Sporda cinsiyetçi estetik ve kadın bedeninin tahakkümü
Olimpiyatlara katılımda verilen mücadele gibi kadınlar, kendilerine karşı her türlü cinsiyetçi uygulamayı ve söylemleri de protestolarla ve mücadelelerle tarihin kirli sayfalarına gönderecektir.
Fotoğraf: Mustafa Yalçın / AA
Başak BELHAN
İstanbul Üniversitesi
Kadınların spora ulaşımı, spor yapabilme koşullarının oluşumu birçok açıdan erkeklerden daha zor ve daha dezavantajlı bir durumda kalıyor. Erkeklerin domine ettiği spor dallarında bir alan bulabilmek, psikolojik ve fiziksel bir mücadeleyi beraberinde getirirken yayıncı kuruluşların kadın sporlarına ilgi göstermemesi ve piyasa alanı açmaması kadınların piyasalaşmış spor endüstrisinde yer edinmesini oldukça zorlaştırıyor. Ayrıca tarihsel süreç içerisinde gelişen koşullar da kadının bir sporcu olarak ortaya çıkmasını kimi zaman zorluyor, engelliyor. Bu meselenin çok boyutu olmasının yanında bu yazımızda kadın bedeni üzerinden sporun nasıl şekillendirilmek istendiğine göz atacağız.
Modern olimpiyatların kurucusu olan Pierre de Coubertin 1900’lerin başında, “Kadınların rolü, erkeklerin galibiyetini takdir etmektir”, “Olimpiyat oyunları erkeklere ayrılmalı ve kadın sporcuların görünüşlerinin korkutucu olduğu düşüncesi vurgulanmalıdır” gibi söylemlerle Olimpiyat Oyunları’nda kadınların asıl rolünün tıpkı Antik Çağ’da olduğu gibi “alkışlarıyla erkeği ödüllendirme” olduğunu söylüyordu. Dönemin Olimpiyat Oyunları sadece kadınlara değil işçilere ve beyaz olmayanlara da kapalıydı. 19. yüzyılın sonu itibariyle işçi spor kulüplerinde kadın emekçiler erkeklerle boy göstermeye başlarken, burjuva çevrelerde kadının pozisyonu tenis, golf, okçuluk, paten gibi sporlarla kısıtlıydı. Courbertin’in yaymaya ısrar ettiği kadınlar üzerindeki düşüncelerinin yıkılması ve etkilerin azaltılması oldukça zaman almıştır.
Olimpik cinsiyet ayrımcılığına karşı kadın hareketi 1917 yılında yükselmeye başladı. 1921 yılında Uluslararası Kadınlar Spor Federasyonu kadının spora katılımını sınırlandıran bakışa karşı kuruldu. 1922 yılı itibariyle kadınlar olimpiyatlarda yer almaya başladı. İlk kadın olimpiyatı düzenlendi. Bu yıllarda işçi sporları hareketinde de gelişmeler yaşanıyordu. Almanya’dan Avusturya’ya, İngiltere’den ABD’ye, Sovyetler’den Çekoslovakya’ya işçi sporları federasyonlarının yüz binlerce kadın üyesi vardı. İşçilerin 8 saatlik çalışma hakkını kazanması, güçlü sendikal örgütlenmelerinin olması boş zamanını değerlendirme mücadelesini emek mücadelesi haline getirmesi ile beraber spor, işçi sınıfı açısından önemli faaliyet haline geldi.
KADIN BEDENİNİ DENETİM ALTINA ALMA UĞRAŞI
Beden ve spor politikalarıyla kadın hem “modernleşme” safhasında bir unsur olarak dikkat çekerken hem de “anne” olma vasfı üzerinden düzenlemeler ile kadın bedeni denetim altında tutulmaya başlanmıştır. Kadının spor yaparken belli davranışlardan kaçınması gerektiği fikrinden beslenen, giyimine kadar uzayan kısıtlayıcı davranışlarla karşılaşılmaktadır. Üzerinden yıllar geçse de benzer uygulamalara ve söylemlere günümüzde de rastlamaktayız.
Tokyo Olimpiyat Oyunları geçtiğimiz günlerde başladı. A Milli Kadın Voleybol Takımı, “Sen oyun alanlarının değil, imanın, iffetin, ahlakın, hayanın, edebin sultanısın” söylemiyle hedef alındı. Kadınların mücadelesi sonucunda Olimpiyat Oyunları’nda yer almaya başlayan kadınlar, sonrasında kadın bedeni üzerinde cinsiyetçi söylemlerin de hedefi haline geldi. 1900’de Coubertin’in Olimpiyat Oyunları’nda kadınların yer almamasına yönelik söylemleri ile günümüzde Olimpiyat Oyunları’nda kadınların davranışlarını, kıyafetlerini kısıtlayan ve kadın bedenini denetim altında tutmaya çalışan uygulamalardan bağımsız değildir. Kadınların bedeni üzerindeki denetim sadece bu örnekle sınırlı değil, yine Olimpiyat Oyunları’nda kadınlar bikini altı yerine rahat edecekleri forma giymelerini istedikleri için Norveç Hentbol Federasyonu (NHF), kadın plaj hentbolu takımına ceza kesildi. Norveç Hentbol Federasyonu’nun kadın plaj hentbolu takımına dair tezat olacak bir diğer uygulaması da Olivia Breen’in, bir yetkili tarafından şortunun “kısa ve fazla açık” olduğu söylenerek “daha uygun bir şeyler” giymesinin kendisinden istenmesiydi.
Olimpiyat Oyunları’nda kadınların bedenlerinin daha seksi görünmesi ve seyir zevkini karşılaması için bu tür uygulamalar dayatılmaktadır. Kadın bedeninin sporda cinsellik üzerinden estetize edilmesinin örneklerini kadınların neyi giyeceğinden tutalım kadınların daha çekici görüntülerinin yayınlanmasına kadar birçok uygulamada kendini göstermektedir.
Kadınlar kendilerini kısıtlayıcı bu kararlara karşı tepkilerini gösterdi. Spordaki bu cinsiyetçi tutumları hedef noktası haline getirdi. Sporculuğun kadınlar için cinsellik üzerinden kurulmasını protesto eden Almanya Kadın Jimnastik Takımı tüm vücudu örten mayolarla yarıştı.
HER TÜRLÜ TAHAKKÜMÜ KADINLARIN MÜCADELESİ YENECEK
Kadınların üzerinde tahakküm kuran kurallar, söylemler Olimpiyat Oyunları’nda, sporda, sokakta, okulda her yerde karşımıza çıkmaktadır. Kadına karşı şiddete, kadın bedenini tahakküm altına alan, kısıtlayan her türlü söyleme, kurala ve davranışa karşı sesimizi çıkarmalı, tepkimizi göstermeliyiz. Bugün Olimpiyat Oyunları’nda kadınlar bu davranışlara karşı seslerini çıkarmakta ve tepkilerini göstermektedir. Tıpkı Olimpiyatlara katılımda verilen mücadelenin sürdürülüşündeki gibi kadınlar, kendilerine karşı hedef haline gelen her türlü cinsiyetçi uygulamayı ve söylemleri de protestolarla, tepkilerle ve mücadelelerle tarihin kirli sayfalarına gönderecektir.