18 Ağustos 2021 00:23

Metal işçisi yazdı: Ateşle dans...

"Zaman kısıtlıymış, alınan siparişlerin yetişmesi gerekiyormuş. Dur durak bilmeden, hiç arızaya yol açmadan, nefessiz çalışmak gerekiyormuş! Her vardiya ocağı 9 kez devirip döküm almak zorundaymış."

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Metal işçisi
Gebze

Bizler parmak ucuyla değil, bilek gücüyle çalışırız. Kışları neyse de yazları hiç çekilmiyor çelikhane. İzabeci, dökümcü, bakımcı, vinççi ya da elektrikçi olmanız çok da önemli değil çelikhanede.

Çelikhane demek, ateş demektir en başta. Sonra toz ve gürültü gelir. Burada yağmur yerine toz yağar. Gürültüye karşı kulaklık takılabilir ama benim çalıştığım dönemde kulaklık bile yoktu. Şimdi var mı bilemiyorum. Biz çelikhane işçilerinin aklına 20 yıl sonra sağır olabileceğimiz pek gelmez. Üstelik ateşin yanında toz ve gürültü nedir ki?

Ateşle oynamak çelikhanede biz işçilerin alnına yazılmıştır. Yok yanlış söyledim ateş bizimle oynuyor, doğrusu bu. Bundan beteri maden ocaklarında yerin 7 kat altında ya da inşaatlarda yerin 7 kat üstünde ekmek aramak olmalı. Bu hengamenin içinde her gün günde en az 10 saat çalışmak. 10-12 saat dayanmakla biter mi? Elbette hayır.

Her gün yeniden gireceksiniz o ateşe. Çok değil, 25-30 yıl yeter kurtulmanız için. Bu arada ateş işimizi bitirmezse!

Kroman’da işçi cinayetinde yaşamını yitiren rahmetli Orhan ustanın (lakabı Albay) dediği gibi “Biz ocakta çalışanların fırına sürülmüş ekmekten bir farkımız yoktur.” O sözü o zaman çok dokunmuştu bana.

Ama çok doğru söylemişti Albay. Şimdi yıllar sonra bu mektubun sonunda Albayın sözünü tamamlamak da bize düştü.

Bizim zamanımızda Kroman’da 24-08 gece vardiyasına boşuna demiyorduk “sıfır vardiyası” diye. 6 gün süren bu vardiya dönemi bittiğinde takılırdık birbirimize. “Sıfırı tüketmişsin, hadi yine işin iş.” “Kim kimi tüketti orası belli değil” der bir başka işçi kardeşimiz. Sıfır vardiyasının ilk gecesi tüketilmesi zor gecelerin başlangıcıdır.

Ocak hurdayla doldurulmuş hazır, eritici elektrotları indirmekle başlanır işe. Sanki oyalanan biri varmış gibi şefin sesi duyulur. “Hadi oyalanmayın ateşleyin” diye gecenin ilk emrini verir. Ark ocağında binlerce volt enerji yüklü elektrot dalar ocağın içine. Elektrotların hurdaya dalışıyla birlikte ışık patlar, ardından büyük bir gümbürtü kopar. Sanırsın kara bulutların birbirine girmesi gibi, önce şimşek sonra gök gürültüsü. Çelikhanenin içini ateş ve gürültü kaplar.

Vuruşma burnunun dibindedir. Elektrotlar önüne çıkan hurda metal parçalarını eriterek ilerler, ocağın derinliklerine indikçe arada ani patlamalar olsa da ses giderek azalır. Dibini bulmuştur ocağın, kulakları zorlayan gümbürtüler inlemeye dönüşür. 1600 derecede eriyen demir çelik olup su gibi akar potaya.

Zaman kısıtlıymış, alınan siparişlerin yetişmesi gerekiyormuş. Dur durak bilmeden, hiç arızaya yol açmadan, nefessiz çalışmak gerekiyormuş! Her vardiya ocağı 9 kez devirip döküm almak zorundaymış. Allah yapısı değil ki bu meret, küçük ya da büyük bir arıza yapacaktır elbet. Arızasız atlatılan her vardiya bir sonrakine devreder arıza çıkma sorununu. Üstelik hurdaların içinde tüpten tutun da patlamamış el bombasına kadar, görülmemiş şey değildir çelikhanelerde.

Sıfır vardiyasının son saatlerinde sabaha karşı 5 civarlarında 100 tonluk hurda vinçlerinin tepenizde fır fır dönmesini saymazsanız ortalık artık sakindir. Bu saatlerde çelikhane işçilerinin geleni gideni azalır. Ateşleriyle baş başa kalırlar çelikhanede. Ne demişti rahmetli Orhan usta “Fırına sürülmüş ekmek gibiyiz.” Sözümüzü tutalım, Albay’ın anısına sözü biz tamamlayalım.

Terlemeden, yanmadan yaşayanlar memleketin nadide plajlarında güneşlenirken, biz çelikhane işçileri çatal dilli ateşle dans ederiz. İşte bu yüzden hayatımızı cehenneme çevirenlere, emeğimizi çalanlara karşı birleşecek ateşimiz. Ve hep birlikte duracağız halaya.

ÖNCEKİ HABER

Umut Gündüz için başlatılan Adalet Turu'nda durak, yangında evi yanan aile oldu

SONRAKİ HABER

Mektup: Yemek Sepeti'ndeki çalışma koşulları bizi karşı karşıya getiriyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa