‘Kontrolsüz yapılaşma sürdükçe bu felaketleri yaşayacağız’
Yüksek Şehir Plancısı Oktay Kargül, doğanın çizdiği sınırların aşılmaması gerektiğini belirterek; "Son yıllardaki bu ekolojik yıkımların artması, plansız şehirleşmeyle doğrudan orantılı" dedi.
Fotoğraf: Bilal Kahyaoglu/AA
Eylem NAZLIER
İstanbul
Batı Karadeniz’in Kastamonu, Sinop ve Bartın illerinde sağanak yağış sonrası oluşan can kaybı ve yıkıma neden olan selin nedenlerini sıralayan Yüksek Şehir Plancısı Oktay Kargül, “Kent yapılaşmasında ekolojinin, doğanın bize çizdiği sınırları aşmamamız gerekiyor. Biz uzun yıllardır bu sınırları aşmaya devam ediyoruz. Son yıllardaki bu ekolojik yıkımların artması, artan plansız şehirleşmeyle doğru orantılı. Nüfus artıkça kontrolsüz bir biçimde şehirleşme süreçleri devam ettikçe bu tarz vakaları yaşamaya devam edeceğiz” dedi.
‘DEPREMİ, SELİ, YANGINI GÖZETEREK YAŞAMALIYIZ’
Karadeniz coğrafyasının iklimsel olarak çok yağış alan, topografik olarak çok eğimli bir yer olduğunun altını çizen Kargül, “Doğal olarak vadiler özellikle bu yağış alan mevsimlerde ciddi baskın, heyelan tehlikesi ile karşı karşıya. Çok basittir bunların önlenmesi, basit kuralları ve denetimleri gerektirir. Fakat bunları yapmayı bir yana bırakın tam tersi korumamız gereken alanları fazlasıyla imara açmış durumdayız” dedi. Ne dere koruma bantlarının, ne de dere koruma sahalarının dikkate alınmadığını vurgulayan Kargül şunları söyledi; “Yani yaptığımız aslında afet yönetim planlarını bir kenara bırakalım, o kısma hiç gelmiyorum ilk etapta yapılaşmada, şehirleşme de dikkat etmemiz gereken doğal eşiklerdir. Bu doğal eşiklerin sınırlarını çizip ona göre yapılaşma gerekiyor.”
‘SINIRLARI AŞIYORUZ’
Doğanın çizdiği sınırların ne yazık ki aşıldığına dikkati çeken Kargül “Bunu gecekondulaşmayla, kaçak yapılarla aşarak dere yataklarına, orman alanlarına, su havzalarına, kıyı kenarlarına yerleşiyoruz. Bu nedenle karasal yaşamda bu tarz afetlerde ciddi can ve mal kayıplarına neden oluyor. Bunları dile getirdiğimizde herkesin aklına ilk gelen deprem oluyor. Sadece deprem değil, denizinde tsunami etkisi var, yağmurunda sel etkisi var. Bunların hepsini gözeterek yaşamak gerekiyor. Biz şu an karasal yaşam olarak hayatı dikkate alıp bu tarz kuralları çiğniyoruz. Ama gün sonunda yaşadığımız kentlerin etrafında deniz var, ırmaklar var, dereler var onlarında bir doğal bir hareket alanları var. Bu hareket alanlarını uymadığımız zaman her ne kadar kuruttuğumuzu, kutu kanaları aldığımızı dile getirseler de yönetimler gerek merkezi gerek yerel yönetimler bu tarz beklenenin üstünde bir yağış aldığında can ve mal kaybına neden oluyor. Dediğim gibi bunların önlemleri çok basit. Bu tarz felaketlerden kurtulmak için doğanın bize çizdiği sınırlara saygı duymalıyız. Bunlara sadık kaldığımız sürece bu tarz sorunlar yaşamayız” dedi.
‘İMAR AFFIYLA BU YAPILAR MEŞRULAŞTIRILDI’
Her geçen gün yeni bir doğal alanın yapılaşmaya açıldığına dikkati çeken Kargül “Bunun önüne geçmezsek başka bölgelerde bunlar yaşanacak. Bunlardan kaçınmak mümkün değil. En azından bundan sonra bu alanlarda yapılaşmalara, dere koruma bantlarına, dere yataklarına, su havzalarına dikkat ederek yapılaşalım. İmar affını defalarca söyledik. Bu ve benzeri alanlarda yapılan tüm yapılaşmalarda imar affı belgesi çıkarıldı ve bu yapılar yasallaştırıldı, meşrulaştırıldı. Bu yapıların bu tarz felaketlere can ve mal kaybına neden olduğunu gördük. Bunlara izin vermemeliyiz. İmar planı dışındaki oradaki eşikler, koruma sınırlar, sit alanları bunların dışında yapılaşmaya izin vermemeliyiz. Bu kanunları biz koyduk, bu kanunlara yönetmeliklere uyarak şehirleşme ilkelerine uyarak kentleşmeyi devam ettirmeliyiz" diye konuştu.