26 Ağustos 2021 04:04

Her ekalliyeti düşünüyorum

Kullandığı dil nedeniyle çağdaşları tarafından anlaşılamadığı için “Karanlık” diye adlandırılmış olsa da Heraklit kendisinden sonra gelen filozofları derinden etkilemiş önemli bir filozoftur.

Heraclitus | Fotoğraf: Wikipedia

Halis Ulaş
Halis Ulaş

1928 yılının Temmuz ayının son günlerinde yirmili yaşlarının ortasında iyi giyimli iki genç Hopa’ya dört kilometre uzaklıktaki Peronit Köyü’nün (Çamlı) kahvesinde oturuyordu. Bir yandan ıhlamur ağaçlarının serininde kahvelerini yudumluyor bir yandan da köylülerle sohbet ediyorlardı. Daha doğrusu sohbet etmekten çok köylülerin sorguyu andıran sorularını açık vermeden cevaplamaya çalışıyorlardı. Ne de olsa her gün iyi giyimli yabancı iki genç köy kahvesine gelip oturmuyordu.

İki genç birkaç gün önce Gürcistan sınırından ülkeye kaçak olarak giriş yapmış ve Hopa’ya ulaşmaya çalışıyordu. Hopa’dan da haftada iki kez kalkan vapura binerek İstanbul’a gitmeyi planlıyorlardı. Ancak köylülerin sorduğu bir soruya verilen yanlış cevap İstanbul’a gitme hayallerini suya düşürmüştü. İki yabancı vapurla Pazar'a geldiklerini söylemişti. Halbuki vapurun Pazar'a uğramadığından haberleri yoktu. Ayrıca geldikleri vapurun adını da söyleyemeyince “yurtsever” bir köylü “vatanını koruma” bilinciyle hızlıca kolluk güçlerine haber uçurur. 

Böylece ülkeye kaçak giriş yapmış iki genç gözaltına alınır. Bu gençlerden biri Nazım Hikmet, diğeri de Laz İsmail ya da Marat takma isimleri ile bilinen İsmail Bilen’dir. Her ikisi de Türkiye Komünist Partisi üyesidir ve kaçaktır.  

Nazım Hikmet 1925 yılında Ankara İstiklal Mahkemesi'nde, "komünistlik teşkilatlanması ve propagandası yapmak suretiyle hükümet şeklini değiştirmek" suçundan İstiklal Mahkemesi'nde gıyabında yargılanmış ve 15 yıl kürek cezasına çarptırılmıştır. Bu nedenle de Sovyetler Birliği'ne kaçmıştır. Dönemin Hükümet’i 1926 yılında Ceza Yasası'nı değiştirince Nazım’ın cezası bir yıla düşmüştür. Bu değişiklik üzerine memlekete dönüş için resmen sefarete müracaat etmiş ancak bir buçuk sene beklemesine karşın hiçbir cevap çıkmayınca kendi ifadesi ile herçibadabad (ne olursa olsun) gelmeye karar vermiştir. Böylece ülkeye kaçak olarak İsmail Bilen ile giriş yapmıştır.

Peronit Köyü’nde yakalandıktan sonra kolluk güçlerinin yaptıkları üst aramasında bulunan dürbün, fotoğraf makinesi, harita ve Nazım Hikmet’e ait Eski Türkçe notlar alınmış bir defter şüpheli olarak savcılığa sevk edilmelerine yeterli olmuştur. Nazım Hikmet’in defterini satır satır inceleyen Hopa savcısı kaçakları tutuklamaya yeterli olacak suç delilini bulmuştur. “Moskova’da her ekalliyeti (azınlık) düşünüş” …

Savcı defterdeki bu cümle ile Nazım’ın memlekete azınlıkları fitillemeye geldiğine kanaat getirir. Nazım’ın savcıya Eski Türkçe Heraklit kelimesini yanlış okuduğunu, o cümlenin aslının “Moskova’da Heraklit’i düşünüş” olduğunu söylemesi belki savcının birazcık kafasını karıştırmış olabilir. Ancak Nazım’ın Heraklit’in Yunan bir filozof olduğunu söylemesi muhtemelen savcının tüm kafa karışıklığını billurlaştırarak “azınlıkları fitilleme” kanaatini netleştirmiştir. Böylece Nazım Hikmet’in yaşamı boyunca toplamda on yedi yıl sürecek mahpusluk hayatı Hopa’da başlamıştır.

Nazım Hikmet’in ilk tutukluluğuna aracılık eden “Heraklit”, Nazım’ın Benerci Kendini Niçin Öldürdü? şiirinin I. Kısım, I. Bap’ında;

“…Genç adam     piposunu çıkarıyor cebinden
 aranıyor kibriti. 
Bakıyor akar suya  
düşünüyor Heraklit'i,  
düşünüyor büyük hakîm Heraklit'i genç adam...”
dizeleri ile tutuklandıktan 4 yıl sonra boy gösterir. 

Heraklit’in dünyada boy göstermesi Nazım Hikmet’in şiirinde boy göstermesinden çok daha öncedir. Heraklit milattan önce 540 ila 480 yılları arasında Efes’te yaşamıştır. Efes’e yönetici yetiştiren soylu bir aileden gelir. Ancak sıra kendisine geldiğinde Heraklit yönetici olmayı reddeder. Heraklit’in yıldızı yönetici sınıfla ve zenginlikle barışmamıştır. Hatta önemli fragmanlarından birinde Hiç eksilmesin zenginliğiniz Ephesoslular, ki belli olsun alçaklığınız” demiştir. Ancak yönetici olmayan insanlarla da yıldızı barışmayan Heraklit kendini dağlara vurmuştur. Dağlarda ot ve bitki yiyerek yaşamını sürdüren Heraklit’in vücudu su toplayınca Efes’e geri dönmüştür. Vücudundaki suyu kurutmaları için doktorlardan yardım ister. Ancak yardımı “Yağmurlu bir havayı kuraklığa çevirebilir misiniz?” şeklinde bir bilmece ile talep edince tedavisiz kalır. Bunun üzerine kendi kendini tedavi etmek için bedenini sığır gübresi ile kaplatıp vücudundaki suyu kurutmaya çalışır ancak bu yöntemin işe yaramaması sonucunda 60 yaşında ölür.

Her ne kadar kullandığı dil nedeniyle çağdaşları tarafından anlaşılamadığı için “Karanlık” diye adlandırılmış olsa da Heraklit kendisinden sonra gelen filozofları derinden etkilemiş önemli bir filozoftur. Örneğin günümüze ulaşamayan Doğa Üstüne adlı eserini okuyan Sokrates’in “Anladıklarım pek mükemmel, ama eminim ki, anlamadıklarım daha mükemmel. Onları anlamak için, Delos’lu bir dalgıç olmak gerek!” dediği rivayet edilir.

Ölümünden binlerce yıl sonra Hegel, diyalektik felsefenin kurucusu Heraklit’e dair “Hiçbir sözü yoktur ki, eserime almış olmayayım” derken; Friedrich Nietzsche’nin “Dünya her zaman gerçeğe muhtaçtır. Demek ki, her zaman Heraklit’e muhtaçtır” saptaması, Heraklit’in ardılları üzerindeki etkisini anlamamız için sanırım yeterlidir.

Heraklit’in binlerce yıl sonra bile etkisini sürdüren kavramlara bakacak olursak; logos, ateş ve su ile karşılaşırız. Logos kavramını ilk kez Heraklit tanımlamıştır. Logos Yunancada ilk kelime anlamı olarak söz anlamına gelmektedir. Yuhanna İncil’i “Başlangıçta Söz (Logos) vardı. Söz Tanrı’yla birlikteydi ve Söz Tanrı’ydı” cümlesi ile başlar. Oysa Heraklit Logos’u söz anlamında değil bir yasa olarak kavramsallaştırır. Heraklit evrendeki her şeyin değişim içinde olduğunu savunur. Ona göre evrendeki her şey değişir. Fakat bu değişim rastlantısal ve gelişigüzel değil belli bir ölçü ve düzen içerisinde olur. İşte Heraklit bu düzeni ve değişimi sağlayan yasaya logos adını vermiştir. Bu anlamıyla logos rastlantı ve gelişigüzelliğin karşıtıdır, bir şekliyle ölçülülük barındırır.

Ateş, Heraklit’e göre nesnelerin kendisinden gelip, kendisine gittiği ilk maddedir. Bu düşüncesini "Bu evren, her şey için ay­nı ne bir tan­rı ne bir in­san ya­rattı onu. Var­dı, var ve var ola­cak. Hep can­lı ka­lan ateş, öl­çüy­le alev­le­nip öl­çüy­le sö­ne­cek” fragmanı ile dile getirir.   Heraklit’e göre her şey akar ve sürekli değişir. Ana madde olarak gördüğü ateş bir an için bile hareketsiz kalmayan bir maddedir.

Heraklit açısından önemli diğer bir kavramın su olduğunu belirtmiştim. Aslında su yerine ırmak, akış ya da değişim kavramlarını da dile getirebilirdim. Ama ateş ve suyun zıtlığının cazibesine kapıldım ve su kelimesini tercih etim. Ne de olsa ırmakta akan su da ateş gibi bir an olsun hareketsiz kalamayan bir maddedir. Belki de Heraklit’in en çok bildiğimiz fragmanları hareket halindeki su ile ilgili olanlardır. Değişimin kaçınılmazlığını tanımlamak için Heraklit "Aynı ırmaklara girenlerin üzerinden farklı sular akar" ya da “Aynı ırmaklara gireriz ve girmeyiz. Biziz ve değiliz” der.

Nazım Hikmet, ölümünden 2412 yıl sonra Benerci Kendini Niçin Öldürdü? şiirindeHeraklit, Heraklit!. Akar suya kabil mi vurmak kilit?” diye sorarken elbet cevabını bildiği bir cümleyi dizelerine aktarıyordu. Oysa muktedirler 2021 Türkiye’sinde halen bu sorunun cevabını bilmezden geldiği için, doğaya karşı ölçüsüzlüğü yüzünden Kastamonu’da, Sinop’ta, Bartın’da 82 insanımızın ölümüne sebep oldu. Sadece su da değildi insanlarımızın, hayvanlarımızın, bitkilerimizin ölümüne sebep olan. Ateş de muktedirlerin ölçüsüzlüğü yüzünden harlandı ve son 1 ayda 8 insanımız öldü, binlerce hayvanımız telef oldu ve yüzbinlerce hektar ormanımız yandı.

Söz”ün bittiği yerde sonsözü Heraklit’e bırakayım…
“Yan­gın sön­dür­mek­ten önem­li­dir öl­çü­süz­lü­ğü sön­dürmek”

Suyumuz bol olsun…

Meraklısına not: Nazım Hikmet’in Hopa’da ilk tutuklanışına dair daha kapsamlı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. Heraklit’e dair daha kapsamlı bilgiye de şuradan ulaşabilirsiniz.

Reklam
YAZARIN DİĞER YAZILARI