Prof. Dr. Ayhan Kaya: Siyasetçilerin söylemi savaş gerçeğini unutturuyor
Altındağ'da Suriyeli mültecilere yönelik saldırıyı değerlendiren Prof. Dr. Ayhan Kaya, benzer kışkırtmaların sürmesi durumunda kitlesel linç girişimlerinin sürebileceği uyarısında bulundu.
Fotoğraf: Meltem Akyol/Evrensel
Duygu Ayber GÜLTEKİN
İstanbul
Afgan göçü ile mültecilere dönük artan “gitsinler” söylemi, son olarak Ankara’da Suriyelilere yönelik bir linç girişimine dönüştü. Altındağ’ın Battalgazi Mahallesi’nde iki grup arasında çıkan kavgada bıçakla yaralanan Emirhan Yalçın’ın hayatını kaybetmesinin ardından yüzlerce kişi Suriyelilerin ev ve işyerlerine saldırdı. Mülteci karşıtlığının özellikle yoksul mahallelerde yükselişe geçtiğini vurgulayan Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayhan Kaya, mültecileri ucuz iş gücü olarak gören ve süreci yönetemeyen iktidar ile oy devşirme amacı güden muhalefet partilerinin sorunun büyümesinde etkili olduğunu söyledi.
"LİNÇ GİRİŞİMLERİ SÜREBİLİR" UYARISI
Mülteci karşıtlığına dönüşen öfkenin ardındaki nedenleri sıralayan Kaya, “Aslında uzun yıllardan beri var olan bir sorun ama bugünlerde kitleselleşmesinin nedeni sürecin artık yönetilememesi. Gerek iktidar partisinde gerek muhalefet partilerinde mülteci karşıtı bir söylemin kullanılması ve mültecilerin günah keçisi olarak sunulmaları var sorunun ardında” dedi. Kaya, benzer kışkırtmaların sürmesi durumunda pandemi, ekonomik kriz, siyasal ve toplumsal kutuplaşma koşullarının da etkisiyle kitlesel linç girişimlerinin sürebileceği uyarısında bulundu.
"MUHALEFET OY DERDİNDE, İKTİDAR UCUZ İŞ GÜCÜ"
Muhalefet partilerinin AKP tabanındaki rahatsızlığı da gözeterek seçmen devşirme amacıyla sorunlu söylemler kullandığını ifade eden Prof. Dr. Kaya, “Kendi seçmenini mülteci karşıtlığı üzerinden konsolide etmeye çalışıyorlar. AKP seçmeni içerisinde var olan mülteci karşıtlığından da devşirme süreci üretiliyor. Seçmen devşirme anlaşılabilen bir şey, ama işin ucu başka bir insan grubuna dokunuyorsa ve linçle, ölümle sonuçlanıyorsa asla kabul edilemez” dedi.
Muhalefetin tutumuna karşı iktidar partisinin "Ekonomimiz mahvolur" sözleriyle mülteci politikasını açıkladığını hatırlatan Kaya, “Ucuz iş gücü kullanan simsarlara dönüşen bir Türkiye işveren kitlesi ile karşı karşıyayız. Dolayısıyla iki söylem de son derece sorunlu. Her iki söylem de mültecilerin savaştan kaçmış insanlar olduğu gerçeğini bize unutturuyor” dedi.
"DIŞLANAN GENÇLER RADİKALLEŞİYOR"
Sosyal medyadaki "ırkçılık" tartışmalarını da değerlendiren Kaya, bir ideoloji olan ırkçılığın ekonomik, siyasal ve sosyal kaynaklardan yeterince yararlanamayan yoksul insan kitlelerinden beslendiğini vurguladı. Özellikle yoksul bölgelerde büyük sorunlar yaşayan gençlerin birbirlerine karşı bilendiğini ifade eden Kaya, “Burada ciddi anlamda genç kitlelerin radikalleştiğini görüyoruz. Çünkü siyasetten medet umamıyorlar. Devletin ihtiyaçlarını karşılamadıklarını, hatta kendilerine Suriyelilere karşı ayrımcılık yapıldığını düşünüyorlar. ‘Ücretsiz sağlık hizmetleri, AB’den alınan fonlar onlara gidiyor’un gerçekliği yok. Ama bu tür bilgilerin yaygınlaştığı görüyoruz” dedi. Siyasetçilerin bu gençlerin problemlerini dinlememesi ve çözmemesi durumunda şiddete varan yöntemlerin yaygınlaşabileceği uyarısında bulunan Kaya, “Bu hem Suriyeliler için hem de yerli halktan gençler için geçerli” uyarısında bulundu.
"TEMEL SORUNUN YOKSULLUK OLDUĞUNU GÖSTERMEK GEREK"
Farklı etnisiteden grupların birlikteliğini sağlayabilmek için iktidarın ve devlet aktörlerinin irade göstermesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Kaya, bugünkü tabloya ilişkin, “Çok geç kalan uyum politikası silsilesi diye düşünmekte fayda var” değerlendirmesinde bulundu. Mevcut tabloda demokrasi güçlerine önemli görevler düştüğünü ifade eden Kaya, “Bu farklı grupların bir aradalığını mümkün kılacak, onları birbirleriyle tanıştıracak, birbirlerini isimleriyle, hikayeleriyle bilmelerini sağlayacak, empati kurabilecekleri ortamlar yaratmak olabilir. Büyük düşünmeye gerek yok, bunlar küçük projelerle sağlanabilir. Mahalle düzeyinde birliktelikler yaratmak gerekir ki bu gruplar birbirlerini anlasınlar ve aslında temel sorunun yoksulluk olduğunu görsünler” önerisinde bulundu.