Geleceğimiz için, yarın değil şimdi yalnız değil hep beraber!
Bugünün koşullarında iktidarın ve temsil ettiği sınıfın saldırıları bu denli artarken, yaşamın temel fonsiyonlarını yerine getirmek bile güçleşirken tehlikeli olan örgütlülük değil örgütsüz kalmaktır.

Fotoğraf:Alex Radelich/Unsplash
Ekin Yoldaş KALI
Ankara
Bir önceki sayılarımızda devlet-iktidar-muhalefet ve bunların temelleri olan sınıf-güç ilişkilerine*, Türkiye’de burjuva muhalefetin pozisyonuna ve gençliğe vaatlerine** değinmiştik. Bir önceki yazımızı da “İyi de o zaman bu gidişattan çıkmak için ne yapacağız, başka nasıl bir seçenek var?” sorusuyla bitirmiştik. Bu yazı ile bu soruya yanıt arayacağız
Tek adam iktidarı tüm imkanlarını faşist-gerici bir rejim inşası için seferber ediyor. Irkçı-milliyetçi, militarist söylem ve uygulamalar, kendinden olmayan herkesi “vatan haini” ilan etme ve hedef gösterme, hukuksuzluklar, rant için doğanın tahribatı, ülkenin kaynaklarının uluslararası tekellere peşkeş çekilmesi, krizin yükünün halka yıkılmasıyla artan yoksulluk ve işsizlik ve bunlara bağlı güvencesizlik karşısında başta iktidar ve yandaşları olmak üzere kapitalistlerin olağanüstü büyümesi, hak alma mücadelelerine dizginsiz bir saldırı… İktidarın ve parçası olduğu sınıfın uygulamalarının bizden çaldıklarını anlatmak için daha çok örnek sıralanabilir, birkaçı bile iktidarın değişmesini istemek için yeterli. Elbette bu koşullar birçok gencin geleceğe biraz olsun güvenle bakabilmesi için “bunların gitmesi” gerekliliğini öne çıkarıyor. Ama mücadele etmeden, örgütlü bir şekilde bir araya gelmeden, sadece böyle olmasını dileyerek bu mümkün mü? Ne yazık ki hayır… Burjuva muhalefetin sokağı, mücadeleyi bertaraf eden politikalarına ve bunun nedenlerine bir önceki yazıda değinmiştik, bu noktada herhalde iktidarla epey ortaklaşıyorlar. Peki, mücadele gerçekten kazandırıyor mu? Örgütlü olmak zor, tehlikeli bir iş değil mi?
TOPLUMSAL SORUNLAR İÇİN BİRLİKTE MÜCADELE
Öncelikle, halihazırda her bir insan sorunlar karşısında hayatta kalabilmek ve isteklerine ulaşabilmek için mücadele ediyor. Ancak, sorunlar toplumsalken bu mücadeleler büyük ölçüde bireysel olarak veriliyor. Nitelikli bir eğitim almak, dil öğrenmek, yazılım bilmek, bir diploma daha almak, sertifikalara sahip olmak… Yaşandı ve görüyoruz, tüm bunlara rağmen sorunlar varlığını koruyor ve ağırlaşıyor. Bu nedenle neye karşı mücadele edilecekse, bu ortak sorunlar etrafında hep beraber mücadele edilmesi gerekiyor. Nedex Kimya işçileri grevleri sonucunda patrona geri adım attırarak nasıl istekleri doğrultusunda bir sözleşme imzaladıysa, Boğaziçi’ne atanan iktidarın eli Bulu nasıl haberi dahi olmadan görevden alındıysa işte böyle mücadele etmek gerekiyor. Boğaziçi örneğine yakından bakacak olursak görüyoruz ki tonlarca hedef göstermeye ve sistematik kara propagandaya, kolluk güçlerinin amansız kuşatma ve saldırılarına, gözaltılara-tutuklamalara ve soruşturmalara rağmen ısrarla evrensel insan haklarına dayanan temel taleplerini savunan üniversite bileşenleri kazandı. Bu mücadele sürerken sadece iktidardan değil, burjuva muhalefetin sıralarından da “Aman böyle yapmayın” nidaları yükseliyordu. Mücadelenin 6 ayda biteceğini düşleyen Bulu, 6 ayın sonunda sahneden alınırken Boğaziçi bileşenlerinin özerk ve demokratik üniversite mücadelesi, demokratik bir rektörlük seçimi talebiyle ilerlemeye devam ediyor. Bulu iktidarın eli, onu göndermek ihtimal ama iktidar daha büyük denebilir. Doğrudur. O yüzden karşısına “daha büyük” çıkmadan iktidarın gitmesinin kolay olmadığını, gittiklerinde bile sorunların büyük ölçüde varlığını koruyacağını görmek gerekiyor. Yalnızca iktidar değişiklikleriyle sorunların çözüme kavuş(a)mayacağını bir önceki yazıda ele almıştık. Öte yandan, mücadelenin geniş kesimlere ulaşması ve mücadele edenlerin katılımcılar olarak değil mücadelenin nasıl süreceğine karar vericileri olması için örgütlülük gerekiyor. Burjuva ideologların ve iktidarın hâkim propagandasının ve baskıcı-saldırgan uygulamalarının etkisiyle örgütlenmek, mücadele etmek gibi eylemlere genel olarak bir mesafeli duruş var. Sonda söyleceğimizi şimdi ifade ederek devam edelim, bugünün koşullarında iktidarın ve temsil ettiği sınıfın saldırıları bu denli artarken, yaşamın temel fonsiyonlarını yerine getirmek bile güçleşirken örgütsüz olmak çok tehlikeli… Nihayetinde iktidar bu kötülükleri boşuna yapmıyor, elindeki örgütü yani devleti güçlendirmek için çalışıyor. Bu yapının nasıl şekillendiğini ve neden toplumun yarına olmadığını ilk yazıda incelemiştik. Özetle, ya fırtınanın şiddeti her geçen gün artarken bir başımıza duracak ve fırtınada savrulacağız ya da en haklı taleplerimiz için bir araya gelecek, ardından gidilecek bir önder bekleyerek değil kendi mücadelemize önderlik ederek fırtınaya biz yön vereceğiz. İşte o zaman kimin yıkılıp kimin kalacağına karar verebiliriz. Örnek olsun, ODTÜ öğrencileri şenliklerini kazanırken yüzün üzerinde öğrenci topluluğu ve gençlik örgütü bir arada açık forumlar düzenleyerek nasıl mücadele edeceklerini belirlediler ve binlerce öğrenci mücadele ederek kazandılar. Yeterince yakından bakarsak işçi sınıfının mücadelesinde, gençliğin mücadelesinde, deresini-toprağını savunan köylülerin mücadelesinde ülkemizde kazanım elde eden birçok örnek var.
BİRLEŞİK ÖRGÜTLÜ MÜCADELE TEK KURTULUŞ
Seçimle iktidarın değişmesi, mecliste yer alan partilerin aldıkları pozisyonları halk yararına şekillendirmesi vb. gibi ihtimallerin yaşamlarımızdaki sorunlara çözüm getirmesi dahi mücadelenin ve örgütlülüğün düzeyine bağlı. Milyonlar hayatı üretip bir avuç hayatın nasıl şekilleneceğine karar verirken, siyaset bu “bir avuca” özgü bir iş ilan edilirken, biz sadece bir serzeniş halinde beklerken neden bizim yararımıza gelişmeler gerçekleşsin? Bu iyi niyetli bekleyiş ne yazık ki koşulların ağırlaşmasından başka bir şeye yol açmayacaktır. Neden her yeni güne halihazırda mücadeleyle başlıyorken ve hatta bunu hayatta kalmak için yapıyorken, bu kadar genç ortak sorunları için bir başına hareket etsin? Mücadeleyi birleştirmek ve örgütlü olmak eğer ki yeterince yaratıcılık ve emek ile buluşursa istediğimiz geleceği söküp alabiliriz.
Bu yazı dizisini sonlandırırken oldukça geniş bir konuyu ele almış ve muhakkak eksikler bırakmış olduk. Ancak gençliğin sesinden bu kadar korkulurken, gençliğin kürsüsü olan dergimizin ulaştığı her yerde bu tartışmaları derinleştirmek, mücadele yol ve yöntemlerine gençliğin muazzam yaratıcılığını katmak bizlerin elinde. “Aman ha eylem yapmayın, birlikte mücadele olmasın, bizi bekleyin ne aldılarsa geri vereceğiz” diyenleri beklemeden, boş laflardan medet ummadan; geleceğimiz için yarın değil şimdi, yalnız değil hep beraber mücadele bizi isteklerimize yaklaştıracak, onları nasıl kazanacağımızı gösterecek yoldur.
* https://www.evrensel.net/haber/434942/turkiyede-genclik-muhalefet-ve-siyaset-1-muhalefet-nedir
** https://www.evrensel.net/haber/436161/turkiyede-genclik-muhalefet-ve-siyaset-2-burjuva-muhalefet-ve-genclige-vaatler
Evrensel'i Takip Et