Tarım işçileri: Kırk yıl önce nasılsa koşullar hâlâ öyle
Mevsimlik tarım işçileri kamyon ve traktör kasalarında taşınıyor, derme çatma çadırlarda konaklıyor, günlüğü 120 ila 140 lira arası yevmiye ile çalışıyor.
Fındık işçisi kadınlar
Fotoğraf: Nedim Kovan / DHA
Eren ERGİNE
İstanbul
Tarım iş kolunda, önemli bir kısmı kadın olmak üzere her yıl yüz binlerce işçi tarlalarda çalışmak için yollara düşüyor. Gittikleri her yerde bir yığın sorunla karşılaşan mevsimlik tarım işçileri insani koşullarda çalışmak istiyor. Erzincan ve Adana’da şeker pancarı, Elbistan’da nohut, Malatya’da kayısı hasat eden mevsimlik tarım işçileri fındık toplamak için Ordu’ya gidiyor. Malatya ve Adana’da sıcaktan kavrulan, Ordu’da sağanak yağmur ve selle mücadele eden işçiler hâlâ ilkel koşullarda çalışıyor. Kamyon ve traktör kasalarında taşınan, derme çatma çadırlarda konaklayan, günlüğü 120 ila 140 lira arası yevmiye ile çalışan mevsimlik tarım işçileri “Kırk yıl önce koşullar nasılsa hâlâ öyle” diyerek koşullarının düzeltilmesini istiyor.
Anne babaları da tarım işçisi olan Suat ve Sinan bu işe çocuk yaşta başlamış. Suat evli ve 2 çocuğu var. Gittiği her yere mecburen ailesi ve çocuklarıyla gidiyor. Kendi yaşadığı sıkıntıları hatırlatan Suat “Çocuklarımın benim gibi mevsimlik işçi olmasını istemiyorum” diyor.
"ÇOCUKLAR DA BİZİM GİBİ MEVSİMLİK İŞÇİ OLUYOR"
Suat 21 yaşında Antep’ten çıkmış yola ekmek parası bulmak umuduyla. Biri 5 diğeri 3 yaşında olan çocukları da Suat gibi gözlerini açar açmaz yollarda bulmuş kendini. Bazen kamyon kasasında, bazen traktör römorklarında, çoğu zamanda balık istifi gibi yerleştirilen servis araçlarında. Çocuklarının kendi gibi mevsimlik işçi olmasını istemiyor Suat, ama başka da çaresi olmadığını ekliyor. Nedenini ise şöyle anlatıyor: “Aralık ayında evimize dönüyoruz, mayısa kadar çocuklar okula gidiyor. 4-5 ay sonra çocuklar da okuldan izin alıp bizimle birlikte yollara düşüyor. Öğretmenler bize internet üzerinden yardımcı olmaya çalışıyor ama yetmiyor. Her yerde internet çekmiyor, çocuklar başarılı olamıyor. Bu koşullarda başarılı olması da beklenemez zaten. Çocuklar da bizim gibi mevsimlik işçi oluyor. Biz bahçede ne iş yapıyorsak onlar da aynı işi yapıyor. Çalışırken zorlanıyorlar ama onları da memlekette tek başlarına bırakamayız.”
Anne-babası, kayınvalidesi, eşi ve çocuklarıyla birlikte aynı çadırda kalan Suat eli ayağı tutmaya başladığından beri ailesine yardım ettiğini aktarıyor. Ülkenin ekonomik durumunu hatırlatan Suat “Ben şimdi ailemi Gazientep’te bırakıp gelip burada çalışsam, çok sıkıntı çekeriz. Zaten tek başıma çalışsam geçinemeyiz. O nedenle hep birlikte yollara düşüyoruz” diyor.
"İHTİYACI OLMAYAN BU KOŞULLARDA ÇALIŞMAZ"
Ne güvence var ne sigorta, ilkel koşullarda zor çalışma koşullarında çalışan tarım işçileri gittikleri yerlerde gösterilen alana çadır kuruyor, bulunduğu coğrafyaya uyum sağlıyor. Sıcak, soğuk, yağmur çamur demeden sabah 07.00’den akşam 17.00’ye kadar çalışıyor. 2 bin işçi 700 çadır kurulmuş Ordu’da… Antep’ten, Urfa’dan, Adana’dan gelen işçiler her haneye bir çadır olmak şartıyla yerleştirilmiş. “İhtiyacı olan geliyor olmayan da zaten bu koşullar da çalışmaz diyor” Suat: “Genelde Kürt işçiler çalışıyor, son yıllarda Suriyeli mülteciler de dahil oldu. Gittiğimiz yerlerde en az 15-20 gün kalıyoruz, iş yoğunluğuna bağlı. Ailecek çalışıp didiniyoruz ancak aldığımız parayla yıl sonuna kadar hayatlarımızı devam ettiremiyoruz. 130 lira yevmiye çok az. En kötü 200 lira olması gerekiyor. En azından yemek ve su paramız çıkardı.”
Asıl iş yükünün kadınların omzunda olduğunu ifade eden Suat şöyle devam ediyor: “Kadınlar gündüz bahçede çalışıyor akşam ise çocukların yıkanması, yatakların hazırlanması yemeklerin pişirilmesi, bulaşık çamaşır hepsi kadınların omzunda. Gece ilerleyen saatlerde ise uyumadan hemen önce ertesi gün yenilecek yemeklerin hazırlanması yine kadınların iş yükü arasında. Erkekler ise çevreden odun topluyor, yakında varsa çeşme, su taşıyor, yoksa bazen benzinlikten bazen konu komşudan alınıyor. Hava durumuna göre çadırın etrafı hazırlanıyor. Dinlenme diye bir şey yok, çadır alanına gittiğimizde de çalışmaya devam ediyoruz.”
"6 AY BAHÇEDE 6 AY NE İŞ OLURSA"
Sinan şanslılardan zor koşullara rağmen üniversite okumuş, makine mühendisi olmuş. Ancak yeni mezun olduğu için iş bulamamış. Ailesiyle birlikte Urfa Siverek’ten çıkmışlar yola. Eylülün ilk haftasına kadar da Ordu’da kalacaklar. O da Suat gibi çocuk yaşta başlamış tarım işçiliğine, işin zorluğundan dolayı bir an önce kendi mesleğini yapmak istiyor. Mevsimlik tarım işçilerinin çalışma koşullarını şöyle anlatıyor: “120 lira günlük yevmiye alıyoruz. Ordunun yerlileri 170 civarı falan alıyor. Ailecek 5 kişi çalışıyoruz, çadırda kalıyoruz. 5-6 ay mevsimlik işçilik yapıyoruz genelde, memlekete çoluk çocuğu götürdükten sonra büyükşehirlerde iş bulmaya yöneliyoruz. İnşaat olur boya badana işi olur, dönemlik çalıştıran fabrika olur, artık ne çıkarsa. Aile düzeni yok, aile fertleri ayrı. Geçimini sağlamak için ne iş varsa yapıyor insanlar. Bir gün güneşten kavurulup başka gün sele teslim olabiliyoruz. Geçen hafta aşırı yağmurdan dolayı çadırlar su doldu, 17 yaşında bir kız kardeşimiz elektrik çarpması sonucu hayatını kaybetti. Mevsimlik tarım işçilerine gösterilen çadır yerleri hayvanı bağlasan durmaz, o şekilde barınıyoruz yani. Koşullar iyi değil, yapılacak iş değil bizimkisi. Alınmayan önlemler bugün bir cana sebep oldu, ama kimsenin umurunda değil.”
"DUŞ YOK, TUVALETLER DERME ÇATMA"
Babasından örnek veren Sinan yıllarca çözülmeyen sorunlara dikkat çekerek, “40 yıl önce koşullar nasılsa hâlâ öyle, hiçbir değişiklik yok. Duş yok, tuvaletler derme çatma, işçilerin kalması için konteyner kurabilir yetkililer, mutfak tuvalet ya da duş alabileceğimiz temiz alanlar oluşturabilirler. Tuvaletleri hâlâ kendi imkanlarımızla yapıyoruz, özellikle kadınlar çok fazla sıkıntı yaşıyor. Hijyen desen zaten yok. Taşınabilir tuvalet, duş koymak çok mu zor? Su sorunumuz var, belediye yetkililerine para veriyoruz su getirsinler diye ama o bile gelmiyor, gelse de geç geliyor. Kadınlar olmasa biz bu işi yapamayız. Çamaşır makinesi falan yok, elde yıkanıyor, bulaşıklar yine öyle. Akşama kadar bahçede çalışan kadınlar çadıra döndüğünde önlerinde duran dağ kadar işleri yapmaya koyuluyor. Devlet tarım işçisine sahip çıksın, çok emek veriyoruz, bu emeğimizi görsünler, koşullarımızı düzeltsinler, insanca çalışmak istiyoruz” diyor.
"BİRLİKTE HAREKET ETSEK DAHA İYİ KOŞULLARDA ÇALIŞIYOR OLURDUK"
İşçilerin genel olarak koşullardan rahatsız olduğunu ancak kendisinde değiştirecek gücü görmediğini de ekleyen Sinan şunları belirtti: “Bireysel başkaldırı fayda etmiyor. Tarım işçileri örgütsüz, yaptırım gücü yok. Ekmek parası için mecburen çalışıyor. Birlikte hareket etsek daha iyi koşullarda çalışıyor olurduk. İnsanların ölmediği, iyi koşullarda yaşadığı, iyi koşullarda barındığı, ama ne yazık ki birlik yok” diyor.
Siyasi gelişmelerden dolayı ortamın gergin olduğunu da belirten Sinan şunları söylüyor: “Halk bize karşı tavırlı. Ortam çok gergin farklı kimliklere tahammül az. Sosyal medyadan falan takip ediyoruz, çalışanlar saldırıya maruz kalıyor. Ana dilim Kürtçe, konuşuyoruz aramızda, gelip uyarıyorlar Türkçe konuş diye. Karşı çıksan tartışsan gerginlik oluyor. Ülkemize gelen yabancı turiste Türkçe konuş denmiyor ama bize dayatılıyor. Bunu yaşıyoruz görüyoruz.”