19 Aralık 2012 14:29
Utku Özveri / Sevim Güngör

Dört yılda bir yapılan rektörlük seçimlerinde İstanbul Üniversitesi’nin altı adayı bulunuyor. Bunlar; İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr İbrahim Keleş, İÜ İstanbul Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Erzengin, İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kulak Burun ve Boğaz Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Harun Cansız’ın yanı sıra halen rektörlük görevinde bulunan Prof. Dr. Yunus Söylet de adaylar arasında yer alıyor. İÜ İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel ise İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyeleri Girişimi’nin adayı olarak seçime girecek. İstanbul Üniversitesi rektörlüğü için adaylığını açıklayan bir başka isim de Edebiyat Fakültesi Bilgi Belge Yönetimi Bölümü’nden Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Canatar oldu.

‘YEMEKHANEYE ZAM SONRASI YEMEK YİYEMİYORUZ’

Seçimlerle ilgili konuştuğumuz İletişim Fakültesi 1. sınıf öğrencisi Şehmuz Özek; “altı aday var, dördü kendilerinden zaten. Yunus Söylet’in tekrar rektör olmasını istemiyorum. Yunus Söylet göz boyamak için Tv programlarına çıkıp okulda şunu yaptım bunu yaptım diye projelerini anlatıyor. Bizim fakültedeki binaların durumu çok kötü. Dönüp bir oraya baksınlar. Hepimiz tamiratlar nedeniyle tinerci olduk. Sadece bu kadar da değil, kampüskart uygulaması, yemekhane zamları... Kantin erken kapanıyor ve biz ikinci öğretim olduğumuz için bundan yararlanamıyoruz. Yemekhane zamlarından dolayı da üç aydır yemekhanede yemek yemiyoruz” dedi.

Ayrıca Özek yeni seçilecek rektörün “yürekli” olması gerektiğini ve ODTÜ rektörü gibi öğrencilerin arkasında durması gerektiğini ifade etti.

İletişim Fakültesi’nden bir başka öğrenci Ümmü Gülsüm Irmak ise öğrencilerin seçimlerde söz hakkı olmadığına dikkat çekti. “Ancak mevcut rektörümüz Yunus Söylet üniversitedeki sorunlarımıza çözüm bulabiliyor. Örneğin başörtüsüyle ilgili daha karar çıkmadan üniversiteye başörtüsüyle girmemize izin verdi. Ayrıca okulda polislerin öğrencilerden çok olduğunu ifade eden Irmak, geçen günler okuldaki erkek arkadaşlarının polislerin aramasına maruz kaldığını ve hiçbir açıklama yapılmadığını” ifade etti.

‘GÖSTERMELİK BİR SEÇİM’

İletişim Fakültesi’nden görüş aldığımız bir diğer öğrenci ise Mahmut Can Kavaklı, “Seçim var gibi görünse de aslında yok. Seçim tamamen profesörler ve yöneticiler arasındaki bir durum. Biz daha çok eğitim ve öğrenim durumuyla ilgilensek daha iyi olur. Zaten bu göstermelik bir seçim. Rektörü cumhurbaşkanı seçiyor” dedi.

Kavaklı, sınavlar hakkındaki düşüncelerini ise şu şekilde ifade etti “Kağıtlarımızı verirken hep bir şüphe içindeyiz. Acaba hoca ne der, ne düşünür diye. Son olarak da fakültedeki tamirattan rahatsızız. Bu tamirat şimdi değil yazın yapılmalıydı.”

‘BALTAYLA DAHİ OKULA RAHAT GİRENLER VAR’

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Ali Özcan ise “Seçimlerde öğrencilerin söz hakkı olmaması daha iyi. Sonuçta bu yönetim kadrolarının işi. 4800 öğrencisi bulunan bir fakültenin bile seçimlere girmesi büyük bir kaosa sebep olabilir. Ancak seçimlerde öğrenci temsilcilerinin söz hakkı olmalı diye düşünüyorum” dedi.

Fakültedeki sorunlara değinen Özcan, “mevcut rektörümüz hiçbir soruna çözüm bulamadı. Otomasyon sistemi her yıl çöküyor, okuldaki şiddet olaylarında yeterince ceza verilmiyor. Verilmediği gibi baltayla dahi öğrenciler rahatlıkla okula girebiliyor. Rektör Yunus Söylet de ‘Bahar aylarında gençlerin kanı kaynıyor’ diye açıklamalarda bulunuyor” dedi. Yeni rektörden hiçbir beklentisinin olmadığını söyleyen Özcan, bunun siyasi bir seçim olduğunu ve sağlıklı bir şekilde yapılmadığını ifade etti.

ÖĞRENCİLER MUHATAP ALINMIYOR

Edebiyat Fakültesi  Rus dili edebiyatı 1. sınıf  öğrencisi Efe Yegül ise; “İnsanlara sormadan ülkeye füze yerleştiren, eğitim sistemini değiştiren bir iktidar var başımızda. Böyle bir iktidar varken rektör seçimleri için öğrencilerin fikrinin alınmasını beklemek maalesef mantıklı değil. Tabii ki normal olanı öğrencilerin de fikrinin alınması” şeklinde konuştu.

‘YÖK 12 EYLÜL’ÜN ESERİ’

Edebiyat fakültesi felsefe öğrencisi Osman Çokaman, “Normalde o alanın kendi muhataplarının söz hakkı olması gerekiyor. Ama 12 Eylül’ün eseri olan YÖK zihniyeti, tepeden inme bir zihniyetin üniversitelere yansımasıdır. İlginç olan yeni YÖK yasa tasarısı tartışılırken bunu demokrasi getiriyoruz diye sunmaları ancak hala rektörlerin atama ile belirlenmesi, yeni YÖK yasa tasarısını yapan AKP ve sermaye çevrelerinin demokrasi anlayışıdır. Bunu en son yemekhane zamlarında gördük. Rektör yardımcılarıyla görüşülmesine rağmen cevap alınamaması, okuldaki birçok altyapı sorunu, öğrencileri muhatap alınmaması ve öğrenci sorunlarına kulak tıkanması rektörün sorunlara ne kadar çözüm bulduğunu gözler önüne seriyor. Mevcut yasa ve yeni yasanın öngördüğü rektörlük sisteminden çok fazla beklentimiz olamaz. Yine de bireysel olarak akademik özgürlük ve bilimden yana olması yıllardır mücadelesi verilen konu başlıklarındandır.” şeklindeki sözleriyle üniversitedeki rektörlük seçimlerini değerlendirdi.

‘BİZE HİÇBİR ZAMAN SÖZ HAKKI VERİLMEDİ’

Üniversitede yaklaşık 20 yıldır memur olarak çalışan Ömer Gedik; “Bize hiçbir zaman söz hakkı verilmiyor ve fikrimiz dahi sorulmuyor.

Burada 20 yıldır hiçbir şeyin değiştiğini görmedim. Ayrıca yıllardır asgari ücretle çalışan temizlik işçisi arkadaşlara yemekhanede yapılan son zamla birlikte bir öğün yemek 5 TL’ye veriliyor. Parası yoksa yiyecekler, eğer yoksa da eve aç gidecekler ne yazık ki” şeklinde konuştu. Yeni rektörden beklentisi de bu sorunlara acilen çözüm getirilmesi.  (İstanbul/EVRENSEL)

Evrensel'i Takip Et