DERİTEKS üyesi bir işçi yazdı: DERİTEKS Genel Kurulunun ardından…
DERİTEKS üyesi bir işçi, sendikanın 33. Olağan Genel Kuruluna dair izlenimlerini aktardı.
Fotoğraf: Eren Ergine/Evrensel
DERİTEKS üyesi bir işçi
Türk-İş’e bağlı DERİTEKS, 33. Olağan Genel Kurulunu geçen hafta sonu İstanbul’da gerçekleştirdi. Kongrenin yapıldığı salona toplu giren delegelerin sloganları ve coşkusu salonda mücadele havasının esmesini sağladı. Uzun süredir sendikanın genel başkanlığını yapan Musa Servi’nin aday olmadığı kongrede tek liste oluştu, İzmir Şube Başkanı Makum Alagöz genel başkan oldu. Yetki sorunundan tutalım da grup sözleşmelerine kadar birçok sorunun üst üste geleceği dönemde genel başkanlık koltuğuna geçen Alagöz ve yönetim kurulunun kongredeki yeni yaklaşımlarının önümüzdeki günlerde hayat bulunup bulamayacağını, kongrede çıkan iradenin belirleyeceği kesin.
Kongre başlarken Türk-İş’e bağlı sendikaların genel başkanları ve yöneticilerinin salona toplu girmesi karşısında “Yetki hakkımız gasbedilemez” diye slogan atılmasından da anlaşılacağı gibi Türk-İş yönetimine bir tepki vardı.
SENDİKAL REKABETİN VE HAMASETİN AYYUKA ÇIKTIGI BİR DÖNEM
Kongre açılış konuşmasını yapan Genel Başkan Musa Servi, işçi sınıfı ve sendikal hareket tarihinde kara bir leke olacak sendikal rekabeti kongre kürsüsünden eleştirdi. Binlerce deri ve tekstil işçisinin yetki gasbını engellemek için hem sahada hem de bürokrasi ile mücadele ettiklerini vurgulayan Servi, özellikle Türk-İş’e bağlı bazı sendikaların sırtlarından vurduklarını söyledi.
En son Türk-İş yönetimi ve Çalışma Bakanlığı ile yapılan görüşmeyi aktaran Servi, baraj konusunda asıl sorunun kendi rahatını bozmak istemeyen sendikaların olduğunun altını çizdi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından olumlu görüş alınmasına rağmen Türk-İş içinde bazı sendikaların barajların kalkmasına karşı çıktığını ve Türk-İş yönetimi ve başkanlar kurulu toplantılarına katılmamak ile tehdit ettiklerini aktardı. Servi, “Örgütlenmenin dibe vurduğu bir dönemde sendikalar eliyle birçok sendikanın baraj altında kalmasına göz yummak sınıfa ihanet değilse nedir” diyerek sendika yöneticilerini eleştirdi.
“Barajlar kalkarsa işçiler bizi bırakır, küçük sendikalara gider” söylemi aslında sendikaların düştüğü durumu bize göstermiş oldu. Sendikanın baraj sorunu yetmezmiş gibi bir de kendi iş kolunda kardeş sendika dediğimiz sendikaların saldırısı altında kalmıştır DERİTEKS. Aynı uluslararası sendikanın üyesi olmasına ve kendi aralarında örgütlü yere girmemek adına bir anlaşma yapmalarına rağmen, iş kolundaki sendikalar protokole uymadı.
Kürsüye çıkan Türk-İş İstanbul Bölge Temsilcisinin “DERİTEKS kardeşimizdir, baraj altında kalmaması için elimizden geleni yapacağız” sözleri hamasetin dışında bir şey ifade etmiyor deri ve tekstil işçileri için. Türk-İş Bölge Temsilcisi, işçilerin birliğini vurgulamak yerine ülkenin birliği, bütünlüğü üzerine fazlaca hamaset yapıp yüksek perdeden konuştu. İktidarın uygulamalarına tek bir laf etmeden kürsüden indi.
"DEMOKRASİ YOKSA BİR SORUN VAR"
Konuklar arasında olan DİSK/Gıda-İş Genel Başkanı Seyit Aslan, sendikal hak ve özgürlükler konusunda iktidarın sicilinin kabarık olduğunu, sendikal hak ve özgürlüklerin önündeki tüm engellere ve yasaklara karşı birlikte mücadele edilmesi gerektiğini ifade etti. Aslan, sendikaların ve emek örgütlerinin her düzeyde birbirleriyle dayanışmasının önemine dikkat çekti. Sendikal hareketin zayıflığının ve büyümemesinin bir nedenin de sendika içi demokrasinin zayıflığından kaynaklandığını söyleyen Aslan, “İşçiler temsilcilerini seçemiyorsa, delegelerini seçemiyorsa, TİS taslaklarını hazırlayamıyorsa, TİS sürecinde son sözü söylemiyorsa, grev hakkını kullanamıyorsa orada sorun var demektir. Sendikal demokrasi yok demektir. Sendikal hayatın ve işçi sınıfının olmaza olması sendika içi demokrasinin tam uygulanmasıdır” dedi.
Son dönemde Afganistan üzerinden mülteci ve göçmenlere dönük ırkçı ve faşist söylemlere dikkat çeken Seyit Aslan, bu anlayışlara karşı mücadele edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Belediye başkanlarının ayrımcı politikaları, burjuva partilerinin “sınır, hudut namustur” söylemlerini eleştirerek mültecilerin sınıf kardeşimiz olduğunu, sermayeye karşı ortak mücadele edilmesi gerektiğini ifade ederek, “İşsizliğimizin, yoksulluğumuzun, zamların, felaketlerin sorumlusu mülteciler değil. Asıl sorumlu olanlar sermaye ve iş birlikçileridir. Sermaye partileri milliyetçi duyguları kullanarak göçmen ve mülteci düşmanlığı yaparak bir yere varamaz. Bu anlayış Ankara Altındağ’daki gibi sonuçlar doğurur. Mültecilerin ve göçmenlerin bizim ekmeğimizle oynayanlar olmadığını, asıl görmemiz gerekenin bizi ve göçmenleri ucuz iş gücü olarak gören sömürücülerdir” ifadelerini kullandı.
Mülteciler işçi sınıfının bir parçası ve kardeşidir. Seyit Aslan’ın mülteciler konusuna değinmesi birçok işçinin birbirine bakıp “Nasıl yani” bakışı atması sendikalarda bu konu hakkında çokça eğitim ihtiyacı olduğunu gösteriyor.
YETKİ SORUNUNUN ÇÖZÜLMESİ GEREKİYOR
Kongreye giderken, sendikanın uzun zamandır baraja takılı kalması sendika içinde büyük bir krize neden olurken, yeni örgütlenen yerlerin yetkilerini bakanlıktan alamama, toplu sözleşmesi yenilecek fabrikaların toplu sözleşme masasında yetki sorununu öne sürüp müzakerelere yanaşmaması fabrikalarda ve sendikanın tabanında büyük rahatsızlıklara yol açtığı biliniyor. Konuşan delegelerin çoğu bu konu üzerinden konuşmalarını sürdürerek, sendikanın en yakıcı sorunu olan yetki meselesinin bir an önce çözülmesini yeni yönetimden istediler.
Kürsüye çıkan ya da aralarda kulis yapan birçok delege Kazlıçeşme ruhunu tekrar kazanmanın yolunu bulmamız gerektiğini söylüyor. Sendika içinde tam olarak gün yüzüne çıkmasa bile dericiler tekstilciler ayrımı olduğu bir gerçek. Mücadele dolu geçmişi olan dericiler ile sendikaya yeni katılan ve örgütlenme hevesi olan tekstilcileri bir potada eritip yeni mücadele olanaklarının nasıl ortaya çıkacağı sorusu tam yanıtlanmış değil. Yeni yönetimin en büyük işlerinden biri de bu olmalı. Sendikanın yeni örgütlendiği büyük fabrikalar olan ETF ve Akar Tekstil’den gelen delegeler mücadeleye aday olduklarını açık açık dillendiriyor.
Uzun yıllar genel başkanlık yapmış olan Musa Servi’ye bir nevi veda kongresi olan kongrede, Musa Başkana gerekli vefa ve değer gösterildi. Kongrede deyim yerindeyse tek mutsuz olan kesim DERİTEKS Tuzla Şube seçiminde kaybeden taraftı. Aralarda yapılan konuşmalarda yıllarca mücadele ettiklerini, fakat bu kongrede delegelikte kendilerine yer verilmediğini, kendilerinin de kürsüden söz alıp sorunların çözümüne katkı sunmak istediklerini sıkça dile getirdiler. Şimdi gözler yeni Başkan Makum Alagöz’de. Yetki sorununa kesin çözüm için somut planlarının olduğunu aktaran Alagöz, konuşmasında öne çıkardığı genç işçi, kadın ve örgütlenme projeleri ile delegelerde olumlu bir hava yaratmış durumda. Ateşten bir gömlek giyen Alagöz’ün atacağı her adım gerek sendikal kamuoyunda gerekse tabanda bir yankı bulacağa benziyor. Sendikanın bu kadar sorunla mücadele etmesine rağmen genel hava mücadeleye devam olduğu aşikardır.