17 Ağustos 2021 07:09

ABD ve Afganistan için hiçbir şey eskisi gibi olmayacak

ABD’nin yaptığı, savaştan başka bir gerçek bilmeyen ezilmiş yoksul bir halka yalan bir umut verip emperyal siyasetinin göstergesi değişince vermiş oldukları umudu paçavra gibi buruşturup çöpe atmak.

Görsel: ErikaWittlieb/Pixabay 

Paylaş

Ulaş Doğa ERALP*

Biden’ın Afganistan’dan çekilme kararı, Washington’ın Soğuk Savaş'ın bitmesinden bu yana almış olduğu en hatalı karar olabilir. ABD’nin süper güç olarak güvenilirliği büyük darbe aldı. ABD’nin küresel rakipleri başta Çin ve Rusya olmak üzere bundan sonraki dış politika adımlarını atarken Washington’ın tutumunu eskisi kadar önemsemeyecekler. Rusya Ukrayna’da, Çin Tayvan’da kendi yayılma stratejilerini daha bir özgüvenle uygulayacak. Benzer şekilde Doğu Avrupa ve Balkanlar'da da etnik gerginliklerin, milliyetçi otoriter dönüşümün güçlenerek yayılması olağan kabul edilmeli. Dünya siyaseti belirsiz sulara doğru sürükleniyor. Osmanlı İmparatorluğu için 1683 senesi neyi temsil ediyorsa 2021 de ABD için benzeri bir surecin başlangıcına işaret ediyor. Bundan sonrası yokuş aşağı bir süreç olacak.

Uluslararası siyasette büyük güçler, siyasetlerinin meşruiyetini yumuşak ve sert araçları koordineli olarak kullanarak sağlarlar. Örneğin ABD kendi dış siyasetinin değerler bütününü liberal demokrasiyi ve özgürlükleri savunmak olarak kurgularken, stratejik hedeflerini istihbarat, ekonomik, kültürel ve askeri kaynaklarını kullanarak gerçekleştirmeye çalışır. Ne var ki Trump döneminden çok önce George W. Bush döneminde İç Güvenlik Yasası'yla başlayan Amerikan demokrasinin kendi içinde çözülmesi süreci, 6 Ocak faşist kalkışması, iyice ayyuka çıkan ırkçılık ve ayrımcılık ülkenin diş politikada özellikle Soğuk Savaş sonrası kendini konumlandırdığı demokrasi bekçisi görüntüsünün meşruiyetini ortadan kaldırdı. Öte yandan Trump yönetiminin Paris İklim Değişikliği Sözleşmesi'nden ve İran’la imzalamış olduğu Nükleer Anlaşma'dan çekilmesi, Obama yönetiminin Suriye’deki çekimser tavrı, Rusya’ya karşı Ukrayna’daki görece sessizliği, Çin’in Hong Kong’un içişlerine müdahalesi karşısında pek fazla bir şey yapamıyor olması, Venezuela ve Küba’daki rejim değişikliği girişimlerinin sonuçsuz kalması, ve en son Afganistan’dan ardına bakmadan rezil bir biçimde kaçışı ABD’nin küresel politikalardaki sözünün geçerliğine onarılması çok zor bir zarar verdi.

Afganistan’ın öyküsü uzun yıllar siyaset bilimi bölümlerinde bir trajedi olarak okutulacak. ABD’nin yaptığı, yıllar boyu savaştan başka bir gerçek bilmeyen ezilmiş yoksul bir halka yalan bir umut verip emperyal siyasetinin göstergesi değişince vermiş oldukları umudu paçavra gibi buruşturup çöpe atmak.

Afganistan’da bulundukları 20 yıllık işgal sürecinde Amerikan kalkınma şirketleri, danışmanları, silah sanayi tahminen 3 trilyon dolarlık bir kazanç elde etti. Sözü verilen demokrasi, ulus ve barış inşa süreçleri Afgan ortakların boğazlarına kadar yolsuzluğa bulaşması nedeniyle heba edildi. Özellikle işgal döneminin başlarında kız çocuklarının eğitimi ve toplumda eşit ve özgür bir rol elde etmeleri için uygulamaya konan çabalar sonucu binlerce kadın toplumun görünür katmanlarında, devlet kademelerinde, okul ve üniversitelerde kendilerine yer edinmişlerdi. Örneğin hâlihazırda Herat Üniversitesine devam eden öğrencilerin çoğu kadın. Afganistan’dan yansıyan güncel sosyal medya paylaşımlarında üniversite profesörlerinin kadın öğrencilerine veda ettiği görülüyor.

İçeriği ne denli özgürlükçü görünürse görünsün emperyalist destekli kalkınma ve barış planlarının sürdürülebilir olmadığını bir kez daha kanıtlıyor Afganistan’da yaşananlar. Kalkınma da barış da güvenlik gibi siyasi bir araç, mesele kalkınmanın ve barışın içeriğinden çok kimin tarafından kimlerle finanse edildiği. Afganistan’ın kabile reisleri ve tanınmış aileleri küfelerini doldurup, çocuklarını yurt dışında, Batı ülkelerinde büyütürken, Afgan halkının büyük çoğunluğu yoksulluk ve yoksunluk tuzağından dışarı çıkamadı. Politikacılara yönelik güvensizlik, çıkışsızlık ve umutsuzluk hissi ülkenin kapılarını ardına kadar Taliban’a açtı. Kaçabilenin mülteci olduğu, kaçamayanın kendini evine kapandığı karanlık İslami faşist bir döneme girecek Afganistan. Taliban’ın sözünü vermiş olduğu barışın gerçekleşmesi ise çok uzak. 
Afganistan yüksek olasılıkla bir yıl içinde yeniden bir iç savaş sarmalına düşebilir. Ne var ki bu sadece Afganlara ait bir trajedi olacak. Önümüzdeki yıllarda Afgan mültecilerin iç burkan öykülerini çok daha fazla duyacağız.

* Washington Amerikan Üniversitesi Öğretim Üyesi

ÖNCEKİ HABER

HDP: Afganistan'da halkların talepleri reel politik çıkarlara kurban edildi

SONRAKİ HABER

BİSAM: Açlık sınırı 2.864 TL, yoksulluk sınırı 9.906 TL

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa