19 Aralık 2012 12:58

Öğrencilere sorulmadan rektörlük seçimi yapılamaz

Gamze Erk

Bugün, 60 binin üzerinde öğrencinin olduğu İstanbul Üniversitesi’nde rektörlük seçimleri var.
Soruyoruz !
60 binin üzerinde öğrenci, 15 binin üzerinde üniversite çalışanı, bine yakın asistan... Bu seçim sürecinin neresindedir? Üniversite bileşenlerinin kendi üniversitelerine, eğitim gördükleri, çalıştıkları, bilimsel araştırmalar yaptıkları alana dair söz söyleme hakkı yok mudur?
Nerdeyse hiçbir alanda üniversite bileşenleriyle toplantı yapılmamış, talepleri sorulmamıştır. Rektörlük seçimleri yıllardır süren antidemokratik uygulamaların devamı niteliğinde, üniversite bileşenlerinden kaçırılarak kapalı odalar ardında gerçekleştirilmektedir. Öğretim üyelerinin iradesi de yok sayılarak, seçimlerde ilk altıya giren adaylar arasından seçilecek rektör, YÖK ve Cumhurbaşkanlığı tarafından belirlenmektedir. Tüm bileşenlerin katılmadığı seçimin kendisinin meşru olmaması bir tarafa, seçim sonuçlarının atamalarla geçersiz hale getirilmesi kabul edilemezdir.
Üniversitelerin ticari şirketlere dönüştürüldüğü, bilimin piyasa için üretildiği, öğrencilerin müşteri haline getirildiği ve tüm bunların kapsamının genişletilerek YÖK yasa tasarısı adı altında yasallaştırılmaya çalışıldığı bir dönemde bizlerin parasız, bilimsel, demokratik, anadilde eğitim talebi görmezden gelinmektedir.
Kapalı odalar arkasında yapılan toplantılarla belirlenen rektör adayları bizi ve taleplerimizi yansıtmamaktadır. Bu seçimlerde binlerce öğrencinin talebi yoktur ve çıkacak sonuç ne olursa olsun öğrenciler olarak, bu seçimin bizler açısından bir geçerliliği daha şimdiden kalmamıştır.
YÖK’ün atadığı, öğrencilerin oy vermediği, taleplerini yansıtmadığı bir rektör, kimin çıkarlarını korur. Kim seçtiyse, daha doğrusu kim atadıysa, hangi Ceo’nun taleplerini dinleyerek aday olduysa onun çıkarlarını korur. Seçimler öğrencilere açılmalı (öğretim üyelerinin oylarını geçersiz kılmayacak bir şekilde), üniversite emekçileri kendi çalışma koşullarına dair söz söyleyebilmeli, öğretim üyelerinin seçime katılma süreci göstermelik bir demokrasi oyunu olmaktan çıkarılmalıdır.
Aksi taktirde rektörlük seçimleri, ihalelerin kime verileceği, hangi dekanlıklara kimlerin yandaşlarının atanacağı, kadroların nasıl yerleştireleceği sorusuna, YÖK ve Cumhurbaşkanlığının atamayla verdiği yanıttan fazlası olmayacaktır.
Bu seçim süreci bir kez daha her yeni akademik yılın açılışında  bilimsel, demokratik eğitimden dem vuranların maskesini düşürmüştür. Seçimlerin şeffaflık içinde, tüm bileşenlerin katılımıyla yapılması ve söz, yetki, karar mekanizmalarının öğrencilere açılması gerekmektedir.
Öğrenci konseylerinin işlevsizleştirilmesi, kulüplerin yönetmeliklerle işlemez hale getirilmesi, asistanların işten atılması, öğretim üyelerinin proje üretmeye zorlanması, tezlerin YÖK eliyle belirlenmesi veya yönlendirilmesi, eğitimin muhafazakarlaştırılması, teknokentlerle öğrencilerin sermaye için bilim üretir hale getirilmesi; rektörlük seçimlerinin gündemi değildir, seçimlerin özel güvenlik kordonu arkasında, bileşenlerden kaçırılmasının asıl nedenide bu sorun ve taleplerdir.
İşte bu nedenle sadece üniversite öğrencilerinin değil, özgür düşünceyi, halk için bilimi, demokratik bir ülkeyi savunan herkesin rektörlük seçimlerine ve bu seçimleri antidemokratik bir biçimde yeniden dizayn eden yeni YÖK yasa tasarısına karşı mücadele etmesi gerekmektedir. Tüm bileşenlerin kendi talepleriyle katılabileceği bir mücadele zemini oluşmuştur. Bugün sermayenin üniversiteleri yeniden kendi ihtiyaçlarına göre şekillendirme planı karşısında en acil görevimiz tüm bileşenlerin yer aldığı bir platformda mücadele etmektir...

*İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi

Evrensel'i Takip Et