25 Ağustos 2021 00:27

Önemli işler ışıltılı projelerin gölgesinde kalınca...

"Dere yataklarında büyüyen ağaçlar DSİ ekiplerince önceki yıllarda düzenli olarak temizlenir, derelerin bakımları yapılırmış. Bu işler de ışıltılı mega projelerin yanında belli ki gereksiz görülmüş."

Umut Deveci|Fotoğraf:İMO

Paylaş

Umut DEVECİ*

Kastamonu’nun Bozkurt ilçesi bilindiği gibi 11 Ağustos’ta yaşanan sel felaketiyle büyük bir yıkıma uğradı. Akdeniz ve Ege’de kuru hava ve aşırı sıcaklarla yaşanan yangınların külleri daha soğumadan, tam tersi bir doğa olayı ile aşırı yağışlar ve sellerle sarsıldık. Her afet sonrası bizler olanı anlamaya çalışırken, afetlerden mağdur olanlar kendi acılarıyla baş başa kalıyor. Daha bu yaz birkaç ay önce yaşanan Rize su baskını ve kayıpları, sanki geçen yüzyıl da olmuş gibi uzak… Peki Rize’de durum şimdi ne? Kaçımızın gündeminde. Ya da İzmir, Elazığ depremleri ve depremlerde hayatları mahvolan binlerce kişi şimdi ne yapıyor? Kendilerine ekranlarda, gazete köşelerinde yer bulabiliyorlar mı? Peki kimler, ne dersler çıkarttılar? Yarın aynı felaketlerin olmaması için çaba sarf eden, mücadele eden birileri var mı? Kamu kurumları mesela, sosyal ve toplumsal hayatı düzenlediklerini söyleyen, halk ve ülke adına kanun yapma yetkisi olanlar, buralarda ne yapıyorlar şimdi? Peki Bozkurt’ta yaşanan afetin ülke gündemindeki yeri de magazinsel bir olay gibi, başka bir afete kadar mı sürecek?

Afet bölgelerine yolculuğumuz Kastamonu Küre’den başlıyor. Yollarda heyelan ve göçmeler var. O nedenle İnebolu üzerinden gideceğiz Bozkurt’a. Küre bir maden şehri. Her yerde maden hafriyatı göze çarpıyor, bir de dere yatağında tünel kazısından çıkan tonlarca kazı malzemesi. Halbuki Bozkurt’u boğan selle taşınan böylesi malzemeler değil miydi? Küre de afetten payını almış… Hasar gören evler, yollar var.

Sık ormanlarla kaplı virajlı bir yolla İnebolu’ya iniyoruz. Heyetimizde İMO Ankara Şubesinden çok değerli meslektaşlarımız var. Yolda sıklıkla iş makineleri görüyoruz. Yıllarca su havzalarında ulaşım yolları üzerine çalışmış Ankara Şube Başkanı Bülent Tatlı bizlere bölgede heyelan drenlerini gösteriyor. Son derece basit ve ucuz bu imalatlar, heyelan bölgesindeki suyun drenajını sağlıyor. Ama bir “kusurları” var. Gösterişsizler. Öyle malum siyasilerin mega proje şovlarının bir parçası olma şansları yok. Sessiz sedasız kimsenin haberi olmadan işlerini yapıyorlar. Unutulmaya yüz tutmuşlar. Daha sonra öğreniyoruz ki; Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) bölgeyi aktif heyelan bölgesi olarak ilan etmiş, yani her yerde heyelan riski var. Heyelanların tetikleyicisinin ise yağışlar olduğu herkesin malumu.

İnebolu’da bizleri hayatı bu bölgede geçmiş bir meslektaşımız karşılıyor. Gidilecek çok yer var. Bir şeyler yiyip yola çıkıyoruz. Hepimizin aklında aynı soru? Ne oldu? Bu kadar ağaç, kütük, kaya parçası nasıl böylesi büyük bir yerleşim alanına kadar gelebildi? Bir kenti böylesine nasıl yok etti?

"IŞILTILI" DEĞİL AMA KURTARICI: YATAKLARIN BAKIMI

Ayancık’tan farklı olarak bu bölgede İnebolu-Bozkurt arasında sahildeki ağaçların çoğunun köklü ağaçlar olduğu görülüyor. Bu, taşkında gelen ağaç-kütük vb. odunsu malzemenin yerinden sökülerek ve sürüklenerek geldiği anlamına geliyor. Dere yataklarında büyüyen ağaçlar DSİ ekiplerince önceki yıllarda düzenli olarak temizlenir, derelerin bakımları yapılırmış, bir önceki sellerde gelen kaya parçaları kaldırılırmış. Bu işlerin uzun zamandır yapılmadığı ifade ediliyor. Bu işler de ışıltılı mega projelerin yanında belli ki gereksiz görülmüş, heyelan taşkın drenleri gibi. Bozkurt ilçe merkezini, yıkılan Ölçen Apartmanı’nı, içleri ağaç kütükleri, siltli killi ince malzemeyle, yani kum, toprak ile tamamen dolmuş binaları, yıkılan köprüleri, dere ıslah duvarlarını inceliyoruz. Üzerinden bu kadar zaman geçmesine rağmen hâlâ dere yataklarında araçlar, girilememiş daireler olduğu yıkımın ve enkazın boyutu hakkında bizlere bilgi veriyor. Sanırım son dönemlerde en fazla enkaz kaldırma ve afet sonrası işlerde deneyim kazanmışız. Afet bölgeleri için tırlardan mobil nezarethane yapabilecek noktaya geldiğimize Bozkurt’ta şahit oluyoruz.

GÜÇ BİRLİĞİ YAPMALIYIZ

Artık neredeyse yağışlardan bir gün önce yüzde 80 olasılıkla yağışları tahmin edebiliyoruz. Artık, yağışların nerede, nasıl bir sele yol açabileceğini de yüksek olasılıklarla tahmin edebiliyoruz. Bunlarla ilgili hatta taşkın tehlike haritaları bile hazırlayabiliyoruz. Evrensel okurları bütün bu çalışmaların var olduğunu biliyor.  İnsanlığın ilk çağlardan bu yana doğaya karşı mücadelesinde öyle büyük yol aldık ki. Peki bu olanlar nedir? Nasıl insan hayatı bu kadar ucuz ve insanlık bu kadar çaresiz kalabiliyor?

Ağaçların gölgesini satamayan kapitalizm bu kez de odununu beğenmediği için dere yataklarındaki ağaçlara eyvallah demiş anlaşılan. Fırsatını bulan herkes kısa ve günlük çıkarlar uğruna, en kısa sürede en azami kâr elde etmek için benden sonrası tufan diyerek, kimisi havzanın sularını emmiş, kimi madenine, kimi ağacına el koymuş, kimi rantını kimi de manzarasını temiz havasını paraya çevirmiş. Ama yarattıkları tahribatlar için en ufak bütçeyi bile çok görmüşler. Halk adına vergi toplayıp maaş alanlar ise bir şey dememiş ya da diyememiş.

Elimizde şimdi sonuna kadar sömürülmüş bir havza ve yok olma eşiğinde yerleşim alanları var. Bilim, teknik ile gerçek hayat arasındaki çelişkiyi ortadan kaldırmanın tek yolu ülkemizin aydınların, emekten, bilimden yana olan siyasi partilerin, kitle örgütlerinin ve en önemlisi her felakette enkaz altında kalan halkımızın artık dur diyerek güç birliği yapmasına ihtiyaç var.

(*) İnşaat Mühendisi-İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Su Yapıları Kurulu Üyesi

ÖNCEKİ HABER

Yemek Sepeti'nin Manisa'daki deposunda sendika üyesi 3 işçi işten atıldı

SONRAKİ HABER

Birleşik Metal-İş, MESS teklifini açıklayacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa