31 Temmuz 2021 08:56

Yeşilçam'ın usta oyuncularından Nedret Güvenç vefat etti

Oyuncu, yönetmen ve seslendirme sanatçısı Nedret Güvenç, 90 yaşında yaşamını yitirdi.

Fotoğraf: Salih Şeref/AA

Paylaş

Sinema ve tiyatronun usta isimlerinden Nedret Güvenç 90 yaşında yaşamını yitirdi. 

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Güvenç'in vefatının ardından "Tiyatro ve sinemamızın duayenlerinden Nedret Güvenç'in vefatını üzüntüyle öğrendik. Merhumeye Allah'tan rahmet, ailesine, yakınlarına ve tüm sanat camiamıza başsağlığı diliyoruz." mesajını sosyal medya hesaplarından paylaştı.

Film Sanayi ve Tüm Sanatçıları Güçlendirme Vakfından (FİLM-SAN) yapılan açıklamada, "Türk tiyatrosunun ve sinemasının usta oyuncularından Nedret Güvenç'i kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. Kendisine Allah'tan rahmet, ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyoruz." ifadelerine yer verildi.

İstanbul Şehir Tiyatroları da sosyal medya hesabından "Tiyatromuzun, Türk tiyatrosu ve sinemasının duayen isimlerinden Nedret Güvenç'i kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşıyoruz. Ailesinin, dostlarının ve tüm tiyatro camiasının başı sağ olsun." açıklamasını yaptı.

NEDRET GÜVENÇ KİMDİR?

İzmir'de 5 Eylül 1930'da dünyaya gelen usta oyuncu, ilk ve ortaöğrenimini İzmir'de tamamladıktan sonra Ankara Devlet Konservatuvarında şan ve piyano bölümlerini bitirdi.

İlk olarak İzmir Şehir Tiyatrosu'nda 1948'de "Kadınlar Terzihanesi" isimli oyunla sahneye çıkan Güvenç, İzmir Şehir Tiyatroları 1950 yılında kapatılınca İstanbul'a taşındı ve İstanbul Şehir Tiyatroları'na katıldı.

Nedret Güvenç, 1950'de de "Yüzbaşı Tahsin" fil­miyle sinemaya adım attı. Sanat hayatı boyunca 300'den fazla filmde rol alan ünlü oyuncu, bir­çok yabancı filmin seslendirmesinde de çalıştı.

1959-1960 yılları arasında Ankara Devlet Tiyatrosunda da konuk oyuncu olarak sahneye çıkan sanatçı, sonrasında tekrar İstanbul'a döndü. 1974'te "En Büyük Kumar", daha sonra "Bernarda Alba'nın Evi" oyununun yönetmenliğini üstlendi.

Güvenç, 1995'te İstanbul Şehir Tiyatrolarından emekli olduktan sonra "Tiyatro İstanbul" bünyesine katıldı. Sayısız tiyatro oyununda da başrol oynayan ve bu dalda pek çok ödül alan Güvenç'e 1998 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığınca "Devlet Sanatçısı" unvanı verildi.

Türkiye'nin 2009 Dünya Tiyatro Günü bildirisini Nedret Güvenç yazmıştı.

Nedret Güvenç'in kaleminden 27 Mart (2009) Ulusal Bildirisi:

“Ben bir tiyatro oyuncusuyum. Bütün dünyam tiyatrodur. Gücümü sahne ışıklarından alırım.

Ben bir sahne işçisiyim, bir ağır işçi. İşim gereği gece-gündüz çalışırım; buradan sizlere en güzel, en doğru, en çağdaş ve gerçekçi bir oyunla ulaşmak için. Bir oyun, bir oyun daha, bir oyun daha…

Böyle mutlu geçen ömrüm, yeter ki siz burada olun ve birlikte kotaralım oyunumuzu.

Birlikte gülelim, birlikte ağlayalım, birlikte coşalım, şaşalım, sevinelim ve birlikte düşünelim. Oyunun sonunda tiyatronun o vazgeçilmez gizemi içinden, alkışlarınızla, birlikte uyanalım.

Güzel bir oyun sonrasının tatlı yorgunluğu içinde zevkle göz göze gelelim.

Bu gece oyunumuzu her zaman olduğu gibi gene sizin şerefinize oynuyoruz ve 27 Mart Dünya Tiyatro Günü'nü birlikte kutluyoruz. Bize katıldığınız için sonsuz teşekkürler.

Şimdi biraz dertleşelim: Son yıllarda Türk Tiyatrosu adına olumlu-olumsuz pek çok konuşmalar yapılıyor.

Kimileri seyircinin giderek düzeysiz komedilere şartlandırıldığını, hele hele özel tiyatroların, gişe kaygısı nedeniyle, ucuz prodüksiyonlarla yetinmek zorunda kaldıklarını, bunun da sanatsal bir erozyon olduğunu savunuyor. Kısmen doğru olabilir ama tüm yokluklara karşın sanat heyecanı ile hala perde açabilen özel tiyatro yapımcılarımızın ve sanatçılarımızın verdikleri mücadele göz ardı edilemez.

Bazılarıysa, "Güldürü, güldürü, güldürü!" diyor. "Seyirci artık gülmek istiyor, düşünmek istemiyor" diyerek seyircilerimizi küçümsüyor.

Gene bazıları da, "Maaşlı memurdan sanatçı olmaz" diye ödenekli tiyatrolarımızı hedef alıyor.

Oysa onların "ana tiyatro" niteliğini ve Türk Tiyatrosu'nun kurucusu olduğunu unutuyor.

Oradan yetişen birbirinden değerli büyük sanatçıların varlığını görmüyor.

Bazı güzel insanlar da başlangıçtan bu yana Türk tiyatro sanatçılarının içinde çok büyük yetenekler olduğunu savunuyor ki aynı kanıdayım.

En ilginç olanı da, bazı çok bilirler, "Artık hiç kimse tiyatro yazmıyor, tiyatro yazarlarımıza ne oldu?" diye bir yanılgıdan yola çıkıyor. Bu çok önemli; çünkü yazarsız tiyatro olmaz.

Bence bunu birlikte çözeceğiz, ama önce yazarlarımızı dinleyerek. Çünkü çok değerli ve büyük tiyatro yazarlarımız var.

Bu arada bazı tiyatro severlerimiz, "Ah nerede o eski tiyatrolar! O eski oyunlar, o eski tiyatro sanatçıları!" diye yerinip yerinip duruyor. Oysa çevreye dikkatle baksalar gençleri görecekler. Bir değişimin, bir gelişimin yaşandığını fark edecekler. Genç tiyatrocular iş başında!.. Hepsi de yetenekli, yürekli ve cesur.

Bir araya gelip kendi özgün tiyatrolarını kuruyorlar. Yazıyorlar, oynuyorlar ve devamlı perde açıyorlar.

Ben onlara "safkan tiyatrocular" diyorum. Ve gene diyorum ki, günümüzün sanal ortamlarına karşın, Türk Tiyatrosu tüm gerçekliğiyle dimdik ayakta. Yeni ve çağdaş bir Türk Tiyatrosu hızla kendini bütünlerken, taptaze ve kararlı bir "jön Türk" tiyatronun müjdesini veriyor.

Çoğu tabuları yıkan bu özgür soluklu tiyatronun temelinde insanoğlunun gerçekleri var. Ama her şeyden öte, ülkemizin ve ülkemiz insanının iç güzelliği, kadirbilirliği, kaderciliği ama en umutsuz anlarda bile, o şaşmaz iradesi, kararlılığı ve sağlamlığı var.

‘Sanatçı alnında ışığı hisseden insandır’ diyor Büyük Önder… Bizler o ışığı sizlerden alıyoruz.

Ve dünya durdukça, kim ne derse desin, her söze verilecek en doğru cevap buradan olacaktır, tiyatro sahnelerinden. Çünkü sizler buradasınız.

O halde çalsın son ziller! Açılsın perdeler!” (KÜLTÜR SERVİSİ)

ÖNCEKİ HABER

Pervin Buldan Konya’daki katliama tepki gösterdi, yetkililere istifa çağrısı yaptı

SONRAKİ HABER

Barış Vakfı: "Demokratik siyaset hakkı temel bir haktır yasaklanamaz!"

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa