24 Ağustos 2021 00:20

Senarist ve Yazar İlker Arslan: Kara mizahın karası, mizahı çoktan yuttu

Senarist İlker Arslan'la ilk romanı “Bir Senaristin Sezon Finali” üzerine konuştuk.

İlker Arslan (Fotoğraf: Kişisel arşiv) ve 'Bir Senaristin Sezon Finali' kitabı kapağı (Kaynak: Notabene Yayınları)

Paylaş

Nuray SALMAN

Senarist İlker Arslan’ın ilk romanı “Bir Senaristin Sezon Finali” kitabı okurlarla buluştu. “Yeryüzünün Gördüğü En Uzun Arife”, “Kanlı Bayram”, “Kervan Yolda Düzülür”, “İnsanı, İnsana, İnsanla” başlıklı dört bölümden oluşan romanda bir baba, bir sevgili, bir senarist-yönetmen, bir yoldaş ve bir politik aktivist olarak insanın bu ülkede başına gelebilecek en ‘olası’ şeylerin portresini çiziyor. İlker Arslan’la yeni romanı üzerine konuştuk.

Arka kapak yazısında Murat Uyurkulak romana dair beğenisini şöyle ifade ediyor: “Kelimelerin, cümlelerin canlı kanlı karşımıza dikildiği; hayatın hem küfünü, pasını hem bin rengini, can sevincini ustalıkla, hiç zorlamadan gösteren, hissettiren... Ferah feza güldürürken, boğazınıza acı, ağır bir yumruyu apansız oturtuveren... Tek bir karakterine iltimas geçmeyen, çatal dilli, edası afili, gözü keskin bir roman, ‘Bir Senaristin Sezon Finali’. Şimdiye kadar nerelerdeydin İlker Arslan?​” Röportaja Uyurkulak’ın “Şimdiye kadar nerelerdeydiniz İlker Arslan?​” sorusunu size yönelterek başlamak istiyorum.
Belki de zor olan ilk kitaptı. O eşiği aştım. Artık arkası gelir, arayı kapatırım diye düşünüyorum.

Yıllardır senaristlik yapıyorsunuz. “Bir Senaristin Sezon Finali” ise ilk romanınız. Bu gecikmeyi nasıl açıklarsınız?
Yıllardır senaristlik yapıyorum. Bu konuda daha rahat konuşur, daha rahat hareket ederim. Senarist olarak gözü kapalı her işe girebilirim. Bir romantik komedi, bir polisiye, bir biyografi fark etmez. Ama edebiyat dünyasına girerken elbette daha temkinli davranmak gerekiyordu. Oyuncular tiyatro sahnesine çıkmayı “er meydanına çıkmak” diye adlandırırlar ya, kamera oyunculuğundan daha zor olduğuna dikkat çekerler. Roman da biraz öyle. Yani çıkıp tuş olmak da var. Bunun olmaması için özen gösterdim diyebilirim. Şimdiye kadar çok televizyon programı, diziler, filmler oldu ama bunun heyecanı gerçekten bambaşkaymış.

Nasıl bir hazırlık süreci geçirdiniz?
Yazarların farklı teknikleri var kimi her şeyi planlayıp oturuyor, kimi bir olgunun peşine takılıp gittiğini, kurmacanın yazarken yolda geliştiğini söylüyor. Ben senaristlikten gelen bir alışkanlık olsa gerek başta öykümü ve finalimi belirledim. Sonra bu yapıya göre kaba bir kurgu oluşturdum, karakterleri geliştirdim ve yazdım. Senaryoda bu kurguya -tretmana diyelim- sadık kalırım. Ama romanda o iş biraz farklı ilerliyor ana hatlar sabit kaldı ama son noktayı koyuncaya kadar bir çok yer değişti.

Romanda her insanın başına gelebilecek olaylar anlatılıyor. Çatışmalarıyla, çelişkileriyle oldukça gerçekçi…  Roman kahramanlarınızı gerçek hayattan beslenerek mi yaratıyorsunuz yoksa kurgusallar mı?
Roman gerçek bir öyküden alınmadı. İlk olarak zaten öyküyü buldum, finalini oluşturdum. Karakterlere, karakterlerin mesleklerine, öykünün geçeceği şehre, semtlere sonra karar verdim. Ama çevremden, gerçek kişilerden elbette beslendim. Bir çocuk oyunu yazmadım ama yazan tanıdığım arkadaşlarım var o tür kumpanyalarda oynamış arkadaşlarım var. Yapımcının karşısında o koca senaryoyu okumak tamamen hayal ürünü ama olmayacak bir şey de değil. Yani ben o yapımcıyı, o oyuncuyu, o anneyi, o babayı, o genç kızı bir yerlerden tanıyorum, hayatımın bir yerinde de mutlaka onlarla yollarım kesişmiştir. Ama bu romanda onları bir araya gerçek hayat değil benim bulduğum öykü getirdi.

Romanda canımızı acıtan bir mizah var. Kara mizah, bu ülkenin bir gerçeği mi oldu?
Çok uzun zamandır böyle. Çok uzun zamandır başına gelenleri mizah kalkanıyla püskürtmeye, ayakta kalmaya çalışan bir ülke var. Ama artık iş mizahın sınırlarını da aştı. Kastamonu, Bozkurt’ta oluşan sel baskınının, onca ölümün, Manavgat yangının mizahı olmaz. Biri gelip kafanıza çay poşeti fırlatsa da olmaz. Kara mizahın karası, mizahı çoktan yuttu. Kapkaranlık bir ülkede yolumuzu bulmaya çalışıyoruz.

ÖNCEKİ HABER

Adana Saimbeyli'deki orman yangını kontrol altına alındı

SONRAKİ HABER

Boğaziçi Üniversitesi Yurtdışı Mezunlar Topluluğu: Naci İnci derhal istifa etmeli

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa