18 Ağustos 2021 14:25

Dolunay Aker: "Öfkeyle okunması beni mutlu eder"

Öğretmen ve Şair Bahri Loş, Yazar Dolunay Aker'le kitabı "Kol Yen Dük"e dair bir söyleşi gerçekleştirdi.

Dolunay Aker'in 'Kol Yen Dük' adlı kitabının kapağı

Paylaş

Öğretmen ve Şair Bahri Loş, Yazar Dolunay Aker'le kitabı "Kol Yen Dük"e dair bir söyleşi gerçekleştirdi.

Bahri Loş: Herkesin bir var oluş amacı vardır. Bunu ne kadar gerçekleştirdiği tartışılır tabii. Bu durumda şairlerin yeri nedir? Kol Yen Dük’ten anladığım kadarıyla şair hem yararlı hem zararlı olabiliyor. Senin deyiminle "şairin zararsız olduğu zamanlar"ı biraz açabilir miyiz?

Dolunay Aker: Şairden ne anladığımız bize bir zaman tanımı veriyor. Ben bu zaman tanımını ikiye ayırıyorum: müdahale  ve konformizm. Hepimiz yaşadığımız dünyanın konfor alanlarına sahibiz. Bunu kimse inkâr edemez. Fakat bu konfor alanlarını ihlal etmek de bizim elimizde. Şair burada o zamanın nesnesi mi olacak yoksa zamana müdahale eden bir unsur olarak mı yaşamını sürdürecek? Gündelik ilişkiler, meta düzeni, piyasa, imaj... zaman tek kutuplu bir şey değil ki! Şair kendisini soyutladığı sürece zamanının kulu olacaktır. Şiir bu kulluk düzenine karşı kendisini var ediyor. Peki şair? Aynısını en azından bugün için söylemek mümkün değil. Ben orada ironik bir tavır sergilemek istedim. Herkesin şair tanımını yücelttiği noktada ben şairin vasıfsız bir konuma itildiğini söylemek istedim. Bakalım tarihe; şairin bırakalım kendisini şiirinin bir tehdit unsuru olduğu dönemler edebiyat tarihinde mevcut ve bu tehdidi sadece siyasal açıdan düşünmeyelim. Kanonun kabullerini zorlayan şiir hem siyasal hem de tehdittir. Zaman bizden çalıyor. Bizim de onunla mücadele edecek bir siyasal programa ihtiyacımız var. Propagandist değil siyaseti olan sanatın zaman mefhumuna muhtaç olmadığı bir program. Belki o gün şiir, şairine rağmen zararlı doğar.

B.L: Gördüğüm ve seninle ilgili edindiğim izlenimler kadarıyla zamanla barışık olmadığını söyleyebilirim. Şair zamanla barışık olmalı mı? Kol Yen Dük’teki şiirlerinle nasıl bir eleştiride bulunduğunu bir de senin dilinden almamız mümkün mü?

D.A: İlk soruda bu soruna bir nevi giriş yapmıştım. Zaman mefhumu şairi içine çekiyor. Şairin ittifaklar halinde ilerlemesini istiyor. Onun popüler bir nesne olmasını arzuluyor ve en başta bu duruma şairin kendisi yardımcı oluyor. Açıkçası şairi masum görenlerden değilim. Kol Yen Dük hem kendi dertleriyle hem de şiirin dertleriyle ilgilenen bir kitap. Şairin gündelik ilişkilerinde girdiği diyaloglardan, koalisyonlardan, pozculuklarından bence herkes şikayetçi. Fakat bunu dile getiren çok az kişi var. Belki ben de bir gün orada olurum derdine düşenler yahut çoktan orada olanlar zaten bu konularla ilgilenmiyor. Ama bu sorunlar onlar ilgilenmiyor diye görülmüyor değil. Az da olsa ses yükseliyor ve bu yükselişin büyüyeceğine inanıyorum. Kol Yen Dük'te risk almak istedim. Çünkü ilk şiir kitabımla ikincisi arasında büyük bir fark mevcut. Dil ve düşünce dünyasında benzerlikler olsa da derdin dile döküldüğü ton farklı. Öfkeyle yazdım, öfkeyle okunması beni mutlu eder.

B.L: Kitap çıktıktan sonra yaptığın söyleşilerde genel tepkiler nasıldı? Söyleşiye katılanların ilgisi ne yöndeydi? Genel itibariyle tepkiler beklentileri karşıladı mı?

D.A: Beklentilerim çok yüksek değildi, bu yüzden benim açımdan güzel dönüşler oldu. Şiir, meta metin olmaktan uzak bir tür. Dikkatli okur onda kendisini buluyor. Arıyor ve aradığının peşini bırakmıyor. Yaklaşık 10 yıldır edebiyatla ilgilenen birisi olarak şunu söyleyebilirim ki gerçek okur sizin yazdığınız metne bir kere inandı mı peşinizi bırakmaz. Buna benzer birçok deneyim yaşadım.

Edebiyat ahalisi bu kitaba ne tepki verdi derseniz koca bir hiç derim ve bunun bir görünürlük problemi olduğunu da düşünmem. İyi niyetli arkadaşlarım kitabı okudular. Yorumlarını, eleştirilerini esirgemediler. Hepsi bu kadar. Bu ortamın seviyesini gösteriyor.

B.L: Şiirlerinde toplumsal kaygı taşıyan dizeler ağır basıyor. Bu kaygıyı şiir diliyle ifade edebilmek şiirin estetiğini bozmamak açısından önemli. Toplumsal rahatsızlıkları şiirin içerisinde eritebilmek konusundaki düşüncelerin neler?

D.A: Güzel bir konuya değindin. Türkiye'de politik şiir yazmak propaganda yapmakla aynı anlamı taşıyor. Öyle öğrenilmiş. Ancak buna alternatif olacak başka şeyler de olmuş şiirde. Özellikle 2000'lerden sonra nasıl Türkiye farklı bir döneme girdiyse çok geçmeden bunun izdüşümlerini şiirde de görebildik. Kapalı devreden dışarı sızan bir şiir yazıldı 2000'lerde. Buna siz ister deneysel deyin ister avangard. İster yenilik iddiasında olan bir grup deneyimci şair. Ben asıl politikliğin o aşamada başladığını düşünüyorum. Elbette Nâzım Hikmet'le birlikte başlayan bir yenilik geleneği mevcut Türkiye'de. Aynı şekilde geleneksel duyarlıklarla şiir yazanlar da var. Fakat günümüzde önemli bir etken olarak kendime bu envanterleri yakın buluyorum. Derdi olanın siyasi olandan uzak durması mümkün değil. Siyasi olanla gündeliğin siyasal olarak harcanması aynı şey değil. Şiir, bu ara dengede kurduğu poetikayla siyasal bir norma bürünüyor ve oradan derdini açıyor dünyaya. Siyaset yapmak, olanla yetinmemek, bir şeyleri değiştirmek anlamına gelir bir bakıma. Zaten gündelik yaşamda bunu sürekli yapıyoruz. Şiir de yapıldığında neden sorun teşkil etsin ki? Başka bir dünya talebi şiirin de derdi olabilir.

B.L: Ya bütün insanların aynı olduğu, aradaki farkın kapandığı bir dünya var ya da senin bir olduğun, özdeşleştiğin insan ya da insanlar var. Bazı dizelerinden elde ettiğim bu çıkarım hakkında haklı olduğum noktalar var mı?

D.A: Elbette var. İnsana bakarak, insanı gözlemleyerek, insanı anlamak telaşıyla bu şiirleri yazdım. Sadece kısa bir özet yaparak bu soruya cevap vermek istiyorum: Bir kitapevinde çalışıyordum yaklaşık 3 yıl önce. Öğle arası bir şeyler atıştırmak için dükkana yakın bir fırına ekmek almaya gittim. Orada öğrenciler yan yana dizilmiş peynir ekmek yiyorlardı. Bu durum çok olağandı ama bir o kadar da çarpıcıydı. Kol Yen Dük bu somut halleri düşünerek yazıldı.

B.L: “Kontesler, saplantı, facebook, poz, mülteci, Dostoyevski, ışıklı senfoniler, kölelik, histeri, işsizler.” Bu kelimeleri şiirlerinden aldım. Bu kelimeler sıradan bir okuyucu için çok az şey ifade edebilir. Ancak bana göre kitabın anahtar kelimeleri diyebilirim. Bu sözcükleri göz önünde bulundurarak şiirlerinle ilgili genel olarak ne ifade etmek istersin?

D.A: Kol Yen Dük'ün meselelerini açıklayan sözcükler seçtiklerin. Hepsi birer an'ı, bir tepkiyi, bir kaygıyı anlatıyor. Bu açıdan birilerine ulaştığında aynı düşünceleri, sezgileri aynı kaygı ve istekleri yaşatırsa amacıma ulaşmış olacağım.

B.L: Kitap ödülleri ile ilgili neler söylemek istersin? Bildiğimiz gibi senin de ilk şiir kitabın (İzdiyar) Altın Defne Genç Şiir Ödülü’yle gelmişti. Sonradan kitap ödülleri ile ilgili fikrin değişti sanırım. Bu konuda düşüncelerin neler?

D.A: Evet, ilk kitabım ödül almıştı. Şairin bir başlangıç aşaması olarak bu durumu abartmadığı sürece ödüle katılmasına karşı değilim. Bu kadar kanonlaşmaya karşı olan birisinin bunu demesi ilginç gelebilir. Fakat kimse kendisini kandırmasın. Dergilerin hangi çeteleşmeyle kimleri dışladığını biliyoruz. İlk defa bir dergiye şiir gönderenlerin onları kollayacak arkadaşları ya da cemaatleri olmadığı için yalnızlaştırıldığını biliyoruz. Ödül kurumunun ne kadar tehlikeli ve içine alan bir girdap olduğunu da biliyoruz. Fakat oradan sağ çıkanlar bu çamurun ne olduğunu bilerek yoluna devam ediyor. Ben şahsen artık ödüllere katılmayı düşünmüyorum. Dergilerde yaza yaza yoğruldum. Dergiler çıkardım. Çıkarmaya devam ediyorum. Bir yayınevinin editörlüğünü yürütüyorum. Eleştirirken kendimi dışarıda tutmayı sevmiyorum. Çamur bulaşırken içeriden bakıyorum olaylara ve elimden geldiğince müdahale etmeye çalışıyorum. Türkiye'de "bir şey olmak" önemsiz ama bu verilen çabayı göz ardı edeceğimiz anlamına gelmiyor. Ödüller de aynı paradigmaya sahip bence.

B.L: İnsanın olduğu her yer biraz cennete biraz da cehenneme benzer. Şair ve yazarların olduğu ortamın daha farklı olması gerekmez miydi?

D.A: Klişeler şairlerden muaf değil :)

ÖNCEKİ HABER

Kırmızı et tüketimi yüzde 33 azaldı, makarna tüketimi yüzde 25 arttı

SONRAKİ HABER

Kabil'den kaçmak isteyen Afganların havalimanı çevresindeki gergin bekleyişi sürüyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa