28 Ağustos 2021 00:05

Kayıp Tanrılar Ülkesi

Yücel Özdemir, Ahmet Ümit'in "Kayıp Tanrılar Ülkesi" kitabı üzerine yazdı.

Fotoğraf & Kitap kapağı: YKY

Paylaş

Yücel ÖZDEMİR
Köln 

Ahmet Ümit’in on iki bölümden oluşan Kayıp Tanrılar Ülkesi romanı çok katmanlı, birbirinden farklı ve bağlantılı olmayan konular ve olayların polisiye bir dille anlatılmasını içeriyor. Romanda her bölüm öncesinde Antik Yunan mitolojisi döneminin Zeus’un ağzından anlatılmasına tanık oluyoruz. Böylece klasik bir roman beklentisi içinde olan okuru her bölümde sonradan cereyan edecek olaylarla paralellikler içeren antik dönemi de öğreniyor.

Bergama’da 1871’de yapılan kazılarda çıkan Zeus Altarı / Sunağı’nın Berlin’deki Pergamon Müzesi’ne getirilmesine bir tepki olarak kurgulanan roman Almanya’daki Türkiye kökenli göçmenlerin yaşamı, değişimi ve karşılaştıkları sorunların irdelenmesine dönüşüyor. Olayların geçtiği, başkahramanlarının yaşadığı yer Berlin.

Daha önceki “Elveda Güzel Vatanım”da olduğu gibi Kayıp Tanrılar Ülkesi’nde de arka planında detaylı bir tarih araştırmasıyla karşılaşıyoruz. Alman Mühendis Carl Humann’ın öncülüğünde Bergama’da yapılan arkeoloji kazılarında çalışan Ölmez ailesinin Berlin’e göç eden fertlerinden birinin öldürülmesiyle başlayan seri cinayetler etrafında dönen olayların üzerindeki sır perdesi Başkomiser Yıldız Karasu ve yardımcısı Tobias Becker tarafından kaldırılıyor.

Yazar, babası 12 Eylül askeri darbesinden sonra Demokratik Almanya Cumhuriyeti’ne göç eden Başkomiser Karasu üzerinden Almanya’daki Türkiye kökenli göçmenlerin değişimini, Türkiye kökenli göçmenlerin artık Almanya’nın parçası haline geldiğini ve iki Almanya’nın birleşme sürecini anlatıyor. Bu yönüyle bazı bölümlerde Bergama’dan Berlin’e götürülen Zeus Altarı’nın hikayesi geri planda kalıyor.

TÜRKİYELİLER "ALAMANCI" DEĞİL

Almanya’daki Türkiye kökenli göçmenler hakkında yazılanların çoğunda klişe bir şekilde yer alan “Alamancılar”, “Gurbetçiler”, “Almanya Türkleri” gibi yaklaşımlara uzak duran bir roman Kayıp Tanrılar Ülkesi. Hatta yer yer bu yaklaşımlar eleştiriliyor. Bu nedenle roman, Türkiye’den Almanya’ya göçün 60. yılında Almanya’daki Türkiye kökenlileri “göçmenler” olarak değerlendirmesi, yaşadıkları ülkenin parçası haline geldiklerini göstermesi bakımından önemli. 

Başkomiser Karasu şahsında, Türkiye kökenli göçmenlerin Almanya’daki sistemin bir parçası oldukları anlatılıyor. Türklüğünden, göçmenliğinden çok görevini yapan iyi bir polis olarak öne çıkıyor. Bergama’dan göç eden Ölmez ailesinin bireyleri üzerinden de bu değişim, nesiller arası çatışma, entegrasyon sorunları bir yanıyla yansıtılıyor.

Başkomiser Karasu ile yardımcısı Becker arasında geçen sohbetlerden ise Almanlar ve Türkiye kökenliler arasındaki ön yargılara yer veriliyor. Becker’in babasının geçmişte bir Nazi olmasını gizlemesi üzerinden Almanya’nın karanlık geçmişine, devlet içindeki ırkçı örgütlenmelere kurumsal ayrımcılığa göndermeler yapılıyor.

NSU PARALELLİĞİ VE SÜRPRİZ SONUÇ 

Üç kişinin seri cinayetler halinde öldürülmesi, her cinayet yerinde iz olarak Zeus Altarı’ndaki kartal başlı asanın bırakılmasının peşine düşen Başkomiser Karasu ve yardımcısı Becker, sık sık cinayetlerin Neonaziler tarafından işlenmiş olabileceğini hesaba katarak hareket ediyorlar. Pek çok bağlantı, olay ve isim cinayetlerin Neonaziler tarafından işlenmiş olabileceği beklentisini güçlendiriyor. Nitekim, romanda sık sık ülkede ırkçı terör örgütü NSU’nun Türklere yönelik seri cinayetler işlediğine göndermeler yapılarak, yaşananlar aktarılıyor.  Ancak “sürpriz son” bir bakıma klişe yaklaşımları pekiştiriyor. Çünkü okuduğunuzda göreceğiniz final; NSU cinayetleri bağlamında hem güvenlik birimleri hem de medya tarafından çok sık işlenmişti.

Romanın hem geçmişe hem de günümüze dair açık mesajlar vermesi, Almanya’daki Türkiye kökenlilerin yaşamlarına odaklanması önemli. Umarız roman Türkiye’deki aydınların azımsanmayacak bir bölümü arasında görülmeyen “Almanya’daki Türkiye kökenliler” gerçeğinin anlaşılmasına bir nebze katkı sunar.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Xiaomi ve Salcomp işçileri, işten atmalara karşı işbaşı yapmadı

SONRAKİ HABER

Selahattin Demirtaş'ın şarkısı Gula Min, Farqîn Azad tarafından seslendirildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa