24 Temmuz 2021 17:28

İÜ öğrencileri: Demokratik üniversite talepleri karşılanmadan kazanım eksiktir

İstanbul Üniversitesi öğrencileri, Melih Bulu’nun görevden alınmasını ve 6 aylık direnişi değerlendirdi.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Selinay UZUNTEL
İstanbul Üniversitesi

Boğaziçi Üniversitesinde rektörlük görevine antidemokratik bir şekilde getirilerek büyük tepkiye ve eylemlere neden olan Melih Bulu, bir gece yarısı atandığı görevden yine bir gece yarısı kararı ile alındı. Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin başlattığı “kayyum rektör” protestoları büyüyerek ülkenin dört bir yanındaki üniversite öğrencilerinden de destek bulmuştu. Biz de İstanbul Üniversitesi öğrencilerine Melih Bulu’nun görevden alınmasını ve geride bıraktığımız 6 aylık sürece ilişkin görüşlerini sorduk.

"YETERLİ BİR KAZANIM DEĞİL"

İktisat Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü (SBUİ) Öğrencisi Esin, "Boğaziçi Üniversitesine bir gece yarısı atanan rektör Melih Bulu’nun yine bir gece yarısı görevden alınması ve yerine vekaleten Naci İnci’nin atanması Boğaziçi direnişi için yeterli bir kazanım değildir. Tüm bileşenlerin dahil olduğu bir rektörlük seçimi yapılmadan, özerk ve demokratik üniversite talepleri karşılanmadan bu kazanım eksiktir" diyerek mücadelenin seçimler gerçekleşene kadar sürmesi gerektiğinin altını çizdi. Esin, "BÜLGBTİ+ kulübü yeniden açılmalı, işlevsiz hale getirilen CİTÖK işler hale getirilmelidir. Tüm üniversiteler özgürleşene dek ve tüm kayyum rektörler yerini üniversite bileşenlerince seçilmiş rektörlere bırakıncaya dek tam bir kazanım elde edilemez." dedi.

Hukuk Fakültesi Öğrencisi Efe, "Eskiden eylemle hiçbir şeyin değişmeyeceğine inanırdım, geçen sene üniversitemdeki yemekhane eylemlerinin kazanımla sonuçlanması başta olmak üzere bugün öğrendiğim Boğaziçi eylemlerinde de kazanım elde edilmesi bana bir şeylerin değişebileceğini, haksızlığa karşı tepki vermenin her zaman gerekli olduğunu gösterdi." diye konuştu.

"ÇIKARDIĞIMIZ DERS UMUTSUZLUĞA KAPILMADAN MÜCADELEYİ SÜRDÜRMEK"

Bir diğer Hukuk Fakültesi Öğrencisi Beyda, "Biz üniversite öğrencileri özgür, özerk ve demokratik üniversiteler istiyor ve bunun için mücadele ediyoruz. İstanbul Üniversitesi öğrencileri olarak da geçmişte kayyum rektöre karşı mücadele ettik ancak taleplerimiz yerine getirilmedi. Boğaziçi eylemleri bize gösterdi ki örgütlü bir mücadele ile kazanmak mümkün. Boğaziçi meselesi sadece Boğaziçi’nin değil tüm öğrencilerin kazanımıydı" diyerek örgütlü mücadelenin altını çizen Beyda, "Demokratik ve özerk üniversitelere kavuşmak için bizlerin bu mücadeleden çıkardığı ders ise umutsuzluğa kapılmadan, örgütlenip büyüyerek mücadelemizi sürdürmek oldu. Öğrenci temsilciliklerinin ise öğrencilerin haklı taleplerinde onlarla beraber olması, yıllardan beri süre gelen temsilciliklerin işlevsizleştirilmesinin son bulması ve ÖTK'lerin öğrenciler tarafından seçilmesi ise bizlerin en önemli taleplerinden bir tanesi" diyerek öğrenci temsilciliklerinin önemini vurguladı.

Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğrencisi Sena "Kayyum rektörler, demokratik, özgür ve özerk ol(a)mayan üniversiteler konusu aslında yeni ortaya çıkan bir durum değil. Fakat son yedi aydır Boğaziçi Üniversitesine kayyum olarak atanan rektöre karşı başlatılan ve istikrarlı bir şekilde sürdürülen direniş, özellikle sosyal medya aracılığıyla geniş kitlelere ulaşarak ortak dertlere sahip birçok üniversite öğrencisi arasında bir kolektif bilinç inşa sürecine doğru evrilmektedir. Ocak ayında kayyum rektör olarak atanan Melih Bulu’nun geçtiğimiz günlerde bir kararname ile görevden alınarak yerine vekaleten Naci İnci’nin getirilmesi ve Naci İnci’nin Akademisyen Can Candan’ın görevine son vermesi ise 'Boğaziçi direnişi bir başarı mı başarısızlık mı?' sorusunu gündeme getiriyor. Bana kalırsa kısa vadede bir başarısızlık gibi görünüyor olsa da uzun vadede bir kolektif bilinç inşası olarak ele aldığımızda aslında pek çok şeyi değiştirebildiğini gördük ve değiştirebilme potansiyeline sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bu bir başarı mıdır? Bana göre evet. Gelelim bu dertlerden muzdarip diğer üniversitelere. Bu durum her ne kadar sistemsel bir tıkanıklığın ürünü olsa da birlik olmak, istikrarlı ve barışçıl bir şekilde tepki koymak bu tıkanıklığı açmak için tek çaredir. Tıpkı '68 hareketlerinde üniversite öğrencilerinin ortak dertleri etrafında birleştiği gibi şimdi de kayyuma, demokratik, özgür ve özerk olmayan üniversitelere karşı olan üniversite öğrencileri ortak dertleri çevresinde birleşerek, birlik ve dayanışma içerisinde olmalı ve direnişlerini barışçıl eylem repertuarları ile istikrarlı bir şekilde sürdürmelidir." diyerek istikrarlı bir mücadele sürdürmenin önemine değindi.

İktisat Fakültesi Öğrencisi Süleyman ise, "Üniversitelerin siyasi iktidarlar tarafından tahakküm altına alınma çabası yeni değildir, belki de en somut örneği de YÖK’tür. YÖK’ün kuruluşu ve üniversitelere müdahaleleri tarihimiz için dönüm noktası olmuştur diyebiliriz. Kayyum rektörün görevden alınması olumlu bir gelişmedir ancak Boğaziçi’nin de diğer tüm üniversitelerin de tam anlamıyla başarısı rektörlerin bileşenlerce seçilmesine denk düşer" diyerek seçimler gerçekleşene kadar tam anlamıyla bir kazanımdan bahsedilemeyeceğini vurgulayan Süleyman, "Ama bu da yetmez, demokratik ve özerk üniversite için mücadeleyi büyütmek politik bir mücadeleyi de büyütmektir. Bu noktada belirleyici esas unsurun da kalıcı mekanizmaları inşa etmek olduğunu düşünüyorum" diyerek mücadeleyi büyütüp kalıcı mekanizmalar inşa etmenin öneminin altını çizdi.

ÖNCEKİ HABER

Fatma Akdeniz’in katledilmesinin sorumlusu kim?

SONRAKİ HABER

Pandemi otobüs hostesi İa’nın yaşamını da etkiledi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa