25 Ağustos 2021 01:11

Taliban’ın karşısında Afgan kadınların yanındayız!

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencileriyle Afganistan’da yaşanan olayları, Taliban’ın Afgan kadınlarına yönelik uygulamalarını ve buraya dair düşüncelerini konuştuk.

Taliban’ın karşısında Afgan kadınların yanındayız!

Fotoğraf: Pixabay

Başak BELHAN

İstanbul Üniversitesi

Son zamanlarda Afganistan’da yaşananları sosyal medya platformlarından takip ediyor, televizyondan izliyoruz. Son 30 yılda iki emperyalist ülkenin; 1979 yılında revizyonist SSCB’nin müdahalesi ve 2001 yılında da ABD’nin Afganistan’ı işgal etmesi ülkeyi her türlü geriye götürmesine sebep olurken radikal İslamcıların da güç kazanmasına neden oldu. ABD demokrasi, özgürlük diyerek geldiği Afganistan’da, halkları istismar edip, her türlü yer altı ve yer üstü kaynaklarını talan edip ülkeden çekildi. Afganistan’dan diğer ülkelere yaşanan göç haberlerine denk geldik ve kaçmaya çalışan insanların görüntülerini gördük. Taliban tehdidi altındaki kadınların feryat edişlerini izledik. Kimi kadınların kimliklerinin izlerini yok etmeye çalışmalarını kimi kadınların mücadele edişlerine tanık olduk. Biz de İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ndeki arkadaşlarla yaşanan bu olaylara dair konuştuk.

SORUMLU GÖÇMENLER DEĞİL SİSTEMİN TA KENDİSİ

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Sena “Son yıllarda kapitalist sistemin sonunun gelmiş olduğunu görüyoruz ve çırpınışlarını ise küresel ölçekte karşı karşıya kaldığı birçok sorun neticesinde hissediyoruz. Bu sorunlardan en önemlilerinden biri hepimizin son günlerde sıklıkla karşılaştığı ve hakkında az çok bilgi sahibi olduğu “göçmenler ve mülteciler” konusu. Bu tartışmaların daha çok sosyal medyada icra edildiği bu dönemlerde Türkiye halkı ise ağır manipülasyonlar ve popülist söylemlerle kutuplaştırılmakta, halka adeta mülteci nefreti aşılanarak halk üzerinde kapanması zor yaraların açılmasına sebep olunmaktadır. Bunu maalesef çok yakın bir zamanda Altındağ olaylarında Suriyeli mültecilere karşı yapılan ırkçı saldırılarda deneyimledik. Öncelikle halkın idrak etmesi gereken bazı hususlar bulunmaktadır. Türlü zorluklar yaşamış bir göçmene ırkçı saldırılarda bulunmak bir bireyi vatansever veya kahraman yapmaz. Milliyetçi ve popülist söylemlerle manipüle edilen bu bireylerin saldırması gerekenler, ülkesini bırakmak zorunda kalan, savaştan kaçmış ve kendine yeni bir hayat kurmak isteyen gariban mülteciler değildir. Asıl saldırması gereken içinde bulunduğu kapitalist/emperyalist düzen ve onun çarkını döndürenlerdir” dedi ve göç sorununun kapitalist sistemin yaratmış olduğu bir kriz olduğunun altını çizerek sözlerine şu şekilde devam etti “Yakın dönemde yaşanan ve sonuçları itibariyle dünyanın birçok ülkesini ilgilendiren diğer yeni bir gelişme ise Taliban’ın iktidarı ele geçirmesidir. Böylece özellikle Türkiye gibi ülkelere yeni mülteci akınlarının kaçınılmaz olmaktadır. Peki nedir bu Taliban? Aslında Taliban radikal İslam hareketinin silahlı bir örgütüdür. Soğuk Savaş ve sonrası dönemlerinde, sosyalist yönetim tarzı benimseyen veya benimseme potansiyeli sergileyen bölgelerde (tıpkı Afganistan gibi) ABD antikomünizm adına laikliği tasfiye etmeye başlamıştır. Böylece antikomünizm adına radikal İslamcı hareketler bu bölgelerde serpilme fırsatı bulmuşlardır. Taliban yeni bir oluşum değil senelerin antikomünizm adına yaratılan bir ürünüdür.”

AFGAN KADINLARIN MÜCADELESİ TÜM DÜNYA KADINLARINA İLHAM OLMALI

Sohbetimize Afganistan’daki kadınların yaşadıkları/yaşayacakları üzerinden devam ederken Sena Taliban’ın radikal İslamcı fikirleri en başta insan haklarına karşı olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Fakat bu durumdan en çok etkilenen ve etkilenecek olanlar kadınlardır. Taliban sözcüleri dünya kamuoyuna şirin bir imaj vererek meşruiyet devşirmeye çalışmaktadır. Ayrıca şeriat kanunları çerçevesinde insan ve kadın haklarına saygı duyacaklarını ifade etseler de bu ifade bana sadece gülünç geliyor. Çünkü Taliban arzu ettiği meşruiyeti uluslararası kamuoyundan devşirdiği takdirde Kabil’i ele geçirmeden önce kırsal alanlarda ve bundan yaklaşık 20 sene önce olduğu gibi şeriat kanunlarını en sert haliyle uygulamaya devam edecektir. Özellikle Taliban sözcülerinin röportajlarındaki “Kadınların yalnız başına dışarı çıkmasına izin vereceğiz” gibi insanlık dışı söylemleri ukala bir üslupla dile getirmeleri, kız çocuklarını mücahitlerine ganimet olarak toplamaları gibi birçok insanlık dışı söylem ve faaliyetleri karşısında tüm dünya sus pus oturmaktadır. Ancak son günlerde karşımıza çıkan Afganistan’da kadınların Taliban’a karşı bir başkaldırı göstermesi içime su serpmektedir. Özellikle Afganistan’ın Bağımsızlık Günü’nünde sokağa dökülen kadınların böylesine radikal İslamcı bir rejime karşı başkaldırısı tüm dünya kadınlarına ilham olmalıdır. Meşru olmayan bir rejim altında yaşamak zorunda kalan Afganistan halkının, Afganistan’da yaşayan bütün kadınların ve azınlık durumundaki kimselerin, çocukların, LGBT’lerin yanında olduğumuzu, onların sahipsiz olmadığını tüm dünya ile beraber Taliban’a göstermeliyiz. Fakat bunu yaparken aynı zamanda emperyal güçlerin bölgedeki hegemonyasının bilincinde olarak Afganistan halkının emperyal boyunduruktan kurtulduğu ve eşitlik temelinde insan ve özellikle kadın haklarına saygılı ve meşru yollarla seçilmiş, emperyal güçlerin kuklası olmayan rejime sahip bir ülke kurabilmesi ümidi ile hareket edilmelidir” diyerek sözlerini bitiriyor.

TALİBAN’IN TEKRAR CANLANMASI AFGANİSTAN İÇİN YENİ BİR CEHENNEM!

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler öğrencisi Şimal Afgan kadınların yaşadıkları acıdan bahsederek başlıyor sözlerine: “Bir sabah Afgan kadınlar, üzerlerine kara bulutlar inerken ve yağmurlar acımasız bir şekilde yüreklerine çarparken uyanıyorlar. Bir gün öncesindeki hayatları ters yüz oluyor ve isimlerinin önündeki unvanlarının üzerine toprak serpiliyor, isimleri dahi yok olmakla karşı karşıya kalıyor. Bulutlar gitmiyor, bulutlar çekilmiyor ve daha da yoğunlaşarak üstlerini kaplıyor. Dünya seyrediyor, toplantılar ve kongreler sonuçsuz kalıyor, erkek tahakkümü ve baskısı altında nefes almakta zorlanan Afgan kadınlara hiç kimse yardım eli uzatmıyor. Okulları, meslekleri, sosyal hayatları ve hatta sadece salt hayatları tehlike altında olan sayısız kadın, yardım ve destek çığlıklarını tüm evrenin duyması için olanca gücüyle çabalıyor. Yıllar önce kazandıkları mücadelenin sendelemesi ve yirmi yıl üstü örtülü kalmış Taliban'ın tekrardan canlanması ile yeni bir cehenneme doğru yol alıyorlar.” Afganistan’daki kadınların çaresizliğini duygusal cümleleri ile yüreğimize vuruyor Şimal. Ne yapılmalı? dediğimizde ise sözleri: “ABD'den medet ummamalılar. Kadınlar tüm dünyadan yardım istemeli. Dünyanın her yerinde kadın hareketi var bir şekilde iletişim kurulmalı ve yardım edilmeli. Afganistan’daki kadınlar direnmeli ve pes etmemeliler, iletişime geçebilmek için ellerindeki tüm imkanları kullanmalılar. Oturup, teslim olup Taliban'ın gelmesini bekleyemezler bu çok üzücü olur keşke bir şekilde yardım edebilsek” diyerek sözlerini bitiriyor.

HER NEREDE OLURSAK OLALIM MÜCADELE ETMELİYİZ!

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden bir diğer arkadaşımız Lisan da Afganistan’daki kadınların yaşadıklarıyla empati kurduğunu en az onlar kadar korktuğunu, endişelendiğini belirterek söze başladı ve devam etti: “Özellikle hayatlarımıza sahip çıkabilmemiz için önce toplumsal sonra kendi ayaklarımızın üzerinde durarak mücadele etmemiz gerektiğini bir kez daha çok iyi anlıyorum” dedi. Lisan sözlerine şu şekilde devam etti: “ABD balonunun patlamış olması her ne kadar öngörülebilir bir durum olsa da bu yirmi yıllık süreçte kadınların kendileri için oluşturdukları hayatların bu kadar hızlı sonlanması çok üzücü. Fakat nerde olursak olalım mücadele ederek bu kötü günleri aşacağız” diyerek sözlerini bitirdi.

Afganistan’daki kadınların durumuna dair Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nden Merve’nin konuşmasında da tıpkı Şimal’in ve Lisan’ın acıklı ve üzücü cümlelerini barındırıyordu. “Şu anda Afganistan’daki kadınların durumunu hepimiz üzülerek takip ediyoruz. Bugün dünya üzerindeki bütün kadınların özgürce yaşamaya, gezmeye, düşüncelerini açıklamaya hakkı varken şu an Afganistan’da yıllar önce gördüğümüz baskıcı bir yönetim söz konusu. Tıpkı 1990’lı yıllardaki Taliban yönetimi ülkeye el koymasındaki gibi kadınların yaşamları hakkında oldukça ağır kararlar vermesini ve yine onlara oldukça kötü günler yaşatmasını görüyoruz. Orada yaşayan kadınlar yıllar önce gördükleri baskıcı yönetimin tekrardan egemen olmasından çok endişeli. Çünkü bu yönetim kadınların hayatlarını her yönden oldukça kısıtlıyor. İstedikleri gibi giyinemiyor, dışarı çıkamıyor, kişisel hakları sanki başkalarına bağlıymış gibi yaşıyorlar. Orada yaşayan kadınlar ve bizler bu durumun gittikçe kötüleşmesinden endişe ediyoruz. Afganistan’daki kadınların mücadelesine hepimiz tanıklık ediyoruz ve üzülüyoruz. Çünkü istedikleri gibi giyinememeleri, dışarı çıkamamaları gibi uygulamalara karşı verilen bu mücadele günümüz koşullarında çağdışı kaldığı için kabul edilir nitelikte değil” diyor ve Afganistan’daki kadınların her zaman yanında olduğumuzu belirterek sözlerini bitiyor.

Evrensel'i Takip Et