"Okullar aşılama oranlarından bağımsız olarak yüz yüze eğitime açılmalı"
Sağlık ve eğitim meslek örgütleri, 6 Eylül’de açılacak olan okulların tam zamanlı yüz yüze yapılmasına ilişkin basın toplantısı düzenledi.
Fotoğraf: Evrensel
Sağlık ve eğitim emek meslek örgütleri, 6 Eylül’de açılacak olan okulların tam zamanlı yüz yüze yapılmasına ilişkin basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısında konuşan Ankara Tabip Odası TK üyesi Haydar Can Dokuyan, “MEB yaz aylarını çocuklarımız ve gençlerimiz için bedeli çok yüksek olabilecek bir rehavet içinde geçirmiştir. Öğrencilerin okula dönebilmesi için gerekli hazırlık ve çalışmalar yapılmamakta, yapılanlar varsa açıklanmamaktadır” diye konuştu. Dokuyan, okulların aşılama oranlarından bağımsız olarak yüz yüze eğitime açılması gerektiğine dikkat çekerek eğitim tüm önlemler alınarak, kesintisiz olarak sürdürülme çağrısında bulundu.
Dokuyan, 16 Mart 2020'de iktidarın kararıyla okulların kapatıldığını, normalleşme dönemlerinde dahi kapalı tutulmaya devam edildiğini hatırlattı. Türkiye'nin OECD ülkeleri arasında ilkokulları en uzun süre kapatan ülke olduğunu kaydeden Dokuyan, “Pandemi süreci boyunca yapılan bilimsel çalışmalar göstermiştir ki; okulların, özellikle de ilkokulların, kapalı olması salgının yayılmasında, bulaş zincirinin kırılmasında etkili bir yöntem olmadığı gibi çocukların fiziksel, zihinsel ve ruhsal gelişimlerini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu tutum telafisi mümkün olmayacak sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Ülkemizde de okullarla ilgili belirsizlikler, aç kapa politikaları ve eğitimde var olan eşitsizlikler pandemi ile birlikte artmıştır. Bu durum hem öğrenci hem de velilerin kaygılarının artmasına neden olurken, çocukluk çağı depresyonlarında da bariz artış görülmüştür. Hem çocuk ve gençlerin, hem de ebeveynlerin psikolog ve psikiyatristlere başvurularında ciddi artış gözlenmiştir. Fiziksel gelişimleri de etkilenen çocuklarda, hareketsizliğe bağlı kas ve kemik ağrıları gelişmektedir” diye konuştu.
Okulların kapalı tutulmasından kaynaklı toplumsal zararlara dikkat çeken Dokuyan, “Sosyoekonomik düzeyi düşük olanlar, kırsal bölgede yaşayanlar, kırılgan gruplar ve ana dilinde eğitim almayan gruplar bu durumdan daha çok etkilenmişlerdir. Evde kalmak; çocuklar için ağır ihmal, istismar, işçi olarak çalıştırılma, erken yaşta evlendirilme, örgün eğitimden tamamen kopma ve sosyal bireyler olabilmeleri için en önemli dönemin kaçırılması gibi pek çok olumsuzluğu birlikte getirmektedir. Okullar kapalı oldukça çocuk istismarı artmakta ve buna karşılık istismarı tespit olanağı azalmaktadır. Özellikle kız çocuklarının okullaşması ciddi bir seviyede azalmakta ve çocuk yaşta evlilikler çoğalmaktadır” dedi.
"ÖĞRENCİLERİN BÜYÜK BİR KISMI EĞİTİME ERİŞEMEDİ"
Dokuyan, “Milli Eğitim Bakanlığı okulların kapalı kaldığı dönemde 'uzaktan eğitimin' devam ettiğini iddia etse de ülkedeki öğrencilerin çok büyük bir kısmı bu eğitime erişememiştir. Uzaktan eğitime erişebilenlerde de eğitim ve öğretim amacına ulaşmamıştır. Dört milyon çocuk ve genç internet, bilgisayar, tablet, telefon gibi teknik olanaksızlıklar nedeniyle eğitimden kopmuştur. Uzaktan eğitim, tüm eğitim kazanımlarını karşılayamadığı için, çocuk gelişimi ciddi olarak sekteye uğramıştır. Dijital bağımlılık çocukları sosyal yaşamdan koparmıştır” diye konuştu.
Pandemi süreci boyunca Türkiye'de 18 milyon çocuk ve genç yaklaşık bir buçuk sene okuldan uzak kalırken, devletin, okulları güvenli bir şekilde açık tutma sorumluluğunu yerine getirmediğini belirten Dokuyan, “Okulların açılmasına 3 hafta kala Sağlık Bakanının 11 Ağustos'ta yaptığı açıklama, öğrenci ve velileri umutlandırmış ancak kaygıları tam olarak gidermemiştir. Pandemide dünyada okulların açılıp kapanma kararı toplumsal bağışıklama oranı ya da öğretmen aşılama oranlarına göre alınmamıştır. Okullar aşılama oranlarından bağımsız olarak yüz yüze eğitime açılmalı, eğitim tüm önlemler alınarak, kesintisiz olarak sürdürülmelidir. Öğrencilerin okula dönebilmesi için gerekli hazırlık ve çalışmalar yapılmamakta, yapılanlar varsa açıklanmamaktadır” diye konuştu.
"GEREKLİ ÖNLEMLER ALINSIN"
KESK Ankara Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Sacit Ünalmış, “Yeni eğitim ve öğretim dönemi başlamakta fakat hangi önemlerin alındığını biz eğitimciler olarak bilmemekteyiz. Yalnızca okulların girişine maske, dezenfektan koymak bu sorunun çözümü değildir. Sınıfların bölünmesi, kalabalık sınıfların ayrılarak metrekareye düşen öğrenci sayısının azaltılması, sınıfların havalandırılması gibi önlemlerin alınması gerekmektedir. Sınıflar bölündüğünde öğretmen sayısının yetersizliği için de atamalar yapılmalıdır” ifadelerini kullandı.
Veli Der Ankara Şube yöneticisi Hülya Daran Deveci, “Okulların sadece açılması yeterli değil. Bunun süreklilik halinde devam etmesi çok önemli. Okulları açtıktan sonra tekrar kapatmak da bir anlam ifade etmeyecek. Biz bu süreçte çok şey kaçırdık. İki tane yazı kaçırdık. Ülkemiz açık alanda eğitim öğretime çok uygun bir yer. Çok atıl durumda olan binalarımız var. Onları dersliklere dönüştürebilirdik. Az sayıda öğrenciyle eğitim öğretimi sürdürebilirdik. Çoğu kez çağrıda bulunduk. Çadırlar kurulabilirdi, prefabrik yerler yapılabilirdi eğer okullar yeterli değilse. Fakat çağrılarımız ne yazık ki cevap bulmadı. Bundan sonrası için artık mağduriyet hat safhada, çocuklar perişan halde, veliler de aynı şekilde. Evde de değiller zaten çocuklar. O yüzden dışarıda olan çocukları da okullara almak gerekiyor” dedi. Okulların sadece eğitim öğretim veren yer olmadığını söyleyen Deveci, “Okul, hayatın öğrenildiği yer.Arkadaşlığın, dayanışmanın, dostluğun, kavganın, kendini gerçekleştirmenin, ayakta kalabilmenin, mücadele edebilmenin öğrenildiği yerdir. Bu kadar önemli bir yeri olan okulların uzun süre kapatmak gerçekten akıl karı değil” diye konuştu. (Ankara/EVRENSEL)