalkmaya aday duruma gelecek” dedi.

"TURİST ÇEKEN BÖLGEYE MADEN YAPILIYOR"

Amanos Keşif Çevre Kuruluşu Başkanı Nazım Sönmez ise madenin bölgenin turizmine de olumsuz etkileri olacağına dikkat çekti. Bölgenin yaban hayatı, bitkisel doku, şelaleler, göller ve mağaralarla turist çektiğini ifade eden Sönmez, turizme katkı sağlayan doğa, endemik bitki ve sadece o bölgede olduğu düşünülen Anadolu parsının da madenden zarar göreceği uyarısında bulundu.

Turist çeken Geçilmez Kanyonu’nun da bölgede yer aldığına dikkat çeken Sönmez, “Türkiye’de geçen yıl en çok turist çeken bölge ilan edildi. Yetililerimizin hiçbirinin bu konudan haberi bile yok, atmış oldukları bir adım bile yok. İnsanlar buraya gelmesin diye turistlerin yolları engelleniyor. Burası milli park ilan edilseydi bu şirketler buraya gelemeyecekti. Zamanında engel olundu buna. Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı tarafından dünyada korunması gereken 21 sıcak noktadan bir tanesi. 150 adet endemik tür mevcut” dedi. 

Alçı ve grafitin ülke ekonomisi için acil bir ihtiyaç olmadığını dile getiren Sönmez, “Metan Kömürcülük AŞ isminin altından başka hangi şirket çıkar onu da bilmiyoruz. Limanlara ulaşımı kolay olduğu için burası seçildi. Bu şirket buradan çıkardığı alçı ve grafiti bir Fransız şirketine gönderecek” dedi.

ÖNCEKİ HABER

İtalya'da Kovid-19 salgınına yönelik OHAL yıl sonuna kadar uzatıldı

SONRAKİ HABER

Şile'de yoğun dalga ve akıntı nedeniyle denize girme yasağı uzatıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa