Sendikalar Kürt, Suriyeli, Afgan düşmanlığına karşı mücadele örgütlemeli
Mevcut iktidarın, seçimi kazanmak için popülist politikalara başvuran siyasetçilere karşı, sınıf temelinde bir örgütlenme ve mücadele merkezi oluşturmak durumundayız.
Fotoğraf: Cem Genco/AA
Seyit ASLAN
DİSK Yönetim Kurulu Üyesi ve DİSK/Gıda-İş Genel Başkanı
Son bir aydır onlarca Kürt, silahlı, sopalı, sözlü biçimde saldırıya uğradı, şiddete maruz kaldı. Son yaşanan saldırıda yedi Kürt vatandaş silahla öldürüldü. Saldırı sadece Kürtlere değil, ülkemizde çeşitli statüde bulunan (Suriyeli, Iraklı, Afrikalı göçmen, mülteci vb.) başka ülke vatandaşlarına dönük ırkçı ve faşist saldırılar sonucunda, hayatlarını kaybedenler oldu.
Geçmişte Suriyelilere denize girme yasağını getirenler oldu. Bugün de bir belediye başkanı, ilinde bulunan göçmen-mülteciler için belediye hizmetlerini sekiz katına çıkaracağını ilan ediyor. Valiler illere giriş yasağı getiriyor. Meclisteki kimi sermaye partilerinin, ülkemizde yaşamak zorunda kalan mülteci-göçmenleri geri göndereceklerini beyan eden açıklamaları var. Sabancı ailesinin bir bireyi de bu kervana katıldı. Hep bir ağızdan ırkçılık, nefret ve düşmanlık söylemleri... Bu söylemler ırkçı ve faşist anlayışları güçlendiriyor. Peki siyasi partiler, belediye başkanları, sanayici böyle düşünüyor da sendikalar ve sendikacılar ne düşünüyor?
Bundan iki yıl önce Ankara’da ILO tarafından düzenlenen bir toplantıya katılmıştım. Suriye savaşının yarattığı göç ve sorunlar üzerine bir toplantıydı. Tüm konfederasyonlardan, işçi-kamu emekçisi sendika merkez yöneticileri, emek ve meslek örgütlerinin temsilcileri, şubeler düzeyinde yöneticiler toplantıya katıldı. Yapılan konuşmalarda istisnalar dışında temsilci gönderen sendikaların yöneticileri, Türkiye’nin yaşadığı sorunların kaynağı olarak gelen mültecileri gösterdi. İşsizliğin, yoksulluğun, açlığın, sefaletin, zamların, dövizdeki kur artışının, kiraların artmasının aklınıza gelebilecek ne kadar olumsuzluk varsa tümünün sorumluluğu mülteci-göçmen insanların üzerine yıkıldı. Ve bir an önce ülkelerine gönderilmeleri gerektiğinin altı çizildi. Sadece bunlar değil, geçenlerde gıda sektöründe bir sendikanın başkanı ırkçı ve faşist söylemde bulunan bir konuşmayı alıntılıyarak alkışladığını, katıldığını yazdı. Tabii böyle düşünen sendikacılar ne yazık ki bu düşüncelerini kendilerine saklamıyorlar. Aynı zamanda sözleşme yaptıkları işyerlerindeki işçileri ırkçı ve faşist politikalarla zehirliyorlar. Düşmanlık körüklüyorlar. Demokrasi isteyen, halkların bir arada kardeşçe yaşamasını isteyen, Kürt’e düşmanlık besleyenlere karşı mücadele eden, göçmene-mülteciye sahip çıkan ve onun için mücadele eden sendikaları-sendikacıları bölücülükle, ülkeyi parçalamakla, teröristlerle iş birliği yapmakla suçluyorlar. Hak arama mücadelesinde iktidarın söylemlerini kullanıyorlar. Sendikalaşma mücadelesinde sadece işverenlerle iş tutmuyorlar, kara propagandanın her türlüsüne başvuruyorlar. Sendika seçimlerinde, kongrelerde aynı anlayışlarını sürdürerek yörecilik, ırkçılık vb. yöntemleri kullanıyorlar, seçimleri kazanmak için. Her şeyi, her yolu mübah olarak görüyorlar. Peki bütün bunları niye yapıyorlar?
Öncelikle, işçilerin tabanda birliği olmasın, istedikleri gibi yönetsinler, yüksek maaşlar devam etsin istiyorlar. İşçilerin yaşadığı sorunları çözmek yerine, hep başka bir düşman göstererek işçileri sorunlardan uzaklaştırıyorlar. Aynı zamanda beslendikleri ideolojik düşüncenin güçlenmesini istiyorlar. Yıllarca Kürtler bu ülkeyi bölecek propagandası yaptılar. Şimdi Kürtlerin yanına, Afgan, Suriyeli eklendi. Muhtemelen içimizde gerçeği söyleyemeyen, açığa çıkmamış o kadar fazla ırkçı ve faşist düşünen sendikacı, siyasetçi, belediye başkanı vb. var ki saymakla bitmez. Bunlara karşı mücadele sürekli olmak zorunda. Sendikalar ülkemizdeki Kürt, Suriyeli, Afgan düşmanlığına karşı bir strateji oluşturmalı ve mücadeleyi örgütlemeli. Bunun yolu üyemiz işçilerin, temsilcilerin, sendika yöneticilerinin ırkçı, şoven, faşist düşünceler karşısında işçilerin birliğini, halkların kardeşliğini sağlamaktır. Tüzüklerimizi, sendika organlarının işleyişini, propagandamızı, yazılı, görsel araçlarımızı, sendika isimlerini, logoları ırkçılık ve faşist düşünceye çağrıştıracak tüm araçları değiştirmek, ırkçı, şoven politikalara karşı güçlendirmek zorundayız. Konferanslar, paneller, söyleşiler yaparak sorunun kaynağının, nedenlerini anlatmak zorundayız. Mevcut iktidarın, seçimi kazanmak için popülist politikalara başvuran siyasetçilere karşı, sınıf temelinde bir örgütlenme ve mücadele merkezi oluşturmak durumundayız. Bu ülkede yaşayan hangi milliyetten, mezhepten, düşünceden ve dinden olduğuna bakmadan eşitliği, kardeşliği büyütme zamanıdır.