15 Ağustos 2021 00:05

Araştırmacı gazetecilik mi, gerçeklik gösterisi mi?

Neil Postman’ın kitabındaki benim açımdan en can alıcı cümlesi şudur: “Sorun, televizyonun bize eğlendirici temalar sunması değil, bütün temaların eğlence olarak sunulmasıdır.”

Ekran görüntüsü atv kanalından alınmıştır

Paylaş

Prof. Dr. Süleyman İRVAN*

Televizyonların gündüz kuşaklarında yayımlanan ve TİAK (Televizyon İzleme Araştırmaları) tarafından Gerçek Yaşam kategorisi altında ölçümlenen programlar Müge Anlı, Esra Erol, Serap Paköz, Ece Üner, Didem Aslan Yılmaz gibi tanınmış televizyon gazetecileri tarafından sunuluyor. Peki sunucuları televizyon gazetecisi olan bu programları gazetecilik faaliyeti olarak görmek mümkün müdür? Yoksa bunları Reality Şov (gerçeklik gösterisi) olarak mı değerlendirmemiz gerekiyor? 

TELEVİZYONDA HER ŞEY EĞLENCEYE DÖNÜŞMEK ZORUNDA MI?

Televizyon konusunda en önemsediğim kitaplardan birisi Neil Postman’ın yazdığı Televizyon Öldüren Eğlence (Ayrıntı, 2016) isimli kitap. Bu kitabın önsözünde Postman, Orwell’in değil Huxley’in haklı olduğu teziyle kitabı yazdığını söyler. Bildiğiniz gibi George Orwell’in 1984 isimli romanı son derece karamsar bir dünya algısı oluştururken, Aldous Huxley’in Cesur Yeni Dünya’sı hazza boğulmuş bir dünyayı anlatıyor. Peki ne demişti bu kitabında Huxley? İnsanları kontrol altında tutmak için Büyük Birader’e gerek olmadığını, insanların düşünme ve sorgulama yetilerini köreltmek için iletişim teknolojilerinin yeterli olacağını savunmaktaydı. Kitapları yakmaya gerek yoktur, çünkü artık kimse kitap okumayacaktır ona göre. Daha başka şeyler de söylüyor ama sanırım bunlar televizyonun sihirli gücünü anlatmak için yeterli. Neil Postman’ın kitabındaki benim açımdan en can alıcı cümlesi şudur ve üzerinde derin derin düşünülmeyi hak etmektedir: “Sorun, televizyonun bize eğlendirici temalar sunması değil, bütün temaların eğlence olarak sunulmasıdır” (s. 101). 

FORMAT BENİMSENMİŞ GÖRÜNÜYOR

Aslında tartışma yakın bir zamana kadar Show TV’de televizyon haberlerini sunan televizyon gazetecisi Ece Üner’in, Kanal D’de Susma isimli yeni programının tanıtım fragmanında bir kız çocuğu çığlığı kullanmasıyla başladı. Fragman yayımlandıktan sonra sosyal medyadan çok sayıda eleştiri aldı ve kadın cinayetlerini reyting malzemesi yapmakla suçlandı. Ece Üner kendi programında bu eleştirilere cevap verdi: “O çığlık benim hayatımda bir milattı. Ben sizin hikayenizi dinlemeden önce kendi hikayemi anlatmak istedim o tanıtımda. Neyin miladıydı biliyor musunuz? Ben haber spikerliği ceketini o çığlıkla çıkarttım ve belki bir iki insanın hayatına dokunurum, iyi bir şeyler yaparım diye çözüm bulmaya geldim. O çığlık 25 Haziran’da annesini kaybeden bir kızın çığlığıydı…Ben o gün haber spikerliğini bıraktım, kariyerimi değiştirdim… Bu neyin tanıtımı biliyor musunuz? Sizin sesli ve sessiz bütün çığlıklarınızı duyacağız, bunları tarihe hapsetmeyeceğiz, tarihe hapsedilmesine izin vermeyeceğiz.” 
 
Bu programlar içinde en başarılısı kuşkusuz ATV’de yayımlanan Müge Anlı ile Tatlı Sert programı. Tam 13 sezondur yayımlanan bu programın 2 Temmuz 2021 tarihli sezon finalinde şunlar söyleniyordu: “Türk televizyonlarının fenomen programı. 13. sezonda yine zirvede. Bir televizyon programından çok daha fazlası. 3212 kayıp kişiyi bulduk, 930 aileyi kavuşturduk, 181 faili meçhul cinayeti çözdük..” Eğer Müge Anlı’nın programında bunlar yapılabilmişse bizim “çözüm gazeteciliği” falan değil bizatihi Müge Anlı Gazeteciliği diye ders açmamız lazım programlarımızda. Hepimiz öğrenelim ve öğretelim bu başarılı pratiği. Programın başarısı sadece bunlar değil elbette. Müge Anlı aynı zamanda bir gündüz programında FOX TV ana haber bültenlerinden bile daha fazla izlenme oranına sahip. Örneğin 25 Haziran 2021 tarihinde 7,12 reyting ve 44.27 izlenme oranı ile zirvede.     
 
Atv’deki ‘Esra Erol’da’ programı da benzer bir içeriğe sahip: “Esra Erol, doğduğu gün evlatlık verilen çocukları biyolojik ailelerine kavuşturmaya, paramparça olmuş aileleri yeniden birleştirmeye ve her geçen gün insanların yüzlerini güldürmeye yeni sezonda da devam edecek” diye tanıtılıyor bir tanıtım haberinde. O program da reytinglerde ilk 5 arasına giriyor. Esra Erol’un 2020 yılındaki bir programı kamuoyu tarafından çokça eleştirilince imdada Medya Derneği yetişiyor ve Esra Erol’u savunan bir açıklama yapıyor. Oldukça uzun olan açıklamada Esra Erol’un programı bir gazetecilik faaliyeti olarak değerlendiriliyor: “Medya kuruluşlarının var olma sebeplerinden biri halkın haber alma hak ve ihtiyacını karşılamaktır. Bu çerçevede televizyonlar ve gazeteler en şaşırtıcı, sarsıcı hatta dehşete düşürücü konuları işleyebilirler. Önemli olan okurla ve izleyiciyle paylaşılan bilgilerin gerçek ve doğru olmasıdır. Medya Derneği olarak son günlerde üyemiz olan ATV kanalında yayımlanan Esra Erol’la programında yaşananları bu çerçevede değerlendiriyoruz. Programa bizzat başvuran kişiler, soy bağı konusunda yaşadıkları şüphenin giderilmesini istemişlerdir. Yapılan tetkikler neticesinde soy bağının çarpıtıldığı gerçeğine ulaşılmıştır. Temelde bunun bir gazetecilik faaliyeti olduğu konusunda şüphe yoktur. Programda ortaya çıkan şoke edici gerçekle yapımcıyı, kanalı, hatta bütün bir medya grubunu özdeşleştirmek vicdan ve izandan yoksun bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım Türkiye’de gazete çıkarmayı ve televizyon yayını yapmayı imkânsız hale getirir…”
 
TV8’de yayımlanan Serap Paköz’ün sunduğu Gerçeğin Peşinde programı da araştırmacı gazetecilik ile gerçeklik gösterisini karıştırmış durumda. Bu program Atv’dekiler kadar başarılı gözükmese de ilk 30 program arasına girmeyi başarmış durumda. 3 Temmuz’daki sezon finalinde 397. program yayımlanmıştı.
 
Show TV’de sunduğu Vazgeçme isimli programı hakkında, Habertürk’te yayımlanan bir röportajında Didem Aslan Yılmaz şunları söylüyor: “Yılların getirdiği habercilik tecrübemle her zaman doğrunun ve gerçeğin peşinden gittim… Hayatımda ilk defa gündüz kuşağı reality programındaydım. Geçtiğimiz sezon benim için hem heyecan verici hem de yeniliklerle dolu bir seneydi. Haberci geçmişimin bu yolda bana çok yararı oldu. Şimdi dönüp baktığımda yer yer zorluklarla da karşılaşsak başarıyla dolu bir sezon geçirdiğimizi düşünüyorum.” 
 
Fulya ile Umudun Olsun isimli program da Fox TV’de yayımlanıyor. İlk program 12 Temmuz 2021’de yayımlandı. İlk programda sunucu şöyle anlatılmıştı: “Haber neredeyse hep oradaydı. Umutla cesaretle mikrofonunu uzattı. Kısan zamanda milyonların kalbini kazandı. Türkiye’nin en başarılı haber muhabiri Fulya Öztürk, bundan sonra Fox ekranlarında umut olmaya geliyor.” 

PROGRAMLAR KURGUSAL ÖZELLİKLER TAŞIYOR

Bu programlar konusunda dikkat çeken bir husus da sunucuların çoğunun aslında başarılı habercilik geçmişine sahip olmaları. Başarılı oldukları için mi gündüz kuşağına geçiyorlar yoksa daha ciddi memleket meselelerinin işlendiği ana haber bültenlerinde kadın gazetecilere, spikerlere tahammül edilemiyor mu bilmiyorum. Biz iletişimciler olarak bu programları ve özellikle de yüksek izlenme oranlarına erişmelerini sağlayan sadık izleyicilerini irdeleyen araştırmalar yapmalıyız. Son söz olarak, bu programları gazetecilik ilkeleriyle değerlendirmenin mümkün olmadığını söyleyebilirim. Çünkü bu programlar her ne kadar habercilik pratiklerini de içeriyorsa da esas olarak kurgusal nitelikte programlar. Olayların seyrine müdahale edilmiş içerikleri haber olarak değerlendiremeyiz. Formatları kendi kategorileri içinde değerlendirmemiz ve yorumlamamız gerekir.

* Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı

ÖNCEKİ HABER

Tedirginliğin seyirlik hali: Reality Showlar

SONRAKİ HABER

İçişleri Bakanı Soylu: Batı Karadeniz'deki selde toplam 77 kayıp ihbarı var

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa