25 Ağustos 2021 00:55

DEÜ'de sendikal faaliyetin engellenmesine tepki: Haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İzmir Şubesi'nin bildiri dağıtımının engellenmesini İzmir'de sendika yöneticileriyle konuştuk.

Fotoğraf: SES İzmir Şubesi

Paylaş

Ramis SAĞLAM
İzmir

Son yıllarda sendikaların faaliyetleri işyerlerinde, fabrikalarda ve birçok alanda çeşitli gerekçeler ile engellenmeye çalışılıyor. Anayasal hak olan sendikal faaliyetlerin engellenmesine ilişkin son örnek ise Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesinde yaşandı. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İzmir Şubesi toplu sözleşmeyle ilgili bildiri dağıtmak isterken rektörlük talimatıyla özel güvenliklerin müdahalesine maruz kaldı.

Sağlık emekçilerinin her hak aramasına engel olan Rektör Nüket Hotar’ın sendikal faaliyeti engellemesini ve sendikal süreci İzmir’deki sendika yöneticileriyle konuştuk.

‘EMEKÇİLERİN SÖZ HAKKI YOK SAYILIYOR’

DEÜ Hastane yönetiminin ve rektörlüğünün kendini hukukun üzerinde gören, emekçileri yok sayan bu tutumunu şiddetle kınadıklarını söyleyen KESK İzmir Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Mustafa Güven, “Uzun süredir DEÜ’de bilim yerine otoriter bir anlayış hakim kılınmış, adeta tek adam rejiminin bir kopyası inşa edilmiştir. Dokuz Eylül Üniversitesi Hastane yönetimi ve rektörlüğü şunu bilmelidir ki emekçilerin onlarca yıldır mücadelesi ile kazanılan sendikal haklarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Bu anlamda SES İzmir Şubesinin sendikal faaliyetinin engellenmesine yönelik tutumu hep birlikte mücadele ile aşacağız. Eninde sonunda DEÜ’ye bilim, demokrasi girecek” dedi.

Bir yandan pandemide ekonomik krizi fırsata çeviren politikalar diğer yandan bunları hayata geçirebilmek için en temel demokratik sendikal hakların budanmasıyla emekçilerin söz hakkının yok sayıldığı bir süreci yaşadıklarını belirten Güven, “Emekçilerin daha fazla sömürülmesi için sendikal faaliyet engelleniyor. Bundan emekçilerin ortak mücadelesi ile ancak çıkılabilir” diye konuştu.

‘SENDİKAL ALAN DARALTILMAYA ÇALIŞILIYOR’

TİS bildirisi dağıtmak için örgütlü oldukları işyerinde sendikal faaliyetleri engellenen SES İzmir Şube Yöneticilerinden Hülya Baran Ulaşoğlu, son dönemde sendikal faaliyet alanının daraltıldığını söyledi. Sıradan sendikal faaliyetlerinden olan “işyeri panosu” ya da “afiş asmak” gibi haklarının gasbedildiğini söyleyen Ulaşoğlu, “Fakat DEÜ Hastanesinde karşılaştığımız hak ihlalleri sadece İzmir’e değil Türkiye’ye örnek olabilecek nitelikte. Sendikal çalışmaları nedeniyle 2 İşyeri Temsilcimiz Günseli Uğur ile Arzu Sert, sendikanın kararı doğrultusunda ölen sağlık çalışanları için 1 dakika saygı duruşu nedeniyle açığa alındılar” dedi.

Bu durumun kabul edilebilecek bir şey olmadığını belirten Ulaşoğlu, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın genelgesinde sendikaların hastanelerde çalışmasının yasal olduğu, yasaya göre bir hak olduğu açıkça belirtilmesine rağmen engellerle karşılaşmaya devam ediyoruz” diye ekledi. Ulaşoğlu, DEÜ Hastanesi Başhekim ve Rektörlüğünün bu rahatlığı nerden bulduğunu sordu. Akademik bir kuruma yakışmayan uygulamaları pervasızca uyguladıklarını ifade eden Ulaşoğlu, “Merak ediyoruz, demokratik görünüp arkasından mobbing uygulamayı nasıl başarıyorlar. İktidar tarafından sendikal hakları yok sayan, baskı uygulayan, kurum amirlerine aferin mi veriyorlar” dedi. 

‘SENDİKAL HAKLARA SAYGI DUYULMALI’

Türk İş’e bağlı DEÜ Hastanesinde örgütlü Sağlık-İş İzmir Şube Başkanı Adem Sarıçoban da “Toplu iş sözleşmesi ile ilgili anayasal ve uluslararası sözleşmeler çerçevesinde kamu çalışanlarının sosyal ve ekonomik talepleridir. Toplu iş sözleşmesi bilgilendirme hakkını ve örgütlenme özgürlüğünü kısıtlayan, demokratik olmayan tutumunundun dolayı hastane yetkililerini bir an önce bu tutumlarından vazgeçmeye ve çalışanların sendikal haklarına saygı duymaya çağırıyoruz” diye konuştu.

‘ÖRGÜTLENMENİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER KALKMALI’

Tez-Koop İş Sendikası İzmir 2 No’lu Şube Başkanı Caner Fırat, “Her ne kadar sendikalaşma anayasal hak olsa da ne yazık ki kanuni yaptırım olarak yetersiz kalıyor” dedi. Örgütlenmenin önündeki barajın zaten başlı başına bir sorun olduğunun altını çizen Fırat, “Bir işyerini örgütlemek için ilk önce kanunun aradığı çoğunluğu yakalamak için mücadele ediyorsun. Zaten burada işveren baskısı, mobbing ve işten atılmalarla karşı karşıya kalıyorsunuz. Yetmiyormuş gibi aranan çoğunluğu yakalasanız da işverenler yasanın açığını kullanarak yetki belgesine itiraz edip süreci mahkemeye taşıyor” dedi.

Patronların amacının örgütlülüğü dağıtmak, sendikalaşmayı engellemek olduğunu belirten Fırat sözlerini şöyle sürdürdü: “Örgütlenmenin önündeki engellemenin kalkması için yasal zeminin tekrar oluşturulması gerekiyor. Yetki barajının kaldırılması gerekiyor. Bir kişi bile sendikalı olsa o işyerinde toplu sözleşme hakkı tanınması gerekiyor. Özgürce herkesin istediği sendikaya üye olması ve toplu iş sözleşme hakkı tanınması gerekiyor. Tabii bunun da emeğin iktidarında emeğin hükümetinde olacağına inanıyorum.”

‘TEK ADAM REJİMİNİN ANLAYIŞINDAN FARKLI DEĞİL’

Örgütlenme ve sendikal hakların kanunlara dayandığını, bu hak ve özgürlüklerin Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sıyla korunduğunu söyleyen CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan da “Bu ve buna benzer ‘sıradanlaştırılan’ ama ‘hayati’ olan vurguları; ısrarla ve inatla daha yüksek sesle söylemek zorundayız” dedi.

Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm kurumlarının Saray rejimi tarafından zapturapt altına alındığını ifade eden Bakan, Saray rejimine sırtını yaslayanların hukuk tanımazlığın ve hesap vermezliğin rahatlığıyla kendilerine yaratılan korunaklı alanda günlerini doldurduklarını söyledi.

Bakan, “Bizler bu ülkenin demokrat, vatansever yurttaşları olarak, en çok da şu an üzerimize kurulan baskıyı savuşturmak, arkamızı Anayasa’mıza ve demokrasiye yaslamak ve mücadelemizi yükseltmek zorundayız. Seçmen nezdinde eriyorlar, toplumsal desteklerini ve buna bağlı olarak meşruiyetlerini yitiriyorlar, sıkıştılar, savruluyorlar ve yönetemiyorlar” diye konuştu.

DEÜ Hastanesinde sendikal faaliyetlerin engellenmesine de değinen Bakan, “AKP’nin kurucularından olan rektörün yönetim anlayışı da tek adam rejiminin dayatmacı, despotik anlayışından farklı değil. Benzer tavır yukarıdan aşağıya tüm yönetim kademelerinde var. Elbette bu sadece Saray’ın yönetim anlayışıyla izah edilecek kadar yüzeysel bir konu değil. Burada engellenen sadece bir bildiri dağıtımı değil, burada engellenen çalışanın özlük hakkı, söz hakkı, örgütlenme hakkı, sendikal hakkı, ekonomik ve sosyal hakları, anayasal hakları! Bozulan ise en başta iş barışı. Çünkü üniversite yönetimi, haklarını korumak için sendikal faaliyet yürüten emekçilerle, bırakın hak talep etmeyi mevcut haklarını dahi dile getiremeyen güvenlikten sorumlu emekçileri karşı karşıya getiriyor. Gerginliği tırmandırmak için karşı karşıya getirdikleri, aynı hakkın aynı emeğin parçaları aslında. Ve bu da rejimin yönetim anlayışının uygulaması maalesef. En tepeden en alta kadar sistem bu şekilde işliyor. Önce bu iktidarı, sonra rejimin inşa ettiği bu ucube sistemi değiştireceğiz” dedi.

ÖNCEKİ HABER

Sağlık emekçileri: Emekli olunca da üç kuruş para alacağız

SONRAKİ HABER

İMO Ankara Şubesi: Bilim dinlenmeli, yoksa daha çok Bozkurtlar yaşarız

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa