ABD’den Avrupa’ya Afganistan tokadı
Avrupa’nın Gündemi’nde bu hafta Afganistan var. Financial Times, ABD’nin kimseye danışmadan çekilme kararı ilan etmesini AB’ye tokat olarak yorumladı. “İttifaka büyük darbe vurmuş oldu” dedi.
Fotoğraf: Mir Ahmad Firooz Mashoof/AA
Batı’nın Afganistan işgali iflas etti. Sadece askeri müdahale başarısızlıkla sonuçlanmadı, Almanya’nın kendi vatandaşlarını ve 20 yıl boyunca kendine yardım eden, sivil toplum örgütlerinde çalışan Afgan vatandaşlarını tahliyesi de skandallarla dolu. Almanya’da muhalefet, hükümete yönelik sert eleştiriler getirirken hükümet partilerinde federal seçimler öncesinin telaşına ek olan bir tahliye telaşı da hakim.
Afganistan’da yaşananlar konusunda ulusa seslenen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise Taliban’ın elinden kaçmak zorunda kalan kadın, çocuk, yaşlı Afganlardan “Kendimizi korumalıyız” diyerek Cumhurbaşkanlığı seçimlerine 8 ay kala siyasi çizgisini iyice sağa kaydıracağının mesajını verdi. Yoğun tepkiler üzerine söylemlerinin çarpıtıldığını iddia etse de, göçmenlik meselesi önümüzdeki aylarda gündeme gelecek en önemli konulardan birisi.
İngiltere merkezli Financial Times, ABD’nin müttefikleriyle görüşmeden tek başına aldığı Afganistan’dan geri çekilme kararını yorumladı. “Afganistan’da olanlardan sonra Avrupa ülkelerinin ABD’ye çok güvenmemesi gerektiğini ve Baltık ülkelerinin, Rusya’nın olası bir saldırısında ABD’nin nasıl tepki vereceğini sorgulaması gerektiğini yazdı. Öte yandan ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinin “olumlu” bir etkisinin hâlâ olabileceğini savunan gazete, bunun da AB ve Avrupa başkentlerinin kendi güvenliğini ABD’den bağımsız olarak alması olarak yorumladı.
BAZILARI ŞANSSIZ
Pascal BEUCKER
Ulrich SCHULTE
Taz
Afganistan'da Taliban’ın iktidara gelmesi sonrası muhalefet, Alman hükümetini başarısızlıkla suçluyor: Geçmiş dönemde daha fazla insan kurtarılmalıydı.
Telaş büyük ama geç. Özellikle birçok Afgan için çok geç. Çarşamba günü, federal kabine pazartesi günü başlayan Alman silahlı kuvvetlerinin tahliye operasyonu için görev başvurusunu onayladı. Buna göre, 30 Eylül’e kadar 600 kadar asker Afganistan’da görevlendirilebilecek.
Bu, “özellikle tahliye edilecek insanları ve kendi güçlerimizi korumak ve ayrıca acil yardım bağlamında” askeri güç kullanımına da izin veren bir görevdir. “Yakın tehlike” nedeniyle, aslında önceden gerekli olan Federal Meclis onayı bu kez geriye dönük olarak çarşamba günü alındı.
Misyonun hedefi; “Alman vatandaşlarının Afganistan’dan askeri olarak tahliyesi” olarak adlandırılıyor. Karar, “Mevcut kapasiteler çerçevesinde tahliye, uluslararası toplum personelini ve özellikle Afgan sivil toplumunun savunmasız temsilcileri de dahil olmak üzere diğer belirlenmiş kişileri de kapsamayı hedefliyor.”
Bu “kişiler” arasında doğrudan Alman kurumları ve aileleri tarafından istihdam edilen yerel personelin yanı sıra STK çalışanları, kalkınma yardımı ve insan hakları aktivistleri ile kadın hakları aktivistleri ve aileleri yer alıyor. Öte yandan, Alman kurumlarında taşeronlar aracılığıyla çalışmış Afganlar bu gruba dahil edilmemiş durumda. Federal İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Marek Wede çarşamba günü federal basın toplantısında “Onlar bu prosedürün kapsamına girmeyecek” dedi. Yani şanssızdılar.
Ama aynı zamanda seçilenlerin çemberi de daha dar olacak. Büyük sorun: Federal hükümetin tahliye etmek istediği insanların çoğu Kabil Havaalanında değil, Kabil’in kentsel bölgesinde, hatta onun dışında. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Burger, “Gerçek şu ki, insanları yalnızca Kabil’de ve havaalanına ulaşabilirlerse kurtarma fırsatımız var” dedi.
Yani Kabil’e kendi başınıza gitmediyseniz, zaten hiç şansınız yok. Havaalanına erişme şansınız da çok düşük. Çünkü Taliban havaalanı çevresine güvenlik çemberi yerleştirdi ve sadece uluslararası pasaportu olan kişilerin geçişine izin verdi. Burger, birçok kişinin “Havaalanındaki Alman toplama noktasına ulaşamayacak” olmalarının tamamen mümkün olduğunu kabul etmek zorunda kaldı.
Gerçekte, savunmasız Afganların yalnızca bir kısmı Bundeswehr uçaklarına ulaşabilecek. Armin Laschet yönetimindeki Kuzey Ren-Vestfalya gibi federal eyaletler kabul programlarında Afganistan’dan mücadeleci kadınlara bin ek yer açılacağını duyurduklarında dikkate alınması gereken yer iğne deliği Taliban. Almanya’nın Kabil Büyükelçisi Markus Potzel, Katar’ın başkenti Doha’ya seyahat seçenekleri hakkında görüşmek için gitti. Ancak ne beklendiği, ne sonuç elde edilebileceği belirsizden de öte. Federal Dışişleri Komisyonu Başkanı Norbert Röttgen (CDU), bir “dram” ve bir “felaket”ten söz ediyor. Röttgen çarşamba günü Dışişleri Komitesinin özel bir toplantısının oturum aralarında yaptığı konuşmada, Kabil Havaalanındaki mevcut kurtarma operasyonlarının ancak “Taliban hâlâ buna müsamaha gösterdiği için ve ancak Taliban buna müsamaha gösterirse” gerçekleşebileceğini söyledi. Ayrıca Taliban ile görüşmelerde “Batı’nın baskı aracı”nın ne olabileceğini de bilmiyor.
Değişik partilerden federal meclis ve Avrupa Parlamentosu milletvekilleri hükümetin geç kalmasını felaket olarak değerlendiriyorlar. Bürokratik engellere takılmadan kurtarılması gereken herkesin kurtarılması çağrısı yapıyorlar.
Die Linke/Sol Parti Federal Dışişleri Komisyonu Sorumlusu Sevim Dağdelen, hükümetin haftalarca hiçbir şey yapmayıp insanları Taliban’ın eline teslim etmesinin utanç verici olduğunu belirtiyor.
(Çeviren: Semra Çelik)
İNSANLIK GÖREVİ
Maud VERGNOL
L’Humanité
Bir Fransız Cumhuriyeti cumhurbaşkanı bunu söylememeli. Afgan halkıyla uluslararası dayanışmayı organize etmek için genel bir seferberlik zamanı gelmişken Emmanuel Macron’a göre öncelik “kendimizi önemli göç akışlarından korumak”tır. İşte Elize Sarayı’nın ikametgahı, tam bir kaos içinde Taliban’dan kaçmaya çalışan binlerce kadın, erkek ve çocuğu bu şekilde değerlendiriyor.
Kabil Havaalanındaki korkunç panik sahneleri, komşu ülkelerin sınırlarındaki dikenli tellerin önünde mahsur kalan bitkin ailelerin görüntüleri, Tanrının fanatiklerinin baskısından korkan bir nüfusun dehşetine tanıklık ediyor. Kadınlar, bir kez daha diri diri gömülme riskini göze alarak ilk kurbanlar olacaklarını biliyorlar ve eğitim ve çalışma da dahil olmak üzere kazanılmış kısıtlı özgürlüklerinin ellerinden alınacağından korkuyorlar. Taşlanma, zorla evlendirme: Cumhurbaşkanını korkutan bu “göç akımı” işte bunlardan kaçmaya çalışıyor.
BM Mülteci Ajansına göre, mayıs ayının sonundan bu yana kaçmak zorunda kalan 250 bin Afgan’ın yüzde 80’i kadın ve çocuklar.
İnsanlığın en temel görevi onlara el uzatmaktır. Alaycı siyasi hesapları ve aşırı sağla yaptığı tehlikeli küçük oyunuyla kör olan Emmanuel Macron, Anayasa’mızda açıkça yer alan sığınma hakkı başta olmak üzere savunduğunu iddia ettiği temelleri, cumhuriyetçi değerleri unutuyor.
Konuşmasının yarattığı tepkiyle karşı karşıya kalan hükümet partisi, makul olmayan bir geri adım atmaya çalıştı ve Kanada 20 bin kişiyi ağırlamayı teklif ederken Fransa’nın 600 Afgan mülteciyi kabul etmesinden memnuniyetini gösterdi. AB’nin göç politikasını dışarıdan temin etmeyi seçtiği Erdoğan, İran sınırına duvarlar örüyor. Emmanuel Macron huzurla uyuyabilir, asma köprüler yükseltilmiş, Avrupa kalesi iyi korunmuş halde.
(Çeviren: Diyar Çomak)
AFGANİSTAN’DAN ÇEKİLME, NATO VE AVRUPA İÇİN BİR TOKAT
Financial TIMES
Başyazı
9/11 saldırılardan sonra NATO’nun 5’inci maddesi -bir üyeye yapılan saldırı tüm üyelere yapılmış olarak algılanacak- 70 yıllık tarihinde sadece bir kez yürürlüğe kondu. ABD, Afganistan’a yönelik askeri harekatı başlatınca Britanya ve diğer NATO orduları ABD harekatına dahil oldu.
Amerika’nın 20 yıl sonra geri çekilmesi, NATO müttefiklerine de çekilmekten başka bir opsiyon bırakmadı, böylece ittifaka da büyük bir darbe vurmuş oldu. Aynı zamanda NATO’nun ABD’ye ne kadar bel bağladığını da açıkça ortaya çıkardı. Amerika’nın müttefiklerini ne kadar destekleyeceği konusunda da soru işaretleri yarattı.
Başkan Joe Biden’ın geri çekilme açıklaması uluslararası koalisyon üyeleri için, onlardan habersiz alınmış, rahatsız edici bir karar olarak algılandı. Birçok üye (bölgedeki) varlıklarının Afganistan’dan gelen mültecilere ve terör riskine karşı bir duvar örme görevi olduğunu düşünüyor. (Biden’ın) açıklaması yeni ABD başkanı hakkında kaygı verici bir ders oldu.
Afganistan’dan çekilme kararı ve Beyaz Saray’ın gerekçesi, eski hükümetin dış siyasetinin devamı olarak görünüyor. Avrupalı NATO üyeleri, Donald Trump’ın, ittifakının yararlığını ve ABD’yi NATO’dan çekme konusunda tehdit ettikten sonra bıraktığı hasarları Biden’ın tamir edeceğini düşünmüşlerdi.
Bugünkü başkanın, bir dış siyaset uzmanı olarak uluslararası demokratik topluma yeni bir nefes olmak için çalışacağını düşündüler. Tabii ki Biden’ın Afganistan’daki savaşı durdurmaya desteği bir sır değil. İktidarın gerekçeleri ve Asya’daki dış siyaset konusundaki öncelikleri çok iyi biliniyor.
ABD’nin Afganistan’dan çekiliyor olması ve bunu yapış şekli tedirgin edici oldu. İngiltere’nin Savunma Bakanı, Ben Wallace, NATO ittifakını belli sayıda askerin bırakılması ve Afganistan’a istikrar sağlanması için ikna etmeye çalıştığını açıkladı.
Bunun ABD’nin alt yapısı olmadan mümkün olmadığı kanısına varıldı, özellikle Kabil’in kuzeyinde olan Bagram Hava Üssü’nden verilecek bir destek olmadan bunun mümkün olmayacağı konuşulmuş. En çarpıcı olan ise Avrupa’nın varlığını sağlamak için Bagram’ı açık tutmaya yönelik -Bagram’dan ABD askerleri Afgan komutanına haber vermeden temmuzda bir gece yarısı çekilmişti- veya dışardan Afganistan’a ABD’nin lojistik ve istihbarat desteğinin sağlanması hakkında hiç bir tartışma olmaması.
Baltık ülkeleri, Rusya’nın olası bir saldırısında ve 5’inci maddenin yürürlüğe konulmasından sonra ABD’nin nasıl tepki vereceğini sorgulayabilir. NATO’nun ötesinde, Ukrayna Afganistan’ın durumu ve kendisinin Rusya’nın baskısına geri dönmemek için dayandığı ABD’nin açık ve örtülü desteği arasında paralellikler görüyor olmalı.
Bu dönem aslında Avrupa’nın kendini sorguladığı ve suçu üstlendiği bir süreç olmalı. Bu durum diplomatik olarak ne kadar işine gelmese de...
Trump birçok Avrupa ülkesinin gayrisafi yurt içi hasılasının yüzde 2’sini savunmaya harcamadığını söylemekte haklıydı. Rusya’ya ayak bağı olan tek unsur uzun süredir ABD askerleriydi.
En son Fransız Devlet Başkanı Emmanuel Macron “stratejik bağımsızlık” çağrısında bulunsa da bağımsız bir Avrupa savunma gücü kurma çabaları sonuç vermedi. Afganistan’dan çekilme felaketinin olumlu etkisi hâlâ olabilir, eğer AB ve Avrupa başkentleri için kıtanın güvenliği hakkında daha ciddi ve koordineli bir çalışmaya yol açarsa.
Bazı AB liderleri geç de olsa Macron’un çağrısını duyuyor. Yine savunmaya bütçe ayırma ve ortak kararlar vermeyi kabul etmek gerçekten bir adım atılmasını büyük ihtimalle engelleyecek. Fakat ABD’nin bu konudaki kararlılığı uzun zamandır Avrupa’nın güvenliğini bir arada tutan şey olmuştu. Eğer bu dağılmaya başlarsa, sadece Avrupalıların kendi çabaları tüm yapının yıkılmasını engelleyebilir.
(Çeviren: Çağdaş Canbolat)