Dr. İbrahim Uslu: Halk iktidarın ‘müjde’sine heyecan duymuyor
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sıklıkla verdiği müjdeler seçmenin ilgisini çekiyor mu? Araştırmacı Danışman Dr. İbrahim Uslu ile konuştuk.
Fotoğraf: Mustafa Kamacı/AA
Şerif KARATAŞ
İstanbul
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sıklıkla verdiği müjdeler seçmenin ilgisini çekiyor mu? İktidar neden ısrarla müjde vermeye çalışıyor? Dr. İbrahim Uslu’ya göre seçmen ekonomik nedenlerle 2018’den bu yana AKP’den kopmaya başladı. İktidar bu nedenle seçmeni geri getirecek ve mevcutların da gitmesini engelleyecek bir dil geliştirmeye çalışıyor. Ama bu dil şu ana kadar etkili olmadı ve iktidar bu kez yöntem değiştireceğine artık her şeye müjde demeye başladı.”
Araştırmacı, Danışman Dr. İbrahim Uslu ile, AKP’nin iç ve dış siyasette yaptığı hamlelerinin seçmene yansımasını konuştuk. Afganistan ve Kıbrıs’a yönelik attığı adımlar, Kıbrıs’ta yeni bir müjdeyi halka sunması, Batı ile iyi ilişkiler kurmak isterken, atılan son Kıbrıs hamlesi ile yaşanan kısmi gerilim Türkiyeli seçmene nasıl yansıyor?
Dr. İbrahim Uslu “Afganistan gibi daha uzak coğrafyayla ilgili yaptığımız araştırmalar elimizde yok. Süreç içerisinde bu aydan sonra kamuoyuna sorulduğunda tepkileri görürüz, ama benim tahminin Türkiye’nin sınırlarından çok uzaklarda olduğu için çok da sempati duyulmayacaktır. Hele Taliban gibi çok ciddi ağır bir tehlikenin olduğu yerlere askerlerin gönderilmesine seçmen sıcak bakmayacaktır. Karabağ, konusunda toplum destek vermişti. Afganistan konusunda ben toplumun bundan önceki Suriye, Kuzey Irak ya da Karabağ’dan farklı davranacağını düşünüyorum. Ama tabii en doğrusu eğer bu olay gerçekleşecek olursa, o dönemden sonra araştırma yapmak. Benim kişisel beklentimin toplum bunu fazla desteklemeyeceği yönünde. Çünkü, Afganistan gibi uzak bir coğrafyaya niye asker gönderilmek zorunda olduğunu anlatmak çok zor. Şu ana kadarda topluma bunun gerekçesi anlatılmadı. Hatta anlatmak için çaba da harcanmadı. Sadece göndereceğiz, deniyor. Niye buna ihtiyaç var? ‘Bizim orada jeopolitik avantajlarımız var’ deniliyor. Ama onu anlamaz toplum.”
‘SEÇMEN MUHTEMELEN GÜLÜP GEÇMİŞTİR’
Kuzey Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘müjde’ açıklamasının seçmen nezdinde bir etkisinin olup olmayacağına ilişkin Uslu, “Seçmen nezdinde bir karşılığı olmaz. Bu tür bayındırlık projeleri toplumu hiç heyecanlandırmadı. Seçmen gerçek reformlarla ilgileniyor… Avrupa Birliği süreci denildiğinde, seçmen bundan çok etkilendi ve destek verdi. Ya da çözüm süreci dendi. Toplum bundan heyecanlandı ve destek verdi. Ama bu tür bayındırlık projelerine seçmen çok fazla ilgi duymuyor. Bundan önce bir sürü projede de öyle idi. Sonunda bir kutuplaşma konusu olan ikinci havalimanı ya da Kanal İstanbul gibi projeler söz konusu olduğunda, bu kutuplaşma nedeniyle Ak Parti seçmenlerinin bir kısmı destek veriyor tabii. Ama o da parti kimliğiyle ilgili bir destek. Projeye destek yok, ama parti kimliği onu gerektirdiği için destek verebiliyor. Şimdi, ayrıca Türkiye ile ilgili de değil. Kıbrıs’ta yapılacak bir saray. Seçmen muhtemelen gülüp geçmiştir” ifadelerini kullandı.
‘İNSANLAR EKONOMİ YÜZÜNDEN AK PARTİ’DEN UZAKLAŞIYOR’
Ekonomik krizin pandeminin etkisiyle giderek daha da ağırlaşması, başta gençler olmak üzere toplum işsizlik sorunu yaşarken, AKP ve Erdoğan’ın son dönemlerde ‘müjde’ açıklamalar yapmasının nedeni ve bunun seçmene yansıması sorumuza İbrahim Uslu’nun yanıtı şöyle oldu: “Eğer seçmeni mutlu edecek ve heyecanlandıracak projeleriniz ya da adımlarınız yoksa, bir taraftan da seçmen memnuniyeti yaratmak istiyorsanız, o zaman da seçmeni heyecanlandırmaktan başka yolunuz yok. Ama açıkladığınız projeler bir gün ilgi uyandırıyor. Açıklandıktan 15 dakika sonra da heyecan bitiyor. En büyük handikabı bu. Doğal gaz, petrol vs. büyük denilen müjdeler de sonrasında önemsiz çıkıyor… Ak Parti seçmen sadakatini koruyamıyor. İnsanlar ekonomi yüzünden Ak Parti’den uzaklaşmaya başladılar. Uzun bir zamandır bu süreç devam ediyor. 2018’den bu tarafa Ak Parti yavaş da olsa aşınıyor. Ak Parti bunun farkında o yüzden de seçmeni geri getirecek ve mevcutların da gitmesini engelleyecek bir dil geliştirmeye çalışıyor. Ama bu dil şu ana kadar etkili olmadı… Fakat bu kez yöntem değiştireceğine sıklığını artırmaya başladı. Artık her şeye müjde demeye başladı. Ama günün birinde bunun işe yaramadığını muhtemelen anlayacak ve vazgeçecekler.”
‘MELİH BULU HİKAYESİ AK PARTİ İÇİN BİR PES ETME HİKAYESİ OLDU’
Boğaziçi Üniversitesinde yaşananları ve bunun seçmene yansımasıyla ilgili sorumuza Uslu şu ifadelerle yanıt verdi: “Normal şartlar altında sadece Boğaziçi Üniversitesinin mezunlarını, öğretim üyelerini, öğrencilerini ve ailelerini ilgilendirecek bir konu bir anda toplumsallaştı. Birini bir göreve getirmek uğruna bir sürü gerilimin yaşanması nedeniyle konu tüm toplumu ilgilendiren bir mesele haline geldi. Bütün üniversite öğrencilerinden, akademisyenlerden ve çeşitli toplum kesimlerinden Boğaziçi’ye destek açıklamaları yapıldı. ‘Bir insanı görevde tutmak için bunca eziyet, sorun ya da maliyet üstlenir mi?’ şeklinde parti içinde ciddi eleştiriler ve serzenişler de oldu. Ak Parti seçmeni de mutlu değildi Melih Bulu yüzünden. Çünkü polis çok sert müdahalede bulundu… Bütün bunlar toplumun vicdanını sızlattı ve Melih Bulu konusunda Ak Parti’ye destek vermedi. Ak Parti’nin tüm bunları niye yaptığını yahut üniversitenin kapısına kelepçe takılmasını toplum anlamadı. Hiç değilse muhafazakar seçmenin desteğini kazanmak için Kabe fotoğrafıyla ilgi gelişmeler bir ölçüde suistimal edildi, Boğaziçi ‘Dinsiz imansız bir yerdir’ şeklinde imaj yaratılmaya çalışıldı ama o da tutmadı. Bir de Bulu’nun akademik olarak özellikle eserlerindeki intihal iddiaları ciddi boyutlara ulaşınca bu yükü taşıyamayacağını Ak Parti gördü. Tabiri caizse pes etti… Melih Bulu hikayesi Ak Parti için bir pes etme hikayesi oldu.”
‘OHAL YETKİLERİNİ YÖNETSEL AVANTAJ İÇİN REVİZE ETTİLER’
İktidarın OHAL yetkilerini uzatmasının nedenlerini ve erken seçim olma ihtimaline dair sorumuza Uslu’nun yanıtı şöyle oldu: “Erken seçim gerekçesiyle bunu yapmadı. O yetkilerin elinizde olması yönetsel bir konfor veriyor; istediğiniz zaman istediğiniz kişiyi görevden alma yetkisi, muhataplarınız da bunu bildiği için yönetenlere büyük avantaj sağlıyor. İstediğiniz şirkete belli gerekçelerle el koyma yetkisi, insanları gözaltına aldığınızda uzun bir süre gözaltında tutma yetkisi bunların hepsi de demokratik muhalefet üzerinde bir baskı oluşturuyor. Kullanmasanız bile muhataplarınız bunu bildiği için daha fazla temkinli oluyor. FETÖ tehdidi gerekçesiyle 5’inci yıldayken, üç yıl daha sürecek bir tehditten bahsettiğinizde; ‘O zaman siz 5 yıldır ne yaptınız? Mücadele ediyoruz diyordunuz, demek ki yeterince mücadele etmemişsiniz şeklinde değerlendirmelerle muhatap olmanız kaçınılmazdır. “Hâlâ FETÖ tehdidinden bahsediyorsanız demek ki son 5 yıl yeterince mücadele etmemişsiniz; 5 yıl bir örgütü tamamen yok edemezseniz bile etkisini kırmak için yeterli bir süre. Geçen süre iyi kullanılmamış” şeklinde eleştiriler yükseldi.”
Öte yandan da iktidarın Bölge’de seçmenle yeniden iyi ilişki kurmaya çalışırken bir taraftan da OHAL yetkilerini uzatmaya çalışmak büyük bir çelişki oluşturduğunu anlatan Uslu devamla şunları söyledi: “Yani hem OHAL’i uzatıp bir taraftan da Kürt seçmenle iyi ilişki mi kuracaksınız? Kürtlerin oylarını alabilmek için bunlar birbiriyle çelişen hedefler. Tüm bunlar nedeniyle neticede “Sırf bir yönetsel avantaj elde etmek için geniş seçmen kitlelerini de ürkütmeyelim” dediler ve düzenlemeyi revize ettiler. Yasa ilk haliyle geçseydi, muhalefetin iktidarı otoriterleşmekle eleştirmesini haklı çıkarmış olacaklardı. Normal dönemde bile OHAL yetkileri isteyen hükümet, otoriter eğilimleri daha rahat gözlemlenen bir iktidar haline dönüşecekti. Düzenlemeyi tamamen geri çekmeyi de düşünmediler. O zaman da büyük bir geri adım atacaklardı, neticede orta yol buldular OHAL yetkilerini 1 yıl uzatarak tartışmayı sonlandırdılar. Dolayısıyla bu geri adım erken seçimle ilgili değil, bu geri adım atılmasaydı birçok komplikasyonu tetikleyebilirdi.”