"Babaçay Köyünde binlerce metreküp tomruk depolandı, uyarılar dikkate alınmadı"
"Babaçay Köyünde binlerce metreküp tomruk depolandı, projenin felakete sebep olacağı ilçedeki sivil toplum örgütleri ve çevreci gruplarca da seslendirilmesine karşın dinleyen olmadı"
Fotoğraf: DHA
Mehmet Macit YILMAZ
Eğitimci
Ayancık’ta yaşanan felaketi yalnız bir “doğal afet” olarak değerlendirebilmek ne yazık ki mümkün değil. Metrekareye düşen yağış miktarının fazla oluşu bu felaketin bir nedeni. Ancak öyle nedenler var ki bu felaketin doğal sebeplerini ortadan kaldırarak “Beklenen oldu!” dedirtiyor.
Oysa yakın bir zaman içerisinde selin meydana geldiği çay yatağında DSİ tarafından bir çay ıslah çalışması yapılmıştı. Çay yatağı genişletildi, 5-10 km civarındaki bir bölümü (özellikle riskli bölge) kenar kıyıları koruyucu taş duvarlarla çevrelendi. Köprü ayakları temizlendi, su hız gradyanının (şiddetinin) azaltılması için çay yatağına setler oluşturuldu. Kısacası bilimin ve aklın gerektirdiği işler bu kurum tarafından gerçekleştirildi.
Ancak alınan önemli kararlar ve bu kararı alanların öngörü ve becerisizlikleri alınan tedbirlerin ve yapılan tüm çalışmaların yok olmasına sebep oldu.
BİNLERCE TOMRUK ÇAY YATAĞINDA DEPOLANDI
İlçenin önemli bir geçim kaynağı olan ormancılık bu kez “göçüm/yıkım” kaynağı oldu. Kesimi yapılan orman envalinin depolanması için can ve mal kaybının çok olduğu Babaçay Köyündeki çay yatağı seçildi. Binlerce metreküp tomruk bu alanda depolanmaya başladı. Bu projenin bir felakete sebep olacağı ilçedeki sivil toplum örgütleri ve çevreci gruplarca da seslendirilmesine karşın dinleyen olmadı.
PLANSIZ PROGRAMSIZ YAPILAN AĞAÇ KESİMLERİ
Ülkemizin içinde olduğu ve derinden hissedilen ekonomik krizin ağırlığını artırdığı şu günlerde çıkış arayan iktidar, yıllık kesilmesi gereken ağacın kesimini gelecek beş yılınkini kapsayacak şekilde genişletti ve ağaç katliamı başlatıldı. Plansız ve programsız yapılan kesimler yer yer heyelanlara sebep olmaktaydı.
Depolardaki tomruklar sel ile birlikte dağılarak adeta birer kitle imha silahına dönüştü. Babaçay'dan aşağıya Ayancık Merkezine kadar uzanan hattaki tüm köprüleri tıkayarak bir “koç başı” görevi görerek yıka yıka ve biriktire biktire setleri duvarları aştı ve bugün yaşanan felaketi oluşturdu.
KÖYLER HARİTADAN SİLİNDİ
Basiretsiz ve liyakatsiz yönetim anlayışı selin temel unsurunu oluşturdu. Köylerin bazıları (Babaçay,Yenikonak) neredeyse haritadan silindi. Ayancık merkezi dahil köylerin ilçe ile ilçenin diğer ilçe ve iller ileyol bağlantıları koptu. Elektrik nakil hatları koptu. Su ve kanalizasyon gibi alt yapı unsurlarının tamamı tahrip oldu. Yüzlerce araç tahrip oldu. Her şeyden önemlisi onlarca insan yaşamını yitirdi.
Felaket sonrası tüm insanlar büyük bir şaşkınlık ve panik havasında dışarıya ilk çıktıklarında marketlerdeki su, ekmek ve diğer tüketim maddelerine saldırdılar. İlçede suyun ve elektriğin olmayışı fırınların çalışamamasına sebep oldu. Bu durumun uzun süreceğini düşünen insanları da panik ile birlikte bencilliğe sevk etti. Dayanışma ve paylaşma ruhları köreltti.
Sinop bağlantı yolu açıldığında ilk yardımları Sinop KESK ve Sinop Devrimci Dayanışma göndermeye başladı. Hazırladıkları araçlarla ilk su ve ekmek yardımları arkadaşlarımız tarafından halka dağıtıldı. Büyük araçların ve yardımların kente girişiyle bir kargaşa ve kaos yaşandı. İnsanlar özellikle su için bir yarışa girdi. Kriz masası ve planlaması yürütülemedi. Gelen yardımlar belirli bir bölgede belirli insanlara ulaşabildi. Dağıtım merkezi olunca kenar mahalleler, engelliler ve yaşlı insanlar yardımlara hiç ulaşamadı. Dağıtım ve organizasyon yavaş yavaş depolara yönlendirilince bu kez de kurumlar arası kısır çekişmeler, felaket üzerinden siyasal rant devşirme gayretleri görülmeye başlandı. Ülkedeki siyasal ayrışım ve gerginliğin uzantısı yerelde de etkilerini göstererek felaket durumunda bile birlikte olabilme/davranabilme becerisini olanaksız kıldı. Dayanışma ruhuyla Türkiye’nin her köşesinden gelen yardımların devletin yardımıymış gibi gösterilme çabasına karşılık yerel yönetimin karşı tutumunu geliştirdi. İhtiyaç sahiplerine yardımı doğrudan ulaştırmayı başarabilen çoğunluğunu Eğitim Senli öğretmenlerin oluşturduğu Dayanışma Grubu ve gruba dışarıdan destek olan diğer sivil toplum örgütleri yönetici ve çalışanları oldu.
İlçede yavaş yavaş yaralar sarılmaya başlandı. Ulaşılamayan köylere ulaşım sağlanıyor. İlçede elektrikler kısa sürede kısmi aksaklıklar olsa da verildi. Su ve kanalizasyon İstanbul Büyükşehir Belediyesinin araç ve ekipleri sayesinde beklenenden çok daha kısa sürede verilecek gibi. Yardımların ardı arkası kesilmiyor ancak gerçek anlamda ihtiyacı olan köylere yardım yapılamıyor. İlçe merkezindeki insanların temin etmekte sıkıntı duyacakları bir durum olmamasına karşın gelen yardımlara yönelmeleri insanımızın geldiği noktayı anlamamız açısından çok önemli. Yardımlar dağıtılırken “Benim ihtiyacım yok, ihtiyacı olan insanlara verin…” diyen dürüst, paylaşımcı insan o kadar az insan var ki… Bu olumsuz birkaç duruma karşın günlerdir hiçbir karşılık beklemeden çalışan ve çaba harcayan yüzlerce gönüllü de gece gündüz demeden dayanışma göstermekte. Onur duyduğumuz ve utanılacak davranışların karmaşasında geçen birkaç günlük sürecin düşündürdüğü çok önemli şeyler var. Farklı görüşleri taşıyan insanların bugün eriştikleri nokta dayanışma denilen kavramın nasıl vücut bulduğunu anlamaları olmuştur. Siyasal rant devşirmeye çalışanlar daha fazla teşhir olurken dayanışmayı “emek” haline getiren, onu canlı yaşatan insanların çabalarıyla şimdi yaralar birer birer sarılmakta. Şunu da göz ardı etmemek gerekir ki, çalışmalar kısa sürede ve çok hızlı sürdürüldü, sürdürülmekte. Umarız bu çalışmalar birden kesilip kentin sorunları bir çözüme ulaşılmadan çekilip gidilmesin. Yoksa yaşanan tahribatının izlerini ve ekonomik kayıpları özelleştirmelerle sıfırlanan geçmişte acı çeken insanlar yeniden uzun bir süre kendilerine gelemeyecek, büyük şehirlere var olan göç dalgası daha da büyüyecektir.