08 Ağustos 2021 13:00

TİHV: İklim krizi ve ekolojik tahribatın etkilerine karşı önlem almamak hak ihlalidir

Günlerdir süren orman yangınlarına ilişkin, Türkiye İnsan Hakları Vakfı açıklama yayımladı. orman yangınlarının yarattığı tahribatın baş sorumlusunun tedbirler almayan iktidar olduğu belirtildi.

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) tarafından yapılan açıklamada, günlerdir süren orman yangınlarının yarattığı tahribatın baş sorumlusunun, küresel iklim krizi ve ekolojik tahribata karşı gerekli politikaları üretmeyen, ormanları koruma ve yangınla mücadele konusunda gereken tedbirleri almayan iktidar olduğunu belirtildi. Açıklamada, “Kaç yurttaşımız yaşam yerlerini terk etmek zorunda kaldı, mülklerini ve gelir kaynaklarını kaybetti, bunun ekonomik ve sosyal boyutu nedir bilemiyoruz. Yaşanan bu ağır felaketin yol açtığı travmanın bireysel ve toplumsal etki ve boyutlarını kavramak ise oldukça uzun bir zaman alacak. Bunların hepsi başlı başına yüzleşmeyi gerektiren birer hak ihlali niteliğindedir. Yaşanan tüm ihlallerin ve hak kayıplarının üstü yine cezasızlık zırhı ile örtülmemeli, süreç hızlı, şeffaf ve etkin bir şekilde soruşturularak sorumlular açığa çıkarılmalıdır. Aynı şekilde, yangınla mücadele konusunda yaşanan eksikliklerden sorumlu olanlar da açığa çıkarılmalıdır” denildi.

TİHV tarafından yapılan açıklamada, yangınların Türkiye toplumunu nefes alamaz hale getiren siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel ve ekolojik kriz ile yakından ilişkili olduğu vurgulandı. Krizin Türkiye’ye has olmadığı ve temelinde aşırı kâr hırsını ve sermaye birikim modelini tüm dünyaya dayatan küresel sermayenin ultra neoliberal politika ve uygulamalarının yattığı ifade edilen açıklamada, krizin sadece ekosistemleri değil, özgür, eşit, adil, barışçıl ve demokratik bir yaşam içinde var olabilme koşullarını da hedef aldığı belirtildi. Açıklamada, uluslararası toplumun iklim krizi ve ekolojik tahribata karşı sözleşme ve belgelerle hükümetleri acil eylem planları yapmaya çağırdığı, ancak Türkiye’de siyasal iktidarın durumun vahametini kavrayamadığını belirtilerek, “İktidarın konuya dair yaklaşımı tam bir ‘vurdumduymazlık’ halidir. Tüm eksiklik ve yetersizliklerine rağmen, halen bu konudaki en önemli uluslararası belge niteliğindeki Paris Anlaşması’nı ısrarla onaylamayan son altı ülkeden biri Türkiye’dir” ifadeleri kullanıldı.

Açıklamada, “Devletlerin kendi yurttaşlarına karşı birinci görevi, onların can ve mal güvenliklerini sağlamak, hakların hayata geçirilmesini güvence altına almak ve sürdürmektir. Ayrıca, gelecek kuşakların haklarını da gözeterek, bir parçası olduğumuz çevreyle ve çevrenin/ekosistemlerin canlı ve cansız bileşenleri ile uyumlu bir şekilde sürdürülebilir bir yaşamın sağlanması da devletlerin görev ve sorumluluğudur. Oysa son haftalar içinde Türkiye’nin vicdanı adeta yangınlarda yanıp sellerde boğuluyor ve devlet erkini kullananlar sözü edilen bu görev ve sorumlulukları hiçbir şekilde yerine getirmiyor. Kısacası, son günlerde ülkeyi kasıp kavuran, bir bütün olarak ekosistemde telafisi zor yıkıma/kırıma, ülkenin maddi ve manevi değer ve kaynaklarının yitirilmesine yol açan orman yangınlarının baş sorumlusu, küresel iklim krizi ve ekolojik tahribata karşı gerekli politikaları üretip hayata geçirmeyen; canlı ve cansız varlıklarıyla birlikte ormanları koruma konusunda gerekli önlemleri almayan, aksine ormanları maden, turizm vb. gerekçeler ile sermayenin çıkarlarına peşkeş çeken; yangınla mücadele için zorunlu araç, teçhizat ve personeli zamanında hazır etmeyen, gerekli tedbirleri almayan; yerel yönetimleri ve sivil toplumu yangın ve onun yarattığı krizle mücadele sürecinden dışlayan; yurttaşların dayanışma hakkını engelleyen; toplumun haber ve bilgi alma hakkını kısıtlayan, hatta eleştirilerde bulunan ve hakikati haber yapanlar üzerinde yargısal baskı oluşturan; yıllardır sürdüre geldiği ayrımcı, ötekileştirici ve kutuplaştırıcı söylemleri bu süreçte de devam ettirmekte hiç bir beis görmeyen siyasal iktidardır” diye belirtildi.

Gelinen noktada, yaşanan yıkım her bakımdan çok ağır boyutlarda olduğu belirtilen açıklamada, “Yangınların başladığı 28 Temmuz 2021 tarihinden bu yana yetkililer tarafından can kayıplarına dair sadece 2 Ağustos 2021 tarihinde bir açıklama yapıldı. Buna göre en az 8 yurttaşımız yaşamını yitirdi. Yaralıların kesin sayısı ise bilinmiyor. Ancak yetkililerin yine 2 Ağustos 2021 tarihine kadar yaptığı çelişkili açıklamalara dayanarak, en az bin civarında yurttaşın sağlık desteği alacak düzeyde yangınlardan etkilendiği söylenebilir. Ekosistemlerin bünyelerinde barındırdığı tüm canlı ve cansız bileşenleriyle birlikte maruz kaldığı kayıpları ise tahmin etmek neredeyse imkânsız. Şimdilik ‘katliam boyutunda’ demekten başka bir çaremiz yok. Kaç yurttaşımız yaşam yerlerini terk etmek zorunda kaldı, mülklerini ve gelir kaynaklarını kaybetti, bunun ekonomik ve sosyal boyutu nedir bilemiyoruz. Yaşanan bu ağır felaketin yol açtığı travmanın bireysel ve toplumsal etki ve boyutlarını kavramak ise oldukça uzun bir zaman alacak. Bunların hepsi başlı başına yüzleşmeyi gerektiren birer hak ihlali niteliğindedir. Dahası ekosistemlerin maruz kaldığı kırımın geleceğe de sarkan bir şekilde, küresel çapta muazzam olumsuz etkileri olacaktır” ifadesi yer aldı.

"SORUMLULAR SORUŞTURULARAK AÇIĞA ÇIKARILMALI"

Açıklamada, “Yaşanan tüm ihlallerin ve hak kayıplarının üstü yine cezasızlık zırhı ile örtülmemeli, süreç hızlı, şeffaf ve etkin bir şekilde soruşturularak sorumlular açığa çıkarılmalıdır. Aynı şekilde, yangınla mücadele konusunda yaşanan eksikliklerden sorumlu olanlar da açığa çıkarılmalıdır. Yanı sıra, yangınla mücadele için acilen şeffaf ve katılımcı, bilimsel yöntemleri, temel hak ve özgürlükleri gözeten, toplumu doğru ve hızlı biçimde bilgilendiren yeni bir kriz yönetimi oluşturulmalıdır. Öte yandan bir dakika dahi yitirmeksizin, artan şiddetiyle devam edeceği bilimsel olarak da kesinleşmiş iklim krizi ve ekolojik tahribatın yıkıcı etkilerine karşı başta bilim insanları, ilgili uzmanlar, sivil toplum örgütleri ve dezavantajlı gruplar olmak üzere, tüm toplumsal kesimlerin aktif katılımıyla kapsamlı plan ve programlar geliştirilmeli, yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası ölçeklerde acil eylem durumuna geçilmelidir” denildi.

(Ankara/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Sendikalaşan çekici operatörleri işten atıldı

SONRAKİ HABER

Türkiye’de vatandaşlık alıp askerlik yapan Suriyeliler: Kimliğimiz var değerimiz yok

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa