16 Ağustos 2021 12:11

EMEP Karadeniz Bölge Örgütü: Sel doğal ama faciaya dönüşmesi iktidarın marifeti!

EMEP Batı Karadeniz Bölge Örgütü adına heyette bulunan EMEP MYK Üyesi Arzu Erkan izlenimlerini paylaştı. Erkan, "Hükümetin derdi doğa ve insan yaşamı değil" dedi.

EMEP Batı Karadeniz Bölge Örgütü adına Kastamonu, Sinop ve Bartın'da yaşanan sel felaketini yerinde incelemek üzere bölgeye giden heyet | Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Emek Partisi (EMEP) Batı Karadeniz Bölge Örgütü; Kastamonu, Karabük, Zonguldak, Bolu, Düzce ve Kocaeli il ve ilçe yöneticilerinden oluşan bir heyet Batı Karadeniz'de sel felaketinin yaşandığı bölgeyi ziyaret etti.

11 Ağustos'ta Kastamonu, Sinop ve Bartın'da yaşanan sel felaketini yerinde incelemek üzere bölgeye giden EMEP Batı Karadeniz Bölge Örgütü adına heyette bulunan ve izlenimlerini paylaşan EMEP MYK Üyesi Arzu Erkan, "Hükümetin derdi doğa ve insan yaşamı değil. Emekçilerin hayatı, sağlığı ve doğası için hep birlikte baskı yapacağı bir mücadele içerisine girmesi gerekiyor" dedi.

"BOZKURT'TA YAŞANANLAR RAPORLARIN GÖZ ARDI EDİLDİĞİNİ GÖSTERİYOR"

EMEP Kocaeli İl Binasında basın toplantısında konuşan EMEP MYK Üyesi Arzu Erkan, sözlerine yaşanan sel felaketinde yakınlarını yitiren yurttaşlara başsağlığı dileyerek başladı. "Vatandaşımızın acısını paylaşıyoruz" diyen Erkan, ziyarette bölgenin vahim bir tablo ile karşı karşıya olduğunu gözlemlediklerini belirtti. Bölgeye sahil şeridinden ulaştıklarını söyleyen Erkan, "Yer yer yolda çökmeler mevcuttu. Sahilde tomruk ve ağaç parçaları hala gözle görülüyordu. Örneğin 1 saatlik yolu 2,5 saatte tamamlayabildik. Biz ağırlıklı olarak incelemelerimizi Bozkurt ilçesinde gerçekleştirdik. İlk izlenimimiz, tam bir keşmekeşin yaşandığı yönünde. Bakanlar ve bürokratlar bölgeye onlarca konvoy ile gittikleri için, bu durum aslında yardımların bölgeye ulaşması ve çalışmaların sürdürülmesi açısından zorluklara neden oluyor" dedi. Yaşanan doğa olayının faciaya dönüştüğünü vurgulayan Erkan, "Bozkurt'ta bir doğa olayı yaşandı ama bu tıpkı diğer doğa olaylarında olduğu gibi faciaya dönüşmüş durumda. Biz orada doğayı ranta dönüştüren iktidarı tekrardan gördük. Tarım ve Orman Bakanlığının 2019 yılında hazırladığı 'Batı Karadeniz Havzası Taşkın Yönetimi Planı'nda dikkat çektiği risk ve tehlikelerin gerçekleşmiş olduğunu gözlerimizle gördük. Bir taraftan böyle bir rapor hazırlayıp riske dikkat çekeceksiniz, bir taraftan gereğini yerine getirmeyeceksiniz. Böyle bir rapor hazırlıyorsanız şehri buna uygun yeniden kurarsınız, yapılaşmayı taşkın yatağının dışına yapmanız gerekir. Bozkurt'ta yaşananlar bu raporların göz ardı edildiğini gösteriyor. Taşkın riski altında denilen sanayi sitesi, tomruk depolama alanı sular altında kalırken, dere kenarındaki evlerin bir kısmı ise yıkılmış durumda. Sel anında orada olan vatandaşlarla görüşme fırsatımız da oldu. Orman İşletmesine ait tomruk depolama alanının yıkılmasıyla sele kapılan tomrukların afeti daha da büyüttüğünü dile getirdiler" dedi.

"YÜRÜTMEYİ DURDURMA KARARINA RAĞMEN HES İNŞA EDİLDİ"

HES tartışmalarına da değinen Erkan, "Ebru HES'in kapaklarının patladığı ve HES'in zarar görmemesi için kapaklarının açıldığını iddia eden vatandaşlar oldu. 2013 yılında Kastamonu İdari Mahkemesine HES'in yürütmesinin durdurulmasına dair dava açılıyor. Mahkeme 'Telafisi olmayan zararlar doğurabilir' gerekçesiyle yürütmeyi durdurma kararı alıyor ama bu karara rağmen HES yapılıyor. Sonuçları itibariyle de böyle bir felaket yaşandı. CHP Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı'nın HES regülatörünün parçalandığı görüntüleri paylaştığını hepimiz gözlerimizle gördük" ifadelerini kullandı.

"GERÇEKLERİ SÖYLEYİN"

Çok ağır bir tablo ile karşılaştıklarını hatırlatan Erkan, "Oradaki her yurttaşın bize söylediği şu, 'Bu verilen rakamların hiç biri gerçeği yansıtmıyor.' Dolayısıyla çok ağır bir tablo ile karşı karşıyayız. Sadece Ezine çayı kenarında bulunan ve yıkılan Ölçer Apartmanında 30'a yakın yurttaşın kaldığı bilgisi var. Selde yıkılan binalardan biri de Bozkurt Kız Kuran Kursu. İlk günden itibaren bu kursun boş olduğu söylendi. İlçe merkezinde gezerken, yol kenarında, kaldırımda ağlayan gözü yaşlı bir kadına denk geldik. Kızının bu yurtta kaldığını ve ona ulaşamadığını, kızından haber almayı beklediğini söyledi. Ama yetkililer bu yurtta kimsenin olmadığını söylüyor. Bir kere başından beri biz bu felaketin ortaya çıkardığı sonuçları ayrıntılarıyla bilmiyoruz. Açık bir çağrı yapıyoruz. Bu halka karşı şeffaf olun, açık olun. Yurtta kimse yoktu diyorsunuz, o yurtta kızının kaldığını iddia eden bir anne var. Buna cevap verin, gerçekleri söyleyin" dedi.

"KARARLARIN ALTINDA İMZASI OLANLAR GÖREVDEN ALINMALI"

"Şimdi siyaset zamanı değil" diyenlere seslenen Erkan, "Biz tam olarak şunu söylüyoruz: Sel doğal ama faciaya dönüşmesi iktidarın marifeti! Siz dere yataklarını imara açar, imar affı çıkartır, yürütmeyi durdurma kararına rağmen HES yapımına izin verirseniz bu siyasettir. 'Şimdi siyaset zamanı değil' diyenler suçlarını örtmeye çalışıyor. Bu kararların altında imzası olan herkes görevlerinden alınmalı, hakkında soruşturma açılmalıdır. Sel felaketi ve daha öncesinde yaşanan yangın ve deprem felaketleri AKP iktidarının afetlere karşı önleyici politikalarının yetersizliğini ortaya koydu" dedi. Kayıpların büyüklüğü açısından endişe yaşadıklarını belirten Erkan, "Ortada bir taşkın eylem planı yok, bunu gördük. Ortada her şeyi ranta dönüştüren bir siyasi akıl var. Burada artık insan ve doğa yaşamı yoktur, rant ve rantın paylaşımı vardır. 20 yıldır yaşadığımız budur, o nedenle de yaşanan her doğa olayı felakete dönüşmüştür" diye konuştu.

"HÜKÜMETİN DERDİ DOĞA VE İNSAN YAŞAMI DEĞİL"

Hükümetin derdiğinin doğa ve insan yaşamı olmadığını söyleyen Erkan, yapılması gerekenleri de şöyle aktardı: "Ortada bir rapor var, buna göre oluşturulmuş bir harita var. İvedilikle bir taşkın eylem planı oluşturulması gerekiyor. Dere yatakları hazırlanan planlara göre ıslah edilmeli. Bölgede yarınlarda da bu tip afetlerin yaşanabileceği gerçeğiyle de karşı karşıyayız. Gerekli izleme ve erken uyarı sisteminin kurulması gerekiyor. Ama bütün bunları yapabilmek için iktidar açısından toplum ve halk sağlığının öncelikli olması gerekiyor. Başta bilim insanlarının uyarılarını dikkate alarak, emek ve meslek örgütleriyle birlikte süreç ele alınmalı. Bundan sonra yaşanabilecek afetlerin de birer faciaya dönüşmemesi için hazırlıkların yapılması gerekiyor. Ama biz bu Hükümetin bunu yapmayacağını biliyoruz. Hükümetin derdi doğa ve insan yaşamı değil. Dolayısıyla emekçilerin hep birlikte baskı yapacağı bir mücadele içerisine girmesi gerekiyor" dedi.

(Kocaeli/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Fabrikalardaki ‘babalar’ ve karşısında işçilerin birliği

SONRAKİ HABER

Taliban'dan kaçan Afganlar Kabil Havalimanına akın etti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa