Isınan Dünya’mız ve yangınlar
Yangın sonrası yapılan müdahalelerin yetersizliği zaten apaçık şekilde görülürken öncesinde alınmayan önlemler ve sonrasında yapılacak müdahaleler tahribatı daha da derinleştirebilir.
Görsel: Flickr
Kaan BİÇİCİ
Avcılar Evrim Atölyesi
İlk olarak Manavgat’ta başlayan başka yerlerde de benzer biçimlerde devam eden yangınlar son dönemde gündemimize oturdu. Bununla birlikte yangınlara edilen müdahalelerdeki eksiklikler ve stratejik hatalar sebebiyle daha da yayılması orman yangınlarının çıkış sebeplerinden, alınmayan ve eksik uygulanan müdahalelerden ötürü tartışılmak üzere önümüzde duruyor.
ORMAN YANGINLARININ SEBEPLERİ
450 milyon yıldır, bitkilerin karaya çıkışından ve karada gelişim göstermeye başladığından bu yana, yanmış bitki fosillerinden de çıkarım yaparak biliyoruz ki orman yangınları sürmektedir. Günümüzde orman yangınlarının %90 kadarı insan kaynaklı olsa da insan kaynaklı olmayan yangın oranı gitgide artmaktadır. Bu da aslında yaşanan tahribatları daha da artırmakta, daha da yıkıcı olmalarını da beraberinde getirmektedir. Son 100 senede Dünya’nın ortalama yüzey sıcaklığı 1.2oC artış gösterirken bazı yerlerde 1.5oC dereceleri bile görmektedir. Türkiye’de ise özellikle 1980 sonrası dönemde bu sıcaklık artışı daha da hız kazanmışken her geçen sene de sıcaklık rekorları kırılmaya devam ediliyor. Yaz mevsimi normal şartlarda da diğer yerlere göre Akdeniz’de daha sıcak geçerken son dönemlerde sıcaklıkların daha da artmasıyla birlikte toprağın nemini neredeyse tamamen kaybetmesiyle daha da yanıcı bir hale geldi. Önlemlerin alınmamasıyla birlikte keza yine son yıllarda basınç farklılıklarının normalin üstünde seyir göstermesiyle birlikte daha da kuvvetlenen rüzgarlar yangının yayılımını artıran etkenlerden. Tabii ki Akdeniz ekosisteminin bir parçası olan makilerin ve kızılçamın özellikleri de orman yangınları açısından önemli bir yere oturmakta.
YANGINLARDA ÖNEMLİ OLAN EKOSİSTEME ETKİSİNE BAKMAK
Orman yangınlarının doğal etkenlerinin zaten milyon yıldır süren evrimsel adaptasyonlarla yaşanan doğal afet, jeolojik olaylarla zaman zaman artış gösterdiği biliniyor. Orman yangınlarının tipi ve boyutu da ekolojik denge/ekolojik tahribat arasındaki farkı görmek için bakılması gereken ilk yerlerden. Örneğin Amazon’da görülen orman yangınları insan kaynaklı yangınlardır. Yanmaya ve yanmasıyla birlikte tohumunun toprakta adaptif özelliğiyle birlikte yeşillenme ve filizlenme özelliği göstermeyen ağaçların oluşturmadığı ormanlara örnek olan Amazon’da, yangının oluşması için bile ağaçlar kesilmektedir. Bu sebeple de evrimsel olarak yanmaya daha dirençli olan türler ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de de özellikle Doğu Karadeniz bölgesindeki ağaçların nem durumundan ötürü de benzer bir durumdan söz edebiliriz.
Akdeniz ekosistemi de milyonlarca yıldır yangınların olduğu, ekosisteminde bulunan bitkilerin de buna karşı çeşitli adaptif, evrimsel özellik gösterdiği bir ekosistemdir. Tüm Akdeniz-Ege kuşağını da kızılçam ormanları ve maki oluşturmakta. Kızılçam da oldukça yanıcı bir ağaç türüdür. Yangınlarda daha kolay yanabilmek ve yangının daha çok artmasına dair özellikler göstermektedir. Daha yanıcı olabilmek için yapraklarında biriktirdikleri kimyasallar gibi yaprak tipleri de önemli rol oynamaktadır. Büyük yapraklara sahip ağaçların oluşturduğu bir ormanda dökülen ağaçlar yüzeyde kompost özelliği gösterip yangın için gerekli olan oksijenin alınmasını engelleyerek yangının tetiklenmesi ve büyümesine karşı bir özellik olurken, Akdeniz ve Ege coğrafyasındaki gibi küçük yapraklı ağaçların oluşturduğu bir yerde ateşin rüzgarla körüklenmesi daha da kolay olacaktır. Keza kozalaklar da orman yangınların körüklenmesinde önemli rol oynamaktadır. Ancak burada anlaşılması gereken ekosistem açısından yangının “iyi” ya da “kötü” gibi sıfatlarla etiketlenmesinden ziyade ekosisteme etkisine bakılması. Bundan ötürü de yangınlar sonrasında ekosisteme dair müdahalede “daha az yanıcı” ağaç ekimlerinin yapılması gibi önermeler yerine daha efektif olacak aksiyonlar alınmalı ya da doğallığına bırakılarak birtakım küçük olumlu yönde müdahaleler yapılmalıdır.
YANLIŞ MÜDAHALELER TAHRİBATLARI ARTIRABİLİR
Akdeniz’in doğal vejetasyonunun* ağırlıklı olarak maki ve kızılçamdan oluştuğunu daha önce de belirtmiştik. Ağaçların bulunduğu bölgelerde de diğer canlıların da– mikroskobik olanından, memeli, kuşlar hatta deniz canlıları- yaşamını etkilemekte. Bu sebeple yangın sonrasında destekleyici ekim dışında ekim yapılmamasının yanında zaman zaman yangınlardan sonra tohum özelliklerinden ötürü gelişim gösteremediği için çıkılmayan kızılçamın yerine makinin olacağı da bilinmelidir. Hatta çimlenerek büyüyen ve hatta meyve veren Laden orman yangınları sonrasında genelde çamların yerinde veya yanında ortaya çıkmaktadır. Bölgenin vejetasyonunun dışında, ekolojik gereksinimler gözetilmeden, destekleyici olmayacak her müdahale bölgenin ekolojisini olumsuz etkileyecektir. Keza yapılan çalışmada[1] kızılçamın yanmasından sonra aktif restorasyonun popülasyonun dayanıklılığını azalttığı tespit edilmiş. Geçtiğimiz yıl Heybeliada’da çıkmış yangın sonrası da dikilen ağaçlardan çok daha fazlasının doğal olarak çıktığı gözlemlenmiş, 2019 yılında yine İzmir’de çıkan yangınlarda da aktif restorasyon, sürülme yapılan bölgenin doğal haline bırakılan bölgeye göre daha az fide verdiği görülmüştür.
Bilimsel araştırmalarda beklendiği gibi iklim krizi sebebiyle de Akdeniz tipi iklim bölgelerinde yangın tehlikesi ve yanan alanlar her sene daha da artmaktadır. Yangın sonrası yapılan müdahalelerin yetersizliği zaten apaçık şekilde görülürken öncesinde alınmayan önlemler ve sonrasında yapılacak müdahaleler tahribatı daha da derinleştirebilir. Bölgenin doğal türlerine müdahale edilmemesi gerektiği gibi yaşam alanlarının çevresinde de gerekli önlemlerin alınması (yanıcı olmayan türlerin ekiminin yapılması, gözlem ve yangın kuleleri) da çok önemli yer tutmaktadır.
*Vejetasyon: Bir coğrafi bölgede ekolojik olarak gelişim koşulları birbiriyle ortaklık gösteren bitkilerin birlikte oluşturdukları ekosistem vejetasyon olarak adlandırılır.
[1] Ürker, O., Tavsanoglu, Ç., & Gürkan, B. (2018). Post-fire recovery of the plant community in Pinus brutia forests: active vs. indirect restoration techniques after salvage logging. iForest-Biogeosciences and Forestry, 11(5), 635.