Eğitim Sen: Tam zamanlı yüz yüze eğitim için herkesi sorumluluk almaya çağırıyoruz
MEB tarafından yaz ayları boyunca okullarda ciddi bir hazırlık yapılmadığını belirten Eğitim Sen, yüz yüze eğitime başlanabilmesi için taraflara sorumluluk alınması çağrısı yapıldı.
Aliağa'da açılan imza standı | Fotoğraf: Eren Saran/Evrensel
MEB tarafından yaz ayları boyunca okullarda ciddi bir hazırlık yapılmadığını belirten Eğitim Sen, "Yüz yüze eğitime başlanabilmesi için eğitim bileşenleri bilimi rehber edinmeli ve sorumlulukla hareket etmelidir!" çağrısı yaptı.
MEB tarafından okullarda 6 Eylül’de tam zamanlı yüz yüze eğitime başlanacağı açıklandı ancak alınan tedbirlerin neler olduğu ısrarla açıklanmıyor. Eğitim Sen yaptığı açıklamada eğitim emekçileri ile paylaşılmayan konuları şöyle sıraladı:
- "MEB bugüne kadar seyreltilmiş sınıf uygulamasına ilişkin olarak nasıl bir hazırlık içinde olduğunu, kaç yeni derslik yaptığını ısrarla açıklamamaktadır. Sınıfların havalandırılması için kış aylarını da dikkate alan bir pencere sistemini tüm sınıflarda hayata geçirip geçirmediğine dair bir açıklama da söz konusu değildir. Eğitim bileşenleri yaz aylarında okullarında böyle bir çalışma olmadığını gözlemlemiştir.
- Okullarımızın büyük bir çoğunluğunu oluşturan kalabalık okullarda, öğrenci ve öğretmen tuvaletlerinde gerekli genişletmenin, lavabo sayılarının arttırılıp arttırılmadığının bilgisi mevcut değildir. Öğretmen odalarının en azından ikiye çıkarılması yönünde bir hazırlık da yoktur.
- Maske, sabun ve diğer hijyen malzemeleri konusunda okullarımızda ne düzeyde bir hazırlık yapıldığı, bu malzemelerin temininin birçok konuda olduğu gibi yine velilerimizin sırtına mı yükleneceği konuları muğlak durumdadır.
- Okullarımızda sağlıklı bir ortamın düzenli bir şekilde oluşturulması için yardımcı personel olarak çalışan arkadaşlarımızın görevlendirmeleri hangi aşamadadır bilinmemektedir. Yıllardır kadrolu yardımcı personel alımı yapılmamakta ve ihtiyaçlar İŞKUR üzerinden geçici görevlendirmelerle geçiştirilmektedir. Birçok okulumuzda velilerimiz ekonomik yük altına girmek zorunda kalmaktadır.
- Seyreltilmiş sınıf uygulaması tam anlamıyla hayata geçirildiğinde zaten var olan öğretmen ihtiyacı ciddi düzeyde artacaktır. Zaman zaman temaslı veya hasta olabilecek öğretmenlerimizi de düşündüğümüzde öğretmen ihtiyacının giderilmesi için, bir an önce ve en az yüz bin öğretmen atamasının yapılması oldukça önemlidir. Ancak bu konuda da MEB ve iktidar kulaklarını tıkamakta, herhangi bir çalışma yürütmemektedir.
- Mevcut durumda aşı yaşı 15’e çekilmiştir. Bu durum lise birinci sınıf öğrencilerinin aşısız bir şekilde okullarda olmasına neden olacaktır. Lise öğrencilerinin bulaş riski yüksek olan yaş grubu içinde olduğunu ve dünyanın birçok ülkesinde aşı yaşının 12 yaşına çekildiğini dikkate alarak, sendikamız ülkemizde de bu yaş sınırına çekilmesi yönünde bir çağrı yapmış, fakat bu çağrı henüz karşılık bulmamıştır.
EK BÜTÇE TALEBİ
Alınması gereken tedbirler için önemli bir bütçeye ihtiyaç olduğunun ancak ne AKP-MHP iktidarının ne de MEB'in ek bir bütçe konusunda açıklama yapmadığının altını çizen Eğitim Sen "Eğitim alanında seferberlik düzeyinde bir çalışma için bir an önce kapsamlı bir ek bütçenin hazırlanıp hayata geçirilmesi gerekmektedir" dedi.
Yaz ayları boyunca sınırlı düzeyde yapılan “telafi de ben de varım” etkinliklerinin gerçek bir telafi eğitimi niteliği taşımamadığını hatırlatan Eğitim Sen "Müfredatlar yeniden gözden geçirilmeli ve uzaktan eğitim sürecinde yaşanan bilişsel, fiziksel ve duygusal kayıpların giderilmesini içeren bir telafi eğitimini de kapsayacak tarzda yeniden düzenlenmelidir. Aşırı yükten kurtarılmış müfredatlarla iki yılı kapsayan zorunlu bir telafi eğitiminin mevcut yürüyen eğitimle iç içe yürütülmesi gerektiği yönündeki çağrılarımız hayat bulmamış, MEB bu konuda da bir çalışma yürütmemiştir." diye belirtti.
"EĞİTİM BİLEŞENLERİ BİLİMİ REHBER EDİNMELİ VE SORUMLULUKLA HAREKET ETMELİDİR!"
MEB’in eğitim emekçilerinin sağlıklı bir ortamda çalışma hakkını ve öğrencilerin de sağlıklı bir ortamda eğitim hakkını kullanabilmeleri için gerekli tüm tedbirleri almasının zorunlu olduğunu, aşı olmaktan kaçınan eğitim emekçileri için haftada iki defa PCR testinin zorunlu tutulması konusunun kimi çekinceleri ve kaygıları beraberinde getirdiğini ifade eden Eğitim Sen şöyle devam etti:
"Belirtmek isteriz ki sendikamız, salgın sürecinin başından beri bilim insanlarının ve Türk Tabipleri Birliği’nin salgın yönetimine ve alınması gereken tedbirlere ilişkin raporlarını, çözüm önerilerini ve uyarılarını kendisine referans almaktadır. Ancak dikkat çekmek istediğimiz bir nokta bulunmaktadır. Siyasi iktidarın ve özellikle de Sağlık Bakanlığı’nın bilimsel verilere dayanmayan, birbiriyle çelişen açıklamaları ve uygulamaları ile salgın yönetiminin şeffaf yürütülmemesi gibi sorunlar ne yazık ki eğitim emekçileri nezdinde de aşı ve yan etkilerine dair çeşitli kaygılara sebep olmaktadır.
Biliyoruz ki insan hakları, temel hak ve özgürlükler aynı zamanda karşılıklı sorumluluklarımızı da içermektedir. Salgın gibi toplum sağlığını tehdit eden bir konuda karşılıklı olarak birbirimizin sağlıklı bir çevrede yaşam hakkını, çalışma hakkını ve eğitim hakkını savunmamız gerekmektedir. Sağlıklı ve güvenli bir şekilde tam zamanlı yüz yüze eğitim için tüm eğitim bileşenlerinin aşı olması, toplumsal bir sorumluluktur. Bu konuda tepeden inme kararlar yerine kaygıları giderecek, bilimi rehber edinen ve konunun özneleriyle birlikte oluşturulacak politikaların oldukça önemli olduğunu belirtmek isteriz.
"TESTLER BİR SÜRE İŞ YERLERİNDE YAPILMALI"
Özellikle aşı olmaktan kaçınan eğitim emekçilerinin haftada iki gün virüsün yoğun olarak yer aldığı hastanelere gitmek zorunda bırakılmamaları, salgın sürecinden ders çıkarılarak iş yeri hekimliği uygulamasına gidilmesi, bu sağlanana kadar bölge bölge oluşturulacak gezici sağlık ekipleriyle testlerin iş yerlerimizde yapılması önem arz etmektedir.
Her eğitim ve bilim emekçisi, eğitimin yüz yüze olması gerektiğini bilmekte, acil uzaktan öğretimle daha fazla eğitim sürdürülemeyeceğini görmektedir. MEB’de artık salgın yönetiminin “ben yaptım, oldu” mantığıyla yürütülemeyeceğini görmelidir.
Okullarımızı amasız, fakatsız açabilmek ve açık tutabilmek halkımız açısından ivedi bir ihtiyaçtır. Okullarımızın kapalı kalmasının toplumsal zararları düşünüldüğünde MEB’in ve iktidarın duyarsızlığı kabul edilemez. Yayımlanan “COVİD-19 SALGININDA OKULLARDA ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER” broşürü ile sorumlulukların büyük bölümünü okul yöneticilerinin üzerine bırakarak bu süreç yürütülemez. AKP-MHP iktidarını ve MEB’i bir kez daha sorumlu davranmaya çağırıyoruz. (HABER MERKEZİ)