27 Ağustos 2021 00:21

Taslağa yansıyan kimin eğilimi?

"İki aylık süreçte temsilcilerle toplantılar yapılırken, üyeler bir yana delegelerle bile toplantılar yapılmadı. Bu yüzden işçilerin sorunlarının tam olarak taslağa yansıdığı tartışmalı."

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Turan KARA
İzmir

Türk Metal’in MESS grup sözleşmesi kapsamında hazırladığı taslak açıklandı. Tam günlük bir çalıştay ile ortaya 120 bin işçi için heyecan yaratmayan rakam çıktı.

Ankara’da yapılan çalıştayı değerlendiren temsilciler kendileriyle taslak hakkında bilgilerin paylaşıldığını ancak taslakla ya da taleple ilgili ilk açıklamayı genel başkandan başka kimsenin yapmayacağı konusunda da fikir birliği içinde olduklarını belirtti. Bir işyeri temsilcisi “Sadece kendi bölgemizden değil, Renault, TOFAŞ, Ford, Arçelik gibi amiral gemilerinin olduğu bölgelerden arkadaşlarla beraber tartışma fırsatı bulduk. Bize açıklanan bilgiler bizim yaşadığımız tartışmalara paraleldi. Ford, Renault, TOFAŞ, Arçelik için beklentinin yüzde 14-23 olduğu söylendi bize. Demir çelik olarak beklenti ortalaması da yüzde 18-25 deniyordu” dedi.

Temsilciler ve yöneticilerin gerek şubede gerek genel merkezde yaptıkları toplantılarda tartışıp, fikir alışverişinde bulunduğu bu toplantı sonrası sendikanın belirttiği gibi “temsili demokrasi” ile ortak bir karara bağlandığı düşünülebilir. Ancak anket çalışması, iki aylık süreçte temsilcilerle şubelerde temsilciler kurulu toplantıları yapılırken, üyeler bir yana delegelerle bile toplantılar yapılmadı. Bu yüzden işçilerin sorunlarının tam olarak taslağa yansıdığı tartışmalı. İşçiler ihtiyatlı davranmayı tercih ediyor çünkü kendi yaşam ve çalışma koşulları işçilerle aynı olmayan, işçilerin “tuzu kuru” diye tarif ettiği, İzmir’de 6 yıldır seçim yapılmadan atamayla belirlendiği için bürokratlaşmış temsilcilerin olduğu, şube yönetimine alınan kişilerin bile seçim olmadan belirlendiği göz önüne alındığında, Türk Metal’in kendi belirlediği kişilerle taslak oluşturduğunu ve bunu yaparken de tepkilerin çok olmayacağı bir zam ortalaması bulmaya çalıştığını ve işçileri düşük bir zam oranına ikna etmeye çabaladığını söylemek haksızlık olmaz.

ÇALIŞMA KOŞULLARININ AĞIRLIĞI NE OLACAK?

Taslakta yer alan taleplerin işçilerin kendi komiteleri ile belirlenmediği, MESS’in de yöntemlerini kullanıp işçileri “iş partneri” gibi görerek, işçi kitlesinin genelini “vasat”a ikna etmek için kurulmuş bir düzenden şöyle söz edebiliriz: Bu kadar temsilci toplantısına rağmen işyerindeki koşullar taslağa yansımıyor, sözleşme sadece zam oranına indirgeniyor. Bu durum sendika tarafından belirlenen temsilcilerin fabrikadaki işçi kitlesinin fikrini ve talebini sendika genel merkezine değil, sendika genel merkezinin görüşünü tabana iletmek için görev aldığı anlamını taşımaz mı?

Örneğin MESS’e üye fabrikalarda ortalama ücret 21.2 lira iken demir çeliklerde 18 lira civarı. Aynı şekilde iş cinayetleri öyle bir durumda ki Türkiye’deki bütün temsilciler bir arada toplantıdayken bile İzmir Demir Çelik fabrikasında bir işçi vahşi çalışma koşullarından dolayı hayatını kaybetti ve bu orada gündem olmadı. Sendikanın pandemiye atıf yapan “Ölümüne çalıştık” sözü demir çelik fabrikalarında gündelik bir gerçek ve bu konuda tek ses edilmiyor. Keza HABAŞ Demir Çelik fabrikası patronunun, ücreti 4 bin 500 lirayı aşan işçileri ya işten çıkarmak ya da ücret artışı hakkından yararlandırmamak için sendikadan istifaya zorlaması da alınacak ücret artışının aslında TİS sürecinde tartışmalar kadar temsili olduğunun işareti.

PATRON EDASI

Türk Metal Genel Başkanı Pevrul Kavlak’ın konuşması ise bir başka nokta. Patronların sıkıntısına dikkat çeken Kavlak, “Pandeminin neden olduğu sorunlar, işyerlerindeki duruşlar, ihracattaki daralma, otomobil satışlarındaki azalma derken, işimiz her geçen gün zorlaşıyor. Bir de başımıza çip sorunu çıktı. Hiç beklenmedik duruşlar yaşanıyor. O nedenle işimiz kolay değil… Zor… Hem de çok zor” diyor.

Pevrul Kavlak bir sendika başkanı olsa da bu sözleriyle MESS ve TİSK başkanlarını hatırlatıyor. Kavlak bunlar yerine satış ve kâr rekorlarını, sermaye artırımlarını, yatırımları ve devlet desteklerini saymıyor. Ya da “yeni normal” denilerek dayatılan yeni sömürü koşullarından da bahsetmiyor. “Ölümüne çalıştık kazanacağız” derken olmuş bitmiş bir süreç algısı oluşuyor, oysa işçiler için hâlâ süren baskılar, dayatmalar ve pandemi etkileri var.  Müdürler, amirler pandemi ile ilgili sosyal kısıtlama mesajları atıyor ve baskıyı sürdürüyor….

Kavlak ayrıca “Birkaç belediye dışında 20 yıldır bu ülkede grev yapılamıyor. En önemli silahımızın elimizden alındığı, sendikaların Yüksek Hakem Kurulu ile tehdit edildiği bir dönemi yaşıyoruz” derken buna itiraz etmek bir yana “Bizim de elimiz kolumuz bağlanıyor” diyerek bir çaresizlik vurgusu yapıyor. Grev yasaklarının kalkması için bir çağrı bile yapmaya gerek görmüyor.


"SÖZLER BÜYÜK, ORANLARI KÜÇÜK"

Açıklanan rakamlar sonrası İzmir’de çeşitli fabrikalarda çalışan işçiler taslağı değerlendirdi.

HABAŞ çelikhane işçisi: Şincik fabrikada herkesin aklındaki soru acaba sözleşmeden sonra çıkış olacak mı? Çünkü HABAŞ patronu yuksek ücretlileri çıkarıyor ve sendika izlemekle yetiniyor. Genel müdür sendikadan istifa edin bu zammı vermeyeceğim deyince sendika karar sizin deyip kenara çekiliyor, biz yönetimle baş başa kalıyoruz sanki sendikasız gibi. İşe yeni girenler için pek iyi görünmüyor. Yüzde 27 ile girecek olması, yüzde 18-19 alınması demek. O da en iyimser haliyle. Saat ücretini 21.50’ye çekmiyor bile, sadece 90 kuruş ekliyor. Bu durum kötü. HABAŞ’ta ne insanlık var ne iyi bir ücret. İnsanlar boşu boşuna her gün 12 saat çalışmak için çabalamıyor. Para, para değil ki, pul!

HABAŞ haddehane işçisi: Sözleşme sadece zam anlamına gelmemeli. Tamam zam çok önemli ama insanca çalışma desen yok, temsilcilik desen işe yaramıyor. Patron 4 bin 500 TL üzeri çalıştırmam dedi geçen sefer, şimdi herkesin gözü kaç kişinin çıkarılacağında. Sonra kronik rahatsızlığı olduğu için çalıştırılmayanlara ikramiye bile vermedi, sendika neredeydi? İnsanlar bu sorunları söyledi taslak çalışmasında. Onlar ne tartıştı bilemiyoruz.

HABAŞ sac işçisi: Bizim buranın saat ortalaması 18 lira. Çok kötü değil mi? Taslak için anket olsun temsilci toplantısı olsun yaptık ettik deniyor ama bize pek bir şey soran olmadı. Bazı yerleri dolaşmışlar tabii, buraya da gelmişler ama bana denk gelmedi. Benim saat ücreti biraz yükselecek belki ama hâlâ ortalamanın çok altında. Sefalet koşulları devam edecek.

İDÇ işçisi: Mazeret izni, bakım primi gibi şeyler yeni ve iyi. Sonra gelişir belki, hak kazanımı olarak bakılabilir. Ama bu taslak demir çelik işçisini mutlu etmez. Çünkü tam olarak temsil etmiyor diye düşünüyorum. Pazara çıkınca, elindeki paraya bakınca gerçekler ortaya çıkıyor. Ama patronlar bunu bile vermek istemez. Bir süre aralarında danışıklı dövüş izleriz, grev yasak derler falan, sonra istedikleri gibi geçer...

CMS Çiğli işçisi: Yine şaşaalı sözler büyük manşetler atarak bildirdikleri TİS taslağı işçilerin değil kendi çıkarlarına uyacak şekilde düzenlenmiş. Anketler yaparak işçinin fikrini almış gibi görünüp o anketleri yine kendi kafalarına göre yansıtmışlar. Enflasyon oranları yüzde 45’lerde. Bunun bir pazarlık rakamı olduğu da düşünülürse yaşam şartlarının giderek zorlaştığı bu koşullarda kabul edilemez. Yaşamımızı kredi kartlarına bağlamış durumdayız, pandemide durmadan çalıştık. Yoksullaşan biz zenginleşen yine patronlar… Karşılığı bu taslak değil!

CMS Pınarbaşı işçisi: Zam oranının en az yüzde 35 olması gerekirdi. Bunun olabilmesi için de teklifin daha yüksek olmasını bekliyorduk.

Öte yandan taslakta yeni ve olumlu olarak değerlendirilebilecek maddelerden bakım primi ve mazeret iznini sözleşmeye ekleme çabası olumlu bulunuyor. İşçiler ayrıca bayram ikramiyesinin yüzde 200 olarak istenmesini, tamamlayıcı sağlık sigortasının aileyi kapsamasını da olumlu buluyor. Ayrıca anaokulu desteğini iyi ama yeterli bulmuyor ve kreş desteği olarak genişletilirse iyi olacağını düşünüyor.

ÖNCEKİ HABER

SES Ankara Şubesi: Sözde toplu sözleşmeye karşı yarın iş bırakıyoruz

SONRAKİ HABER

Mata Otomotiv’de 3 vardiya tepkisi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa