06 Ağustos 2021 22:02

Prof. Dr. Doğanay Tolunay: "Yanan alanların ağaçlandırılması yanlış"

Prof. Dr. Doğanay Tolunay uyardı: “Ağaçların kozalakları içindeki tohumlar yanmaz. Yanan alanlara giriş çıkışı engellersek, önümüzdeki baharda kızılçam tohumları çimlenir. Ağaçlandırma yanlış olur."

Fotoğraf: Barış Oral/AA

Paylaş

Nazife YAŞAR
İstanbul

Son bir haftada onlarca ilde iki yüze yakın noktada orman yangınları çıktı. Yangınların neden çıktığı, nasıl büyüdüğü, yanan alanlara ne olacağı, Türk Hava Kurumunun yangın söndürme uçakları gibi pek çok konu başlığı yangınlarla yeniden gündem oldu. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, tüm bu soruların yanıtlarını ve değerlendirmelerini gazetemizle paylaştı.

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, orman yangınlarını doğal ve insana dayanan etkenler olmak üzere ikiye ayırıyor. Türkiye’deki orman yangınlarının yüzde 11’i doğal nedenlerden kaynaklanıyor. Orman yangınlarının geri kalan yüzde 89 ise anız yangınları, mangal ateşi, izmarit, elektrik nakil hatlarından çıkan kıvılcımlar, orman içinde bulunan çöplükler, tarla ve yerleşim yeri açma gibi insan etkenine bağlı nedenlerden kaynaklanıyor.

Aşırı sıcak hava dalgalarının orman yangınlarına elverişli koşulları yarattığını ifade eden Tolunay, bu dönemlerde hava neminin düştüğüne dikkat çekerken yangın için mutlak bir kıvılcıma ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Bu dönemlerde çıkan yangınların rüzgarın da etkisiyle hızlı büyüdüğünü söyleyen Tolunay, son yangınların da bu koşullarda hızla yayıldığını ifade etti: “Ekstrem koşullar vardı. Sıcak hava dalgaları vardı, hava nemi çok düşüktü ve Akdeniz’de kurutucu etkisi bulunan poyraz etkiliydi. Bu meteorolojik şartların etkisiyle çıkan yangınlar müdahale edilene kadar kontrol edilemeyecek boyutlara geldi. Bunun sonucunda bugüne kadarki yangınlar arasında ilk üçe girecek en büyük orman yangınlarıyla karşılaştık.”

"HIZLI BÜYÜME YANGINLA MÜCADELE STRATEJİSİNDEN KAYNAKLI"

Yangınların hızlı şekilde büyümesinin bir diğer nedeninin ise iktidarın yangınlarla mücadele stratejisinden kaynaklandığını ifade eden Tolunay, “Türkiye’de yangınlarla mücadele stratejisi daha çok çıkan yangınları söndürme odaklı. Helikopter ve uçak tartışmaları da bunu gösteriyor. Çünkü ‘Uçak, helikopter alalım’ demek yangın çıkmasını kabul etmektir” dedi. Bugün yaşanan orman yangınlarının geçtiğimiz senelerden sinyallerinin alındığını söyleyen Tolunay, “1980’lerden beri orman yangınlarının sayısı üç katına çıktı. Ormana komşu yerleşim yerleri ve orman içerisindeki elektrik ve maden tesisleri yangınların en önemli nedenlerinden” dedi.

Son yıllarda orman yangınlarının eylül, ekim ve hatta kasım aylarına da yayılmaya başladığına dikkat çeken Tolunay, bunu iklim değişikliği etkisiyle açıklıyor. Değişen koşulların değerlendirilmediğini ifade eden Tolunay, “Söndürme odaklı yangın stratejisinden önleyici yangınla mücadele stratejisine geçilmesi gerekiyordu. İhtiyacımız olan yarayı sarmak değil, nasıl yaralanmayacağımıza bakmak” dedi.

Yangın sayılarının ve alanlarının artması nedeniyle müdahale gücünün her geçen gün zayıfladığını ifade eden Tolunay, “Yangın sayısına paralel olarak uçak, helikopter ya da yerde yangınlara müdahale eden yer ekipleri sayısını artıramazsanız aynı gün içerisinde çok sayıda yangın çıkması durumunda müdahale gücünüz zayıflıyor. Ekipleriniz, uçaklarınız bölünmek zorunda kalıyor. Bu seneki yangınlar yerleşim alanlarıyla çok iç içe. Daha önceki yıllarda yerleşim alanlarının bu kadar etkilendiği bir yıl hatırlamıyorum. Yangınla mücadelede öncelik yerleşim yerlerine verildiği için doğrudan ormanlardaki yangınlara müdahale edilemedi” açıklamasında bulundu.

"YENİ BİR HABİTAT ALANI İÇİN 50 YIL GEREKEBİLİR"

Yanan alanların ağaçlandırılmasına ilişkin de uyarılarda bulunan Tolunay, “Yangından sonra ağaçlandırmadan önce şunu düşünmemiz lazım. Akdeniz bölgesinde kızılçam ormanları ve maki bitki örtüsü var. Hem kızılçam ormanları hem maki bitki örtüsü orman yangınlarına uyum sağlamıştır. Yangından sonra yanan alanları korursak hayvan otlatmak gibi başka amaçlar için kullanmazsak giriş çıkışları engellersek önümüzdeki baharda doğal olarak orda kızılçam tohumları çimlenerek köklenir. Ağaçların kozalakları içindeki tohumlar yanmaz. Bunlar yangın sonrasında külün içine dökülürler ve bir sonraki baharda nemli koşullarda çimlenerek köklenirler. Aynı zamanda maki bitki örtüsü de benzer şekilde üst kısımları yanmıştır ama kökleri zarar görmemiştir. Onlar da önümüzdeki yıl köklerinden sürgün verecektir. O nedenle ağaçlandırmadan önce kızılçam veya maki bitki örtüsünün olduğu alanları korumak gerekir. Gerekli koşullar sağlanırsa önümüzdeki on yıl içinde bu alanda yaklaşık 5-6 metre boyunda kızılçam fidanlarının görülebileceğini söyleyen Tolunay, “Bu yeşillik orman havası verecektir ama ekosistem haline gelmesi çok daha uzun sürecektir. Çünkü orman sadece ağaçlardan ibaret değil. Habitat haline gelmesi belki 50 yılı bulacaktır” dedi. Yeni oluşturulacak orman alanı için iklim değişikliğinin de göz önünde bulundurulması gerektiğini söyleyen Tolunay, “Ege ve Akdeniz’e en uygun olanın kızılçam ile maki bitki örtüsü olduğunu görüyoruz. Bunlar gelecekteki iklim değişikliğine karşı da daha etkili olacaktır. Yangına karşı hassas olacaktır ama yangınlar kızılçamlardan dolayı çıkmıyor. Yapılması gereken, kızılçam ormanlarından vazgeçmek değil yangının nedenlerini önlemektir” dedi.

Çam ormanlarının bölgeye uygun olmadığına dair iddialara da yanıt veren Tolunay, “Türkiye’de beş çeşit doğal çam türü var. Kayaçam, kızılçam, sarıçam, Halepçamı, fıstık çamı. Bunların hepsi doğal olarak yetişiyor. İnsandan önce de bu coğrafyada olan çam türleri. O bölgenin hayat şartlarına uyum sağlamış ve günümüze kadar ulaşmıştır” dedi.

"YANGINLARIN TAMAMEN ÖNLENMESİ MÜMKÜN DEĞİL"

Orman yangınlarının tamamen önlenmesinin mümkün olmadığını da söyleyen Prof. Dr. Tolunay, hatta iklim değişikliğine bağlı orman yangını sayılarının artacağı öngörüsünü paylaştı. Bu öngörü temelinde kısa, orta ve uzun vadede yapılması gerekenler olduğunu hatırlatan Tolunay, bunları şöyle sıraladı: “Uzun vadede yerleşim alanları ile ormanların arasında belli bir mesafe konulmalı. Yangın riskinin yüksek olduğu bölgelerde orman içi tesislere izin verilmemesi gerekiyor. İzin verilen bölgelerde denetimlerin sıklaştırılması gerekiyor. Orta vadede ise yangın riski bulunan bölgelerde insanlar bilinçlendirilmeli, yangın riskine karşı tahliye planları yapılmalı. Kısa vadede yangın riski yüksek olan kızılçam ormanlarına giriş-çıkış mayıs-eylül ayları arasında yasaklanmalı.”

"YASALAR KATI AMA DENETLEME YETERSİZ"

Orman yasalarının oldukça katı olduğunu söyleyen Tolunay, buna karşın uygulamada sorunlar yaşandığına dikkat çekti. Yasadaki hükümlerin denetleme yoluyla uygulanması gerektiğini belirten Prof. Dr. Tolunay, diğer bazı yasalarda ormanları, yangınlardan daha fazla tehdit eden uygulamalar yer aldığını söyledi. Orman alanlarında ormancılık dışı faaliyetlere izin verilmesinin bunlardan biri olduğunu ifade eden Tolunay, “Madenlere, otellere, yollara, çöplüklere, elektrik nakil hatlarına izin verilmesi çok daha ciddi şekilde ormanlarımıza zarar veriyor. Bugün örneğin yanan alanlara otel yapılması tartışılıyor. Yanan orman alanlarının yeniden orman alanı haline getirilmesi Anayasamızın 169. maddesi gereğince zorunlu. Bu açından bölge kamuoyu yanan alan ormancılıktan farklı bir uygulama için kullanılıyorsa suç duyurusunda bulunmalı” dedi.

Orman Kanunu’nun da ‘kamu yararı’ adı altında ormancılık dışı uygulamalara izin verdiğini hatırlatan Tolunay, “Türkiye’de son 10 yılda ortalama yıllık 10 bin hektar orman alanı yandı. Ama yanmadan madenlere, HES’lere, elektrik nakil hatlarına, yollara verilen alanların toplamı yıllık ortalama 30 bin hektar. Bu çok daha tehlikeli bir uygulama olarak karşımızda. Bu durum çok aşırıya kaçtı, bu durumun mutlaka kontrol altına alınması gerekiyor” dedi.

"FARKLI TİPLERDE UÇAKLARIN YER ALDIĞI BİR FİLO OLMALI"

Yangın söndürme uçağı tartışmalarını da değerlendiren Tolunay, “Ben bu tipte bir yangına müdahale etmek istesem farklı tipte uçaklar isterdim. Çünkü Türkiye’nin topoğrafik yapısına göre bazı yerler daha dağlık, vadiler içinde yangınlar çıkabiliyor. Bu yangınlara büyük uçaklarla müdahale edemezsiniz. Küçük çaplı uçaklar gerekli. Bazı yerlere ise uçak giremez helikopterlerle müdahale edebiliyorsunuz. Hatta çok şiddetli rüzgar olduğunda helikopter ve uçak da kullanamıyorsunuz. Bu nedenle mutlaka ülkenizin kendi yangın söndürme amaçlı uçak ve helikopter filosu olmalı. Ancak havadan müdahale ile yangının büyümesi önlenir. Söndürme ise yerden müdahale ile yapılır. Bu nedenle yangın müdahale ekiplerinin uzman personel, orman işçileri, arazözlerle desteklenmesi gerekiyor” dedi.

"KAZA YA DA İHMAL OLASILIĞI DAHA YÜKSEK"

Sabotaj iddialarını da değerlendiren Prof. Dr. Tolunay, “Özellikle temmuz, ağustos aylarında çoğu ilde, ilçede aynı gün içinde onlarca yangın çıkabiliyor. Bunlar çoğunlukla çok fazla büyümeden söndürülüyor. İnsanın ormanla iç içe yaşadığı, orman içindeki yollar ve tesisler dikkate alındığında birkaç saat aralıklarla yangın çıkması son derece normal. Ormanla çok iç içeyiz ama ihmallerimizin yangına neden olabileceği konusunda bilgi sahibi değiliz” dedi. 

Sabotaj iddiaları için incelemelerin sürdüğünü hatırlatan Tolunay, “Önceki yıllarla karşılaştırdığımızda bu yangınların kaza ya da ihmalden çıkması olasılığı çok daha yüksek. Geçen yıl Hatay’daki yangınlarda ‘terör’ ve ‘sabotaj’ şeklinde iddialar ortaya atılmıştı. Ama geçen sene kasıtlı orman yangınlarının sayısı oldukça azdı. Örneğin Hatay’da çıkan yangından sadece bir tanesi sabotaj iddiasıyla çıkarıldı resmi kayıtlara göre” dedi. Akdeniz ülkelerindeki yangınlara da dikkat çeken Tolunay, “Yunanistan, Portekiz, İtalya’da çok sayıda yangın çıktı. Bunu ihmal gibi nedenlerle çıkan yangınların iklim değişikliği, artan sıcaklıklar ve kuraklıkların etkisiyle hızlı şekilde büyümesine ve müdahale edilene kadar kontrol edilemeyecek boyutlara gelmesine bağlamak gerekiyor” dedi.

"SİVİLLERİN MÜDAHALESİ İYİ NİYETLİ AMA RİSKLİ"

Yangınlara sivil halkın müdahalesinin risk doğurduğunu söyleyen Tolunay, “Bir anda ateşin içinde kalabilirsiniz. Nasıl kaçacağınızı bilemezsiniz. Yangınlara müdahale sırasında koruyucu ekipmanların olması gerekir. Terlikle, şortla yangına müdahale edenler var. Bunlar iyi niyetle yapılan şeyler ama oldukça riskli. Bu nedenle eğitim almamış gönüllülerin müdahalesini çok doğru bulmuyorum” dedi.

ÖNCEKİ HABER

İsrail'in Lübnan'ın güneyine düzenlediği top atışları sonrası bölgede yangın çıktı

SONRAKİ HABER

Eğitime bakan dayanmıyor, 19 yıllık AKP iktidarında 8.bakan

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa