Doç. Dr. Danış uyardı: Tırmanan gerilim korkuyu; korku, agresif tavırları getiriyor
Doç. Dr. Didem Danış göçmen ve mültecilere dönük ırkçı yaklaşımların, onlar üzerinde kaygı ve korku yarattığını ve agresif tepkiler vermelerinin yolunu açtığını ifade etti.
Pazarkule'ye giden mülteciler | Fotoğraf: DHA
Damla KIRMIZITAŞ
Ankara
Afgan göçü ile birlikte mültecilere dönük ırkçı yaklaşımlar şiddeti de körüklüyor. Son olarak Ankara Altındağ’da yaşanalar kaygıları büyüttü. Doçent Doktor Didem Danış, göçmen ve mülteci gerilimi yükselmesinin göçmenleri de kendi arasında gruplaşmaya ve gettolaşmaya ittiğini söyleyerek, “Göçmenler ve mülteciler çok büyük bir kaygı ve korku hissettikleri için aslında agresif tepkiler vermelerinin de yolunu açmış oluyorsunuz” uyarısında bulundu. Göç politikalarını iktidarın belirlediğini anımsatan Danış, “Göçmenleri, mültecileri hedef tahtasına oturtmak aslında bu konunun sorumlusunu değil mağdurunu hedef almak oluyor” dedi ve yapılması gerekenleri sıraladı.
ALTINDAĞ’DA BIÇAKLI KAVGA SONRASI MÜLTECİ AVI!
Ankara Altındağ’da çok sayıda sığınmacı Suriyelinin yaşadığı Battalgazi Mahallesinde bulunan bir parkta iki grup arasında henüz belirlenemeyen bir nedenle tartışma çıktı. Burada yabancı uyruklu bir kişi, Emirhan Yalçın (18) ve Ali Yasin Güler’i bıçakla yaraladı. Yaralanan Ali Yasin Güler Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tedavi altına alınırken, Emirhan Yalçın, yoğun bakımdaki tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti.
Yaşanan olayın ardından mahallede yaşayanlar parkta toplandı ve ardından mültecilere ait evlere, iş yerlerine ve araçlara zarar verdi. Mültecilerin "yok edilmesi", "dükkanlarını bir daha açmamaları" gibi insanlık dışı talepler dillendiren mahalleliler, Kaymakam Cumali Atilla'nın olay yerine gelmesi sonrasında dağıldı.
Bıçaklı yaralanma olayının ardından açıklama yapan Ankara Valiliği, iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.
NEFRET SÖYLEMİ TETİKLİYOR
Son dönemde Afgan mültecilerin ülkeye gelmesi ile birlikte mülteci karşıtlığının derinleştiğine dikkat çeken Göç Araştırmaları Derneği (GAR) kurucularından ve Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Didem Danış, “Son dönemde artan nefret söyleminin ve saldırıların ardından böyle olayların patlak vermesinden korkuyorduk. Yaşanması o açıdan çok üzücü ama bir yandan da şaşırtıcı değil. Umarım arkası gelmez” değerlendirmesinde bulundu.
"SORUMLU DEĞİL MAĞDUR HEDEF ALINIYOR"
Son yıllarda Türkiye’deki mülteci sayısı gittikçe artıyor. Önce Suriye’de patlak veren savaş ardından Afgan göçü ile birlikte mülteci ve göçmen nüfusundaki artışa dikkat çeken Danış, kamuoyunda ciddi tartışmalar olduğunu söyledi. Danış şu vurguları yaptı: “Bunun kamuoyunda tartışılması doğrudur. Ama bu tartışmalar sırasında konunun esas muhataplarına yönelmek gerektiğini hiç unutmamak gerekiyor. Çünkü göç politikasını belirleyen aslında siyasi iktidar. Veya göç ile ilgili sınır güvenliğini sağlaması gereken siyasi iktidar. Göçmenleri, mültecileri hedef tahtasına oturtmak aslında bu konunun sorumlusunu değil mağdurunu hedef almak oluyor. O yüzden de büyük bir haksızlık. Ama toplumumuzda tabii uzun zamandır çok ciddi bir ifade özgürlüğü sorunu da olduğu için herkes daha kolay olan göçmenleri hedef gösterme yoluna gidebiliyor.”
"MEDYA DEZENFORMASYON YAPIYOR"
Medyada çıkan haberler de ayrımcılığı ve ırkçılığı tetikliyor. Danış bu konuda, “Şu anda medyanın geldiği hal o kadar sıkıntılı ki. Bir kere çok yoğun bir şekilde dezenformasyon yapılıyor. Bazen kötü niyetli bir şekilde bazen de farkında olmadan ama sonuçta doğru ve sağlıklı bilgiye ulaşamıyoruz. Ben mesela her seferinde artık kendi kaynaklarım ile bilgiyi teyit etmek zorunda kalıyorum” ifadelerini kullandı.
"KORKU VE KAYGI AGRESİF TAVIRLARA NEDEN OLUYOR"
Göçmen ve mülteci gerilimi yükselmesinin göçmen gruplarını da kendi arasında gruplaşmaya ve gettolaşmaya ittiğini söyleyen Danış, “Göçmenler ve mülteciler çok büyük bir kaygı ve korku hissettikleri için aslında agresif tepkiler vermelerinin de yolunu açmış oluyorsunuz. Bu tarz çatışmaların önümüzdeki dönem devam etmemesi için Türkiye siyasetçileri, gazeteciler başta olmak üzere söylemelerine dikkat etmesi gerekiyor. Daha soğuk kanlı konuşması gerekiyor. Konuşulmasın, tartışılmasın demiyorum kesinlikle. Evet göç meselesi bir mesele. Pek çok sorunu beraberinde getiriyor. Ama bunu sakin bir şekilde yapmamız lazım. İnsanları hedef tahtasına koyarak değil” ifadelerini kullandı.
"POLİTİKALAR AÇIK VE ŞEFFAF OLMALI"
Bu konuda yapılması gerekenlere dikkat çeken Danış “Doğru dürüst sağlıklı bir bilgi verilmiyor. Hükümet göç politikasına, ne yaptığı ve niye yaptığına ilişkin dahası sosyal medyaya yansıyan görüntüler hakkında da açıklama yapmalı. Kamuoyunun bu konuda talebi de açık. Hükümet tarafı sessiz kaldıkça da söylentiler, dedikodular ve hatta komplo teorileri giderek güç kazanıyor. Bu nedenle açık ve şeffaf bir şekilde bilgilendirmek şart” diye konuştu.
GÖÇE KAYNAKLIK EDEN ÜLKELERLE TEMAS KURULMALI!
Danış, daha sonra yapılması gerekenleri ise şöyle sıraladı:
- Göçmen ve mültecilerin temel haklarını olduğunu unutmamalıyız. Bir kişi kayıtsız bile olsa bu en uç durum, her insanın temel hakları vardır. Yani hem temel haklarını hem de ülkenin çıkarlarını da gözeten politikalar üretilmeli. Demokratik haklar konusunda toplumda bir gerilim yaratmamak adına ayrımcılık yapmadan, ülkede yaşayan herkes için eşit koşulların sağlanması gerekir.
- Daha uzun vadeli bir biçimde yapılacaklar da var. 2016’da Avrupa ile yapılan mutabakatın mutlaka gözden geçirilmesi gerekiyor. Avrupa Birliği ile bunun yeniden tartışılması gerekiyor.
- Türkiye karmaşık bir coğrafyanın ortasında. Ama Türkiye sadece yüzünü batıya dönerek bu konuyu tartışıyor. Oysa, Türkiye’nin, doğusuna gelen göçe kaynaklık eden ülkelerle iletişim kurması gerekiyor. Yani biz hep Avrupa’ya referansla bir şeyleri halletmeye çalışıyoruz ama o göçe kaynaklık eden -Afganistan olsun, İran olsun Pakistan olsun ve Suriye olsun- bu ülkelerle de diyalog kanallarının kurulması gerekiyor. Yani göçmenlerin geldiği ve geçtiği ülkelerle temas kurmak, irtibat içerisinde olmak gerekiyor. Ancak bu işbirliği AB’nin Türkiye ile sürdürdüğü gibi eşitsiz bir süreç değil daha adil işleyen bir süreç olmalı.
- Göçün ekonomi, ticaret, içişleri, çevre ve şehircilik gibi birçok bakanlığın yetki alanlarını kapsıyor. Bu nedenle bütün bunlar arasında bağlantı kuran, bir göç birimi oluşturulmalı ve bu konuda daha kapsamlı çalışmalar yapılmalı.