28 Temmuz 2021 01:00

Boğaziçi’de kazanım ve demokratik üniversite mücadelesinin geleceği

ODTÜ’nün, Boğaziçi’nin ve Türkiye’deki tüm üniversitelerin demokratikleşebilmesi bizlerin çabasıyla mümkün.

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel

Paylaş

Ömer Faruk CAN

ODTÜ İktisat Bölümü öğrencisi

15 Temmuz sabahı Boğaziçi Üniversitesine bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kayyum olarak atanan Melih Bulu’nun yine bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile görevden alındığını öğrendik. Hiç şüphesiz ki kayyum rektörün görevden alınması, Boğaziçi Üniversitesi bileşenlerinin altı aydan uzun süren kararlı direnişinin bir kazanımıdır. Ne ironiktir ki Melih Bulu, rektörlüğünün ilk günlerinde yükselen itirazların altı ay sonra biteceğini söylerken asıl biten kendi rektörlüğü olmuştur. Tekrar ve tekrar vurgulamak gerekir ki Cumhurbaşkanı’nın bu kararı vermesinde başta Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerinin ve öğrencilerinin kararlı ve istikrarlı direnişi olmak üzere tüm Türkiye’den gelen desteklerin etkisi birinci sıradadır. Daha cılız ve istikrarsız bir karşı duruş olsaydı şüphesiz Melih Bulu, hakkında intihal tartışmalarının ayyuka çıkmasına rağmen Boğaziçi gibi Türkiye’nin en önemli üniversitelerinden birinde rektörlük görevini sürdürürdü.

Her ne kadar atanmış rektör Melih Bulu görevden alınsa da Boğaziçi bileşenlerinin taleplerinin tamamı karşılanmış değil. Ben Bulu’dan sonra atanacak kişinin daha az itiraz görecek bir profilden olmasını muhtemel görenlerdenim. Bence akademik olarak çok daha başarılı bir profilin seçilmesi ve hatta Boğaziçi Üniversitesinin içinden bile olması mümkün. Ama seçilen kişinin iktidarın politikalarıyla uyumlu olacağına hiç kuşku yok. Bu arada çok daha “beter” bir profilin seçilmesi ve dayatılması da tartışmalar arasında yer alıyor. Türkiye’nin hali hazırdaki siyasi atmosferi her şeyin olabilmesini mümkün kılıyor. Başta Boğaziçi bileşenleri olmak üzere üniversite bileşenlerinin tüm atanmış rektörlerin istifa etmesi ve demokratik seçim talebinin arkasında durması bu yönden önem taşıyor.

Melih Bulu’nun görevden alınması tabii ki süregiden problemlerin bittiği anlamına gelmiyor. Boğaziçi Üniversitesinde verilen mücadelenin hedefi esasında ne Melih Bulu’nun şahsı ne de Boğaziçi Üniversitesinin bir kurum olarak kendisidir. Bu mücadele en temelinde bir “özgürlük” mücadelesidir. Zaten Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile “kayyum” tarzı atamaların belediyelerden TCMB’ye, TÜİK’ten üniversitelere kadar her yerde uygulanarak artık bir yönetme biçimi haline gelmesi ve bu atamaların da tek bir merciden yapılması problemin merkezini teşkil ediyor. Böyle bir “yönetim” şeklinde tabii ki Boğaziçi Üniversitesi gibi çok köklü kurumlar da payına düşeni alacaktır. Seçilmiş belediye başkanlarının yerine atanan kayyumlar, köklü kurumların başına kurum dışından ve liyakatsiz atamalar, askeri okullar gibi Türkiye’nin en eski eğitim kurumlarının KHK’lerle kapatılması gibi gelişmeler aslında yangının her yere yayılmakta olduğunu bize göstermişti. Bu türden atamalar ile yapılacak müdahaleler şüphesiz devam edecek. Burada bizlere düşen “yangının” bizim evimize gelmesini beklemeden söndürmeye gayret etmektir. Boğaziçi Üniversitesi direnişinde gösterilen kararlılık ve istikrar, özgürlük ve demokrasi mücadelesinde çok değerli bir örnektir.

DEMOKRATİK ÜNİVERSİTE BİZLERİN ÇABASIYLA MÜMKÜN

Boğaziçi Üniversitesine Melih Bulu’nun atanmasının ardından ODTÜ’de bölümlerden, fakültelerden, öğrenci topluluklarından, öğrencilerin bir araya geldiği çeşitli alanlardan tepkiler gelmişti. Bu tepkiler yalnızca Boğaziçi özelinde kalmamış, öğrenciler kendi taleplerini oluşturarak başta tüm atanmış rektörlerin istifa etmesi ve üniversite yönetimlerinin üniversite bileşenlerinin katılımıyla düzenlenen seçimlerle belirlenmesi taleplerini dillendirmişlerdi. Burada var olan ve kurulan birliktelikler yoluyla öğrencilerin her türlü talebini birlikte dile getirmesi sağlanmıştı. Buna online eğitimde yaşanan çeşitli aksaklıklara olan tepkiler, İstanbul Sözleşmesi’ne dönük saldırılar, ODTÜ’de Verşan Kök yönetiminin çeşitli antidemokratik ve baskıcı uygulamalarına dönük tepkiler örnek verilebilir. Bugün açısından Boğaziçi Üniversitesine atanan Melih Bulu görevinden alınmış olsa da üniversiteler tam anlamıyla özerk ve demokratik olmuş demek doğru olmaz. Yerine atanan kişinin daha uzlaşmacı veya daha saldırgan olacağı gibi çeşitli öngörüler bulunsa da ilerleyen dönemi de belirleyecek olan bizlerin ne kadar bir araya geldiği olacaktır. ODTÜ’nün, Boğaziçi’nin ve Türkiye’deki tüm üniversitelerin demokratikleşebilmesi bizlerin çabasıyla mümkün.

ÖNCEKİ HABER

Boğaziçi Üniversitesi Akademisyenleri 135. kez rektörlük binasına sırtlarını döndü

SONRAKİ HABER

İşçi Şair Cumhur Taşkın: Amacım toplumsal sorunlara ses olabilmek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa