14 Ağustos 2021 23:16

Tezgah başlarında birlikte mücadeleden başka şansımız yok

“Tezgah başlarında karşı karşıya kaldığımızda, sömürü koşullarının değiştirilmesi için birlikte mücadele etmekten başka şansımızın olmadığını bilmeliyiz."

Altındağ'da Suriyeli mültecilere saldırı sırasında tahrip edilen bir araba | Fotoğraf: DHA

Paylaş

Ebru YİĞİT*

“Sürekli suçlanıyoruz ama nedenini inan bilmiyorum, buradaki kuralları hiç ihlal etmiyoruz, tek ihlal ettiğimiz kural çalışmak o da mecburuz yoksa ölmemiz lazım. Kimsenin hakkını yemiyoruz ve halka çok fazla saygı göstermeye çalışıyoruz ama suçlanıyoruz”

Mahdiyeh, Afgan genç bir tekstil işçisi, içinde bulunduğu durumu yaşamak için çalışmak olarak dile getiriyor. Sadece çalışmak ve hayatta kalabilmek. Dünya’da mültecilerin, göçmenlerin tek tek yaşam hikayelerini dinlediğinizde her birinin büyük bir bilinmezlik içerisinde yaşam mücadelesi verdiğini görürsünüz. Son 1 aydır özelde Afganlar üzerinden sürdürülen tartışmalar toplumda ırkçılığın yükselmesine sebep olmakta. Kamuoyunda iddia edildiği kadar yüksek sayıda bir göçten ziyade Afganistan'dan her yaz yaşanan rutin göçten biraz daha fazlasının gerçekleştiğini ifade eden bölgedeki STK’lar, yayılan bazı görüntülerin mülteci düşmanlığını körüklediğini dile getirmekte.

Batılı ülkeler, Soğuk Savaş döneminde revizyonist Sovyetler’in Afganistan’dan çıkarılması için Afgan mücahitleri destekleyerek ülkede kanlı bir savaşın başlamasını sağlarken, bir yandan da yoksulluğun derinleşmesine neden olmuşlardır. Pakistan silahlı kuvvetleri tarafından desteklenen Taliban, İngiltere ve ABD’nin “demokrasi getirmek için” gittiği Irak toprakları döneminde askeri boşluktan faydalanarak Afganistan’da güçlendi, savaş bugün hala devam etmekte. Amerikan birliklerinin ülkeden ayrılması ile birlikte Afganistan Hükümeti ile Taliban arasında çatışmalar yeniden güçlendi. Taliban, 34 bölge başkentinden en az 8ini kontrol eder vaziyette.

AFGANLAR NEDEN GÖÇ EDİYOR?

Ülkede Taliban’ın yaptıklarını bilmek yüzlerce insanın neden göç ettiğini anlayabilmek için önemli; Afganistan uzun süredir savaş ve yoksulluk kıskacında. Fakat ABD’nin askeri birliklerini geri çekmesiyle büyüyen Taliban neredeyse ülkede yaşayan herkesin yaşam alanlarını kontrol eder vaziyette. Kadınlara peçe zorunluluğu erkeklere ise takke ve sakal mecburiyeti getiren Taliban, sakalını kesenler için 6 aydan başlamak üzere hapis cezası vermekte, yüzü görülen kadınlar kırbaçlanmakta.  Fotoğraf dahil her türlü görsel yayın ve müziğin yasaklandığı ülkede toplu taşıma araçlarındaki aynalar kadınların bakabileceği gerekçesiyle kaldırıldı. Tespit edilen tüm bilgisayarlar kırıldı. Kız çocuklarının okula gitmesi ve eğitim alması tamamen yasaklandı. Şeriatın günlük hayatta uygulanması için buna benzer birçok karar alan Taliban’a karşı gelmek ise ölümü göze almak anlamına gelmekte. Mültecilerin, bu koşullardan kaçarak insan tacirlerinin eline düşerek geldikleri yolculuğun varış yeri Türkiye ‘de ise konu bunca genç Afgan erkeğin neden geldiği ile başlıyor. Neden ağırlıklı olarak genç erkeklerin geldiği sorusu emekçiler içerisinde de çokça tartışılmakta. Afganistan’dan Türkiye’ye göçün maliyeti ortalama 2 bin dolar. Her aileden bir genç seçilerek gönderiliyor, gidilen ülkede para kazanan genç, biriken parası ile Afganistan’dan ailesini çıkarmaya çalışıyor. Dolayısıyla genç erkeklerin seçilmesinin en temel sebebi, en zor koşullarda en kötü işleri yaparak da olsa para kazanan ve biriktiren kişiler olarak ailenin geri kalanını çatışma koşullarından kurtarma hali. Kadınlar da göçün bir öznesi, göç yollarında taciz ve tecavüzle karşı karşıya kalan kadınlar buna rağmen göç yollarına çıkmakta, Türkiye’ye ulaştıktan sonra kimliksiz, kayıt dışı ve geri gönderilme korkusu ile baş etmeye çalışmaktalar. 

DW yayında konuşan Sefiullah Feyzi; "Taliban okulları kapatıyor, kız çocuklarının eğitimine izin vermiyor. Asit döküyorlar. Afganistan'ı terk etme sebeplerimizden biri de kızımızın asit dökülmeden okuyabilmesi…” diye ifade ediyor Türkiye’ye gelme sebebini. Savaştan ve yoksulluktan kaçan mültecilerin sınırlardan geçmesi ile birlikte ise Türkiye’de bir tartışma yürümekle birlikte aynı zamanda hamasi söylemlerle ırkçılık da yükseltilmeye çalışıyor.

ÖFKE ÇEMBERİ

Ekonomik sıkıntılar, işsizlik hızlı bir yoksullaşma hali, kadın cinayetleri, yangınlar, seller, tek adam rejiminin yarattığı baskı ve yaşam alanlarına dönük saldırılar, işçi ve emekçilerin günlük yaşamını daraltmakla kalmıyor aynı zamanda bir öfke çemberi yaratıyor. Yaşanılan şeylerin asıl sebebinin kim olduğunu anlamak ve anlatmak ise bu dönem hayati bir önem taşıyor. Fabrikalarda yangınları tartışan işçilerin, yangının sebebini Afganlara yüklemesi failinin onlar olduğunu düşünmesi bu dönem açısından öfkenin yöneldiği yerin neresi olduğunu gösteriyor. Medya tarafından insanları galeyana getirmek için yapılan gerçek dışı haberlerin bir karşılığı var. Afganların Antalya’da bir plaja Afganistan bayrağı çektiği iddiaları sosyal medyada gündem olurken, olayın aslının otelde misafir edilen turist bayrakları olduğunun anlaşılması ırkçılığın medya eliyle nasıl körüklendiğini ortaya koyuyor.

ALTINDAĞ’DA YAŞANANLAR

Salı günü Altındağ’da başlayan olayların Çarşamba günü ilçede yaşayan Suriyeli ve Afganlara karşı ırkçı saldırılara dönüşmesi iktidarın çözümsüzlük politikasıyla birlikte muhalefet ve medya işbirliği ile yaratılan ayrımcı söylemlerin doğrudan bir sonucu. Kılıçdaroğlu’nun iktidara geldiğimizde “bir gün de mültecileri geri göndereceğiz, ülkemi mültecilere açık hapishane yapamazsınız” söylemleri muhalefetin dilinin mültecileri kriminalize ettiğini gösteriyor. İnşa edilen bu söylemler ile milyonlarca insanın geri dönecek bir ülkesi yokken, Cenevre Sözleşmesinin getirdiği geri göndermeme ilkesini çiğnenmektedir. Oysaki geri dönmek isteyen tüm mültecilere güvenli geçiş yolları sağlanmalı, geri dönecek bir ülkesi olmayanlar için ise bir arada yaşam koşullarına dair politikalar geliştirilmelidir. Yaşanan ırkçı saldırılar neticesinde, “ülke başka bir yere gidiyor, lütfen sakin olun” uyarıları ise yaşananların sorumluluğunun iktidar ve muhalefette olduğunu gizleyemez. Mültecilerin muhalefetin iktidara geldiği koşullarda geri dönmek zorunda bırakılacağı ihtimali toplumsal kutuplaşmayı sadece yerli toplum için değil mülteciler açısından da germekte.

BİRLİKTE MÜCADELE

Çok hızlı yayılan ve insanların yaşadıkları zorlukları, bu zorlukları yaratanlara değil mağdurlarına yönelttiği öfke halinde sonuçlar herkes açısından büyük bir tehlike taşıyor. Oysaki iktidarın hamasetle dolu, ABD’nin jandarmalığını, AB’nin ise göç deposu görevini üstlenen politikaları ne mültecilerin ne de yerli toplumun sorunlarını çözebilir. Hızlı bir koordinasyon kurularak geçici çözümlerden kalıcı çözümlere bir an önce geçilmeli. Ayrımcılığın ortadan kaldırılarak herkese eşit haklar sunulması insan haklarının bir gereği olarak sağlanmalıdır. Göç konusu sadece ulusal sınırlar içerisinde yürütülebilecek tek boyutlu bir konu değil, uluslararası mecrada diğer devletlerin de sorumluluk alması sağlanmalıdır. Fakat tüm bunların yapılabilmesi için öncelikle mültecilerin çok zor koşullarda ölümü göze alarak geldiğini unutmamalı, yarın tezgah başlarında karşı karşıya kaldığımızda, sömürü koşullarının değiştirilmesi için birlikte mücadele etmekten başka şansımızın olmadığını bilmeli, sermayenin ırkçı şoven politikalara karşı emekçilerin mücadelesini birlikte örmeliyiz.

*Emek Partisi Göç Bürosu

**Yazıda kullanılan mültecilik terimi, statü gereği değil (Afganlar Cenevre Sözleşmesi’nin coğrafi kısıtlaması gereği Batı ülkelerinden gelen göçmenler olmadığı için böyle bir statü alamaz) savaş gibi zorunlu bir sebepten dolayı göçmek zorunda kalan insanları ifade etmek için kullanılmıştır.

ÖNCEKİ HABER

İZDENİZ işçileri sendika değiştirmek istiyor

SONRAKİ HABER

Memurun kaybı 465 dolar, 6.5 çeyrek altın

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa