08 Ağustos 2021 01:23

İktidar medyasının her satırı, orman yangınına dökülen benzin

“İktidar krizi yönetemediğinde, kendi krizini yaratır, büyümesine göz yumar, medyası buna katkı sunar ve ardından kendisini kurtuluş reçetesi olarak halka sunar. Tam da benzeri günlerden geçiyoruz."

Ekran görüntüsü aykırı.com.tr'den alınmıştır.

Paylaş

Altan SANCAR*

Türkiye, uzun süredir orman yangınları sonucu oluşan afet ile mücadele ediyor. Özellikle Ege ve Akdeniz bölgelerini etkisi altına alan yangınlarla mücadelede öne çıkan unsurlar yerel halk, gönüllüler, sivil toplum örgütleri ve belediyeler oluyor. Öte yandan kayyım yönetimindeki Türk Hava Kurumu’nun uçaklarının neden ve nasıl kullanım dışı kaldığı da tartışma konusu. Yangın yerleşim yerlerini yutarken, sosyal yangın tehlikesini büyüten teyitsiz ve kirliliğe yol açan bilgi akışı da hız kazandı.

YALAN BİR KERE YAYILMIŞTI

Aykırı adlı bir internet sitesi, İstanbul Büyükada’da benzin dolu bir bidon ile yakalandığı iddia edilen üç kişiye dair bir içeriği okurlarına duyurdu. Gerçek günler sonra ortaya çıktı ve gözaltına alınanların herhangi bir örgütle ilişkisi olmadığı, hatta söz konusu bidonun içinde yağ ve su olduğu ve gözaltına alınanların bu bidonu çöpe atmak için sudan çıkardıkları belirlendi. Ancak yalan bir kere yayılmıştı. Çok sayıda anonim hesap, farklı şehirler için “kundakçılar aranıyor” paylaşımları yaptı. Binlerce hesap da bu yalanları sorgulamadan yaydı.

Twitter ve Instagram’da şüpheli hesaplardan yapılan paylaşımlar, WhatsApp’te kurulan gruplar ve yer yer dedikodu gazetesi ile yayılan, hiçbir kurum tarafından doğrulanmayan çarpıtılmış bilgiler sonucu, Manavgat, Gazipaşa, Fethiye başta olmak üzere birçok noktada yerel halk elde silah sokağa indi. Gelen görüntülerde sokaklarda “terörist” arayanların apartmanlara silahlı baskınlar düzenlediği, sokaklarda koşturdukları, kimlik kontrolü yaptıkları ve havaya ateş açtıkları görüldü. Bu görüntülere ek, “şüpheli araç plakaları” paylaşıldı ve cadı avı başladı.

‘KULLANIŞLI YALAN’ FORMÜLÜ

Emniyet müdürleri, jandarma komutanları, belediye başkanları açıklamalar yaptı, iddiaların tamamını yalanladı. Manisa Valiliği, “Orman yakmak için keşif yapan 2 PKK’lı yakalandı” başlığı ile dolaşıma sokulan haberi yalanladı. Üstelik bu haberi yayan, DHA’nın kendisiydi. Yurttaşlar, sosyal medyadan küresel yardım çağrısını örgütleyince de geçmişin paslı makinesi devreye girdi. Yangınların ilk günlerinde sabotaj iddialarına küçük puntolar ile yer veren iktidar medyası, yangınla yeteri kadar mücadele edilemediği gerçeği ile yüzleşmek yerine, “kullanışlı yalan” formülüne sarıldı.

Yeni Şafak yazarı İbrahim Karagül, çekinmeden yangınlar için HDP ve CHP’yi hedef gösterdi. Global çağrılar darbecilik ve işgalcilik ile eş tutuldu; Devlet Bahçeli, Fahrettin Altun başta olmak üzere Cumhur İttifakı'ndan isimler atağa geçti. Bir belediye başkanı “Öyle evler yapılacak ki evi eski olanlar bile keşke yansaydı diyecek” açıklaması yaparken, Aziz Üstel, “PKK Yunanistan’ın talimatı ile ormanları yakıyor” diye tweet attı. Sabah gazetesinin TRT yöneticisi yazarı Hilal Kaplan, kaleme aldığı yazısında 2019’dan örnekler vererek, son dönemdeki yangınlar için de ne idüğü belirsiz “Ateşin Çocukları”nı adres gösterdi. Ve iktidarın medya hakemi durumuna getirilen RTÜK devreye girerek “Yanan yerleri göstermeyin, cezası büyük” dedi. Yani, insanın köpeği ısırmasının haberleştirilmesini yasakladı.

Yangın bölgesinde çalışan ve “makul olmayan” gazetecilerin önüne engeller çıkarıldı. Milas'ın Türkevleri Mahallesi'ne valiliğin listesinde olmayan gazetecilerin girişine izin verilmedi. Bazı gazeteciler bölgeden ayrılmak zorunda kaldı. Halk TV canlı yayını basıldı, gazeteciler darp edildi. Yangının ilk günlerinde hızlı işleyen çok yönlü bilgi akışı, giderek azaldı. Kriz çözülmedi, ancak yokmuş gibi yapmak için şartlar hazırlandı. Anadolu Ajansı canlı yayınlara, A Haber “her şey yolunda” demeye başladı. Hemen ardından mucize ve duygusal içerikli haberler hazırlandı.

ÇARPIK İLİŞKİLER AĞI VE SU ALAN BİR GEMİ…

Ankara’da siyaseti yakından takip edenler iyi bilir, iktidar sıkıştığında ve krizi yönetemediğinde, kendi krizini yaratır, büyümesine göz yumar, medyası buna katkı sunar ve ardından kendisini kurtuluş reçetesi olarak halka sunar. Tam da benzeri günlerden geçiyoruz. Kriz devam ederken ve bilgi akışının önüne engeller çıkarılırken, iktidar medyası ise kendisine açılan alandan, kendi öyküsünü yazmaya başladı. 7 Haziran - 1 Kasım 2015 seçimleri sürecinde de halk, binlerce insanın kanının aktığı süreçten çıkışın yolunu AKP’ye dönüşte bulmuştu sonuçta. Bir umut bir daha neden olmasın?

Oysa karşımızda büyük bir gerçeklik var: Eriyen ve bir iktidar, çarpık ilişkiler ağı ve su alan bir gemi…

Türkiye fazlası ile kırılgan bir zeminde. Konya’da bir Kürt aileye yönelik katliam, başka bir Kürt ailenin Elmalı’dan bir gecede ayrılmak zorunda kalması, Suriyeli ve Afganistanlı mültecilere yönelen nefret dalgası. Büyüyen ekonomik kriz, artan vaka sayıları ve sorumluluk almayan iktidar.

İKTİDAR, KENDİ KRİZİNİ YARATMA ÇABASINDA

Krizi yönet(e)meyen iktidar, kendi krizini yaratma çabasında. Her satır, her harf ateşe dökülen benzin oldu, olmaya da devam ediyor. Yeter ki gerçek krizin üzeri örtülsün de taban asıl trajediyi görmesin. Hatta çay dağıtma seremonisinin, tam da bunun için organize edildiğini düşünmek bile mümkün. Oysa iktidar ve medyası kendileri için küçük bir sorunun cevabını, kendilerine bile vermekten çekiniyor: Krizi kontrol altında tutacak eski güce sahip miyiz?

*Gazeteci

ÖNCEKİ HABER

Fethiye Kadın Danışma ve Dayanışma Derneği: Eksilmeye tahammülümüz kalmadı

SONRAKİ HABER

Balıkesir'de yolcu otobüsü devrildi: 15 kişi hayatını kaybetti, 17 kişi yaralandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa