Yangının sıçradığı Kemerköy Termik Santrali'nde üretim son dakikaya kadar sürdü
Kemerköy Santrali'nde üretim yangının santrale sıçradığı sıralarda durduruldu. Santraldeki kömür bertaraf edilmedi. Fuel-oilin ise nasıl bertaraf edildiği merak konusu.
Yangının santrale yaklaştığı saatlerde üretime devam eden santral bacasından dumanların çıktığı görülüyor. (Fotoğraf: Ali Rıza Akkır / AA)
Cem ŞİMŞEK
İstanbul
Milas-Bodrum arasında kalan bölgedeki orman yangınları devam ederken aynı bölgede bulunan iki termik santral ve bu santrallere kömür sağlayan açık ocaklar yangın, çevre felaketi ve halk sağlığı açısından oluşan riskleri sürekli gündemde tutuyor. Yeniköy Termik Santrali açısından yangın riski devam ederken; Kemerköy Santraline sıçrayan yangının kısa sürede söndürülebilmesiyle facianın eşiğinden dönüldü.
Üç adet üretim ünitesinden oluşan Kemerköy Termik Santralinde her bir ünite günlük 210 MW elektrik üretim kapasitesine sahip. Bu üç üniteden ikisinde yangın boyunca üretime devam edildi. Bir ünitenin ise rutin bakım işlemleri gerçekleştiriliyor. Her iki santralde de bölgeden çıkarılan linyit kömürü kullanılıyor ve sadece Kemerköy’ün günlük yakıt ihtiyacı 21 bin ton civarında. Yaklaşık 600 işçinin çalıştığı santral işletmesi IC İÇTAŞ Enerji – LİMAK Enerji ortaklığına ait.
Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Özdağ ile termik santrallerin ve açık kömür ocaklarının yangına bağlı yaratabileceği riskleri, alınması gereken önlemleri konuştuk. Orman yangınlarının termik santrale yönelmesinin ardından üç gün boyunca şirket ve ilgili bakanlıkların müdahale etmek yerine süreci izlemekle yetindiğini söyleyen Özdağ, yetkililerin istifa etmesi gerektiğini söyledi. Açık kömür ocakları çevresinde sürekli soğutma yapılması gerektiğini de söyleyen Özdağ, bu ocaklardaki kömürün tutuşması durumunda Türkiye’de eşi görülmemiş bir felaket yaşanabileceği uyarısında bulundu.
‘SORUMLU BAKANLAR DERHAL İSTİFA ETMELİ’
Bölgede yaşanan sorunun santrallerle ilgili yangın riski olmadığını söyleyen EMO Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Özdağ, “Yangınla mücadele hangi bakanlığın, elektrik santrali hangi bakanlığın sorumluluk alanındaysa bu bakanların istifa etmesi gerekiyor öncelikle. Yangın günlerdir göstere göstere santrale doğru ilerliyor. Soğutma çalışmaları ile yangın riski bertaraf edilebilirdi ama yapılmadı. Yanma riskinin gerçekleşmesi iktidarın acziyetidir. Derhal koltuklarını terk etsinler, yönetemiyorlar” dedi.
ÜRETİM YANGIN SIÇRAYANA KADAR DEVAM ETMİŞ
Santralde elektrik üretiminin yangının sıçradığı saate kadar devam ettiğini söyleyen Özdağ, “Bakım dışındaki iki ünite 4 Ağustos saat 16.00’ya kadar tam kapasite çalışmış. Üretim saat 20.00’de sıfırlanmış. Bu saatte zaten yangın içeri sıçramıştı. Üretim, yangının santrale girmesiyle durdurulmuş yani. Hangi amaçla üretim sürdürüldü, depolama sahasındaki kömürleri bitirmek için mi? Eğer öyle ise yangının santrale doğru ilerlediği 3 günde kömür neden bertaraf edilmedi? Bütün kamuoyunun gözü oradayken, biz santral yandı, yanacak diye beklerken üretime devam etmişler. İşçileri de içeride tutuyorlar. Bu riske neden girildi?” diye sordu.
FUEL-OIL NASIL BERTARAF EDİLDİ?
Şirkete de 600 işçinin hayatı riske atılarak üretimi sürdürülmesinin gerekçesini açıklama çağrısı yapan Mehmet Özdağ, “Bu santralin günlük yakıt miktarı tahminimce en az 15 bin ton. 4-5 günlük stok bulunsa bu 60 bin ton kömür demek. Bu kadar kömürü tesiste bekletirken 3 gün boyunca yangının gelmesini seyrettiler. Şirket, hidrojen deposunu su ile doldurduğunu açıkladı. Fuel-Oil’i ‘zarar’ı da göze alarak bertaraf ettiğini söylüyor. Belli ki vahşice doğaya boşaltmışlar, benim açıklamadan anladığım bu. Öyle değilse nasıl bertaraf ettiklerini de açıklamaları lazım. Fuel-oil boşaltılmış olsa bile muhafaza edildiği tanklar patlama riski barındırıyor” dedi.
Santralde tutulan kömürün yaratabileceği risklere de değinen Özdağ, “Kömür patlayıcı ya da parlayıcı bir şey değil. Ancak depodaki kömür tutuşsaydı o zaman ortalığa zehirli gazlar yayılacaktı. Kömürün yanmasıyla insan sağlığına zararlı karbonmonoksit, azot, kükürt gibi bir çok atık yayılacaktı. Kül yığını ortaya çıkacaktı, civa yayılacaktı. Zaten bu tür santraller normal yanma prosedürüyle, yani filtre ile çalışsa bile etrafa zarar veriyor. Şirketin açıklamasında tesiste depolanan kömürün yanma riskinin olmadığı ifade ediliyor. Bu tesiste kömür tutulduğunun itirafıdır” dedi.
‘YANGIN OCAKLARA SIÇRARSA GÖRÜLMEMİŞ BİR FELAKET OLUR’
Bölgede bulunan açık kömür ocaklarının rezervini net olarak bilmediğini ifade eden Özdağ, “Ancak 1 yıllık üretim için en az 1 milyon ton kömür olması lazım. İki santral güldür güldür yanıyor. Sadece Kemerköy’ün kömür ihtiyacı yıllık 1 milyon tonun üzerindedir. Yangının oraya sıçraması Türkiye’de bugüne kadar yaşanmamış bir felaket olur” uyarısında bulundu.
Böylesi bir felaketin yaşanmaması için açık kömür ocakların etrafında sürekli soğutma çalışmaları yapılması gerektiğini söyleyen Özdağ, “Kömür kolay tutuşmaz. Eğer bölgede düzenli soğutma yaparsan bu riski bertaraf edersin. 1-2 kilometrelik alanın sürekli helikopter ve uçaklarla soğutulması gerekiyor. Tabii bunun yangının yaklaşmadan önce yapılması gerekiyor. Yangın sıçradıktan sonra geçmiş olsun… Bu yangın ne kadar sürer kestiremeyiz. Bu benim öngörebileceğim süreçlerin ötesinde olur” dedi.
'SANTRAL KAPATILSA HİÇ BİR SORUN YAŞANMAZ'
Yangının elektrik üretimine etkisini de değerlendiren Özdağ, "Bu santraller kapatılırsa elektrik üretimine dair hiçbir sorun yaşanmaz. Enerji açığı itibariyle yeri doldurulamayacak bir santral değil" dedi. 2 Ağustos’ta eş zamanlı yaşanan kesintileri hatırlatan Özdağ, "Türkiye’nin kurulu elektrik gücü envanterde 98 bin MW. Kesinti günü talep edilen elektrik miktarı 53 bin MW civarında. Nasıl oluyor da kurulu güçle bu talebi karşılayamıyoruz? Bunu matematik ya da mühendislikle izah edemeyiz" dedi. Yüksek talebe paralel olarak özel enerji şirketlerinin aşırı fiyat talebinde bulunduğu tahminini dile getiren Özdağ, "Elektriği piyasalaştırdılar. Devletin elektrik üretimindeki payı yüzde 19. Dolayısıyla kamunun fiyat kontrolünü sağlayacak bir üretim gücü bulunmuyor. Piyasanın fiyat baskısına boyun eğiyor" dedi.
2 Ağustos’taki kesinti sonrası baktıklarında geçen yıl 320 lira olan maksimum elektrik fiyatının, bu yıl 620 liraya yükseldiğini gördüklerini ifade eden Özdağ, "Yüzde 100 artış var neredeyse. Demek ki, öngörülerimiz doğru. Elektriği piyasalaştırırsan, şirketler de senin enerjiye en çok ihtiyacın olduğu anda fiyatı yükseltirler. O fiyattan alınan elektriğin faturasını da bize yansıtacaklar yine. Piyasada oluşan 600 lira fiyat da şirketleri tatmin etmemiş olacak ki kesinti uygulandı." ifadelerini kullandı.
Kemerköy’ün günlük üreteceği 630 MW enerjinin envanterden düşülse de bir soruna neden olmayacağını söyleyen Özdağ, "Şeffaf davranmıyorlar. Enerji Bakanlığı kamuya açık bilgi vermiyor. Enerjiyi de yangını yönettikleri gibi yönettikleri için bilemiyoruz" dedi.
‘İKTİDAR HER DOĞA OLAYINI FELAKET OLARAK YAŞATIYOR’
Ormanın arazisi içinde termik santral ve maden sahası açılmaması gerektiğini bugüne kadar söylediklerini hatırlatan Özdağ, “Bugün yaşayarak bir kez daha gördük. Bu iktidarın büyük afetleri yönetebilme bilgi, birikimi ve kabiliyeti yok. Elazığ’daki depremde gördük en son, Naci Görür öncesinde söylediği halde yaşadık. Saray rejimi olağan doğa olaylarını ve iklim krizini bize felaket boyutunda yaşatıyor. Ve bunlar tekil değil, tespih tanesi gibi diziliyor ipe. Umarım nükleer santral açısından da böyle bir felaket yaşanmaz. Çünkü bu kafa ve anlayış akıl ve bilimi reddediyor” dedi.