07 Ağustos 2021 23:40

Kasabalı Lorca: Abdülkadir Bulut

Tacim Çiçek, 36. ölüm yıl dönümünde Abdülkadir Bulut'u yazdı.

Görsel: Kitap kapağı 

Paylaş

Tacim ÇİÇEK

Cemal Süreya’nın “Kasabalı Lorca” olarak isimlendirdiği şaire, Hilmi Yavuz, “Anamurlu Aiosop” adını yakıştırmış. C. Süreya, 1982’de Günübirlik’te onun için şu değerlendirmeyi yapar: “Abdülkadir Bulut için, Milliyet Sanat Dergisi’nin açtığı şiir yarışmasında ‘1974’ün övgüye değer şairlerinden biri olarak’ ödül aldığı zaman şöyle yazmışım: ‘her şeyi bir türkü kıvamında, bir türkü tadında eritiyor. Yerel görünümlere, durumlara dayanıyor. Ordan soylu imgeler yaratıyor. Ahmet Arif’i seviyor. Eskiden daha mı çok seviyordu? Kasabalı bir Lorca... Her şiirinde şiir var.”

Abdülkadir Bulut’un yaşamı ve şiirleri üzerine F. Saadet Bilir’le iki ayrı kitap hazırlayan sevgili Ali F. Bilir, onun “Nazım Hikmet, Yevtuşenko, Ritos Neruda, Lorca gibi yaşadığı döneme tanıklık eden ve yaşadıklarını soylu imgelerle şiirlerine taşıyan ‘toplumcu geleneğin’ içinde yer” aldığını söyler. Onun biçemini belirleyen temel özellik, içtenlik, doğaçlama söyleyiş ve yerel konuları yerel dille evrensele ulaşma şeklindedir demek hiç de yanlış olmaz. Şiirlerinde doğaya, toplumsal olaylara diyalektik bakan bir dünya görüşüne sahip şairlerdendir Bulut.

 “Ülkemin Şiir Atlası” 1987 Şubatında Can Yayınları tarafından yayımlanan toplu şiirler kitabıdır. Şair Abdülkadir Bulut'un bütün şiirleri bir araya getirilmiş bu kitapta. Çocuklar için yazdığı iki kitaptan başka yedi şiir kitabına imza atmış bir şair, öğretmen. Kitapları sırasıyla Sen Tek Başına Değilsin, Acılar Yurdumdur, Yıkımlar, Gözyaşları da Çiçek Açar, Sen Tek Başına Değilsin 2, Yurdumun Şiir Defteri, Direniş Günleri'dir. 'Ülkemin Şiir Atlası' isimli toplu şiirleri kitabında 'Kahveci Güzeli' de var.

DÖRT GÜZEL ANI

1966’da Anamur’da öğretmenlik görevini sürdürürken “sol” örgütlerin propagandasını yapmak gerekçesiyle Bakanlık emrine alınmış ve mahkemeye verilmiş. Bu nedenle de bir süre mesleğinden uzak kalmış. 1967’de aklanmış ama Bakanlık, görevine tekrar dönmesine izin vermemiş. Danıştay’da göreve iadesi için dava açmış Bulut, 777 gün sonra açtığı davayı kazanarak öğretmenlik görevine dönmüş. 1971’de yeniden tutuklanmış. Serbest kaldığında İstanbul’a sürgün edilmiş. 8 Ağustos 1985’te tutuklu bir akrabasının duruşmasını seyretmek için geldiği Silifke’den Anamur’a dönerken Boğsak yakınlarında minibüsün kapısının açılması sonucunda araçtan düşerek hayatını kaybetmiş. Ne kadar doğru bilmiyorum. Anamur’da yaşlı bir adamın onun ölümüne dair söylediklerini paylaşmak istiyorum: “Dolmuşla dönüyormuş. Yorgunmuş. Dolmuş balık istifi gibiymiş. Bir nine binmiş dolmuşa. Kimse yer vermeyince Abdülkadir vermiş. Yüreği halk sevgisiyle dolu olan Bulut, kapıya başını dayamış ve uyumuş. Şoför dolmuşu uçuruyormuş sanki... Dolmuş hızlıca kavşağı dönerken kapı açılmış ve o da düşmüş... Bir daha da kalkamamış...”

Bu değerli şaire dair ölümünden sonra gerçekleşen dört güzel olay anımsıyorum: İlki, ölümünden bir ay sonra ‘Yarın Dergisi’nin Eylül 1985 tarihli sayısında Şükrü Erbaş’ın “Abdülkadir Bulut’u Yitirdik” başlıklı yazısı. İkincisi, bir dönem Sivas’ta yayımlanan ‘Eylül’ dergisinin “Abdülkadir Bulut Özel Sayısı”. Üçüncüsü, Can Yayınları'nın bir jesti olan “Ülkemin Şiir Atlası” kitabı… Kitaplarına girmemiş olan şiir, yazı, söyleşi ve mektupları ise F. Saadet Bilir ve Ali F. Bilir’in ortak hazırladığı, Abdülkadir Bulut: Kasabalı Lorca adlı kitapta toplanmıştır. Bu da dördüncüsüdür. Bu kapsamlı çalışmayı yapan sevgili Ali F. Bilir ile Aykırısanat dergisini çıkardığım zamandan beri tanışırız. Abdülkadir Bulut’u konuştuk bir görüşmemizde. Ali'nin Nâzım Hikmet'in şiirlerini ezbere bildiğinden, Bulut’la aynı toprağın insanı oldukları hâlde hiç karşılaşmadıklarından, tanışamadıklarından da söz etti. Şairin adını yaşatmak adına Çağdaş Şair ve Yazarlar Derneği 2011 yılından beri “A. Bulut Şiir Yarışması” düzenlediklerinden...

A. Bulut, sosyalist ideolojiyi şiirde estetize etmeye çalışan, 1970 kuşağı toplumcuları arasında konumlandırılan bir şairdir. Kuşağının önde gelen isimlerindendir. Bulut, kuşağının duygusal yaşamını yansıtan bir şair olarak şiirlerindeki güçlü çarpıcı sadelik ile eleştirmenlerin dikkatini çekmiş, anlaşılır, akıcı bir dil, toplumcu, halkçı değerlere yaslanan, doğup büyüdüğü toprağın sesini şiire taşıyan, ironiye yönelen bir şair olma özelliğiyle dikkate değer görülür.

MANİLER, SÖYLENCELER, HALK HİKÂYELERİ

23 Nisan 1943’te Anamur'un Akine köyünde doğmuş. Annesi, eteğinden hazırlanan bezle kucaklamış onu. Toprakla kundaklanmış. Önce kundaklanmaya karşı gelmiş. Sesleri algılamaya başlayınca, köyün yaşlılarına kulak vermiş. Maniler, söylenceler, halk hikâyeleri dinlemiş. Okula giden çocukların peşine düşmüş. Okumayı sevmiş. Hep sevmiş ama. 1955 yılında ilkokulu bitirmiş. Okumuş. Akşehir İlköğretmen Okulu'ndan mezun olmuş. 1965 yılında Kırıkhan'ın Saldıran köyüne tayin edilmiş. Burada şiirle tekrar ilgilenmiş. İçindeki ocağın ateşini alevlendirmiş yani. Çünkü İlk şiirleri 1960 yılında, daha 17 yaşındayken "Varlık'' dergisinde yayımlanmış. Şımarmamış. Yazdıklarıyla yetinmemiş. "Soyut" ve "Türk Dili" ürünlerine yer vermiş. Köyde, hem öğretmenlik hem şairlik yapabileceğine; öğrencilerini eğitim yönünden geri bırakmayacağına eminmiş artık. Kendine güveni artmış. Her şey yolunda diye sevinirken, 1966’da açığa alınmış. Anamur'da öğretmenliği sürdürürken, Atatürk'ün “Bursa Söylevi”ni bir köyde okumaktan Bakanlık emrine alınmış. Ne uzlaşmış ne de teslim olmuş. Direnmiş. Hakkını aramış. 1968’de Danıştay kararı ile yeniden öğretmenliğe dönmüş. Şiir çalışmalarına ağırlık vermiş. "Forum" dergisi aralıksız şiirlerini yayımlamış Bulut'un. Bir yıl sonra evlenmiş. İki yıl sonra Ekim doğmuş. Bu arada 12 Mart'tan payına düşeni almış, tutuklanmış. 1973 yılında ikinci oğlu Elçin doğmuş. Milliyet Sanat Dergisi'nden "1974'ün En Başarılı Şairi" ödülü verilmiş. 1976 yılında ilk şiir kitabı "Sen Tek Başına Değilsin" yayımlanmış. İstanbul Dukalığı karşısında yalnız olmadığını kanıtlamak istercesine bu adı koymuş, olanağıyla bastırdığı kitaba. O, İstanbul'dan değil; ama bu kente olumsuzlukları yükleyen, egemen edebiyat ortamından çok çekmiş. Bu yüzden 'İstanbul' şiirinde: “Heder ettin beni bu yaşta/Sen ey güzel İstanbul / Çekip gidiyorum işte/Allah’ından bul” diyerek asıl, İstanbul'a olumsuz misyonu yükleyenlere sitem etmiş.

Acılı bir hayat sürdüren Bulut, boş durmamış ve çocuklar için “Kahveci Güzeli” (şiir) ile “Üveyikler Göçerken” (çocuk romanı) isimli kitaplarını yazmış. “Acılar Yurdumdur” isimli şiir kitabına bakarak ümitsiz olduğunu düşünmek yanlıştır. Çektiklerine karşın asla ümitsiz olmamış çünkü. Şiirini değerlendirenlerin ortak noktası Bulut'un en çok “öfke”den; ve “arkadaş”tan söz ettiği gerçeğidir. Aslında o hep kendi gerçeğini yazmış. Onun İkinci Yeni şiirinden esinlendiğini söyleyenler bile, toplumculuktan uzak kalmadığını, kavgadakilere omuz verdiğini kabullenmişlerdir. Temiz bir Türkçe ile şiir yazdığını inkâr etmemiştir.

DEVRİMCİ BİR ÖZE, DEVRİMCİ BİR ÖFKEYLE VARMAK

A. Bulut, şiiri önemseyen, gerçek ve büyük şairlerden de beslenen, ama açık yüreklilikle, “Şiiri henüz tüylenme döneminde olan bir şairim. Bakalım şiirim tüyünü düzüp alasını, sürmesini çekebilecek mi göğsüne. Benim üstüne titrediğim nokta burası.” diyen birisi. Şair, şiirlerinin yaslandığı sosyolojik gerçekliği şu sözlerle dile getirmiş: “Benim yaşamım, çizilmiş olan bir haritaya benzer. Ve o harita üzerinde yoksul köyler düşünün. O yoksul köylerde, yürürlükte bir tek şey vardır, o da açlık. İşte o açlığın egemen olduğu köylerin birinde bir öğretmen olduğuma göre, benim yazı yazmam bazı koşullara bağlı olsa gerekir. Bunlardan ilki sosyal devinimlerdir” diyen şair yaşadığı gerçekleri dizelere aktarırken, “devrimci bir öze, devrimci bir öfkeyle” varmak istediğinin altını çizmiştir.

Yurdum, işte senin şiir defterin
Rüzgârlı bir yaprak koydum arasına
Görüşme günlerinden gelirken
Yolda bir ağaçtan koparmıştım
O kadar çok isterdim ki yurdum
Bir de senin şiir defterinin arasına
Çocukların ayak seslerini koymayı
Ve altına her birinin adresini yazmayı

O, yurdunun bütün dağlarında, ovalarında, varoşlarında kendine has düşlerle gelecek kuran afacanların ayak seslerinde. 0, yurdumuzun şiir defterine girmiş bile çoktan.

ÖNCEKİ HABER

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Böcek, öksürük şikayetiyle hastaneye başvurdu

SONRAKİ HABER

Manisa'da orman yangını, 2 hektarlık alan küle döndü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa