Türkdoğan: Barış talebinin yükseltilmesi uygun siyasi iklimi doğurur
1 Eylül Dünya Barış günü yaklaşırken konuştuğumuz İHD Başkanı Öztürk Türkdoğan, “Barış talebinin yükseltilmesi uygun siyasi iklimi doğuracaktır." dedi.
İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan (Fotoğraf: Evrensel)
Birkan BULUT
Ankara
1 Eylül Dünya Barış Günü yaklaşırken Türkiye’de barış mücadelesini konuştuğumuz İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Kürt sorununda şiddete dayalı çözümsüzlükten artık vazgeçilmesi çağrısı yaptı. Kimi siyasilerin dediği gibi barış için uygun iklimin oluşması gerektiği fikrinin doğru olmadığını dile getiren Türkdoğan, “Aslında barış talebinin yükseltilmesi uygun siyasi iklimi doğuracaktır. İnsan hakları savunucuları olarak bizim bakış açımız budur” dedi.
Hitler Almanya’sının 1 Eylül 1939’da Polonya’ya saldırarak İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nı başlatmasının yıl dönümü, Dünya Barış Günü olarak kutlanıyor. Aradan geçen 82 yıl boyunca çatışmaların, savaşların ve emperyalist müdahalelerin hiç bitmediği dünyada insanlığın barış özlemi de hiç dinmedi. Tarih, egemenlerin çıkardığı savaşlar karşısında halkların barış mücadelesine de tanıklık etti. Ortadoğu’daki savaş ve yıkımlardan doğrudan etkilenen Türkiye’de ise barış mücadelesi, kendisini en güçlü Kürt sorununun çözümsüzlüğüne karşı gösterdi. Öte yandan toplumsal barışın ve bir arada yaşayan hakların eşitliği önündeki en büyük engel olan Kürt sorunu, birçok insan hakkı ihlalinin yaşanmasına da kaynaklık etti.
‘TÜRKİYE 2015’TE CİDDİ BİR FIRSATI KAÇIRDI’
1 Eylül Dünya Barış Günü yaklaşırken barış talebini, İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ile konuştuk. Türkdoğan Türkiye’nin hâlâ iç ve dış barışını sağlayamamış bir ülke olduğuna dikkat çekti. Bu nedenle ülkede bir barış sürecinin yaşanması gerektiğini belirten Türkdoğan, “Türkiye ölçeğindeki ülkelere baktığımızda çatışma çözümü yaşadığını görüyoruz. İspanya’da 1979’da çatışma çözüm sürecine girildi, Büyük Britanya 1998’de Hayırlı Cuma Anlaşması ile IRA ile anlaştı, Fransa Korsika sorununu 1980’lerde yasalarla başlayarak 1990’larda çözüm sürecini devreye koydu. Ancak Türkiye 2015’te ciddi bir fırsat kaçırdı, çözüm sürecini gerçekleştiremedi. Son 6 yılda yaşananlara baktığımızda, Kürt sorununu çözemediği için Türkiye’nin rejimi otoriterliğe kaydı. Çok ciddi can kayıpları oldu ve toplumsal barış zarar gördü. Oysa Türkiye’nin Kürt sorununu barışçıl yollarla çözmekten başka bir yolu yok” dedi.
‘KÜRT KARŞITI POLİTİKA TERK EDİLMELİ’
2015 yılındaki Dolmabahçe Mutabakatı’nın tarihi bakımdan çok önemli olduğunu belirten Türkdoğan, şöyle devam etti: “AKP, HDP, CHP ve diğer partiler bunun kıymetini bilemediler. Siyasi rekabet bu süreci olumsuz etkiledi. Türkiye’nin Ortadoğu’da izlediği Kürt ve Şii karşıtı politikanın etkisiyle çözüme gidilemedi. Suriye’de kökten dinci grupların Esad’a karşı desteklenmesi politikası içeriye de yansıdı. İktidarın Kürt karşıtı bu politikayı terk etmesi gerekiyor. Bir devlet, politikasını kimlik ve inançlarla şekillendirirse başarılı olamaz. Kimlik siyasetine karşıyız demelerine rağmen asıl kimlik siyasetini iktidar yapıyor. Türk kimliği ve Sünni inancıyla siyaset yapıyorsunuz. Türkiye’nin bu konudaki resmi ideolojisindeki yanlışın bedeli çok ağır oldu. Bu 20. yüzyılda kaldı, artık demokrasi ve insan hakları değerleri politikası var.”
ÇÖZÜMSÜZLÜKTEN BESLENENLER
Ayrıca Kürt sorunun çözümsüzlüğünden faydalananlar olduğunu belirten Türkdoğan, “Devletle iç içe geçmiş bir isim olan Sedat Peker’in ifşaatlarına da bakıldığında ’90’lı yıllarda olduğu gibi hâlâ Kürt sorununun çözümünü şiddette gören ekiplerin olduğunu anlatıyor. Siyasi mekanizmalar da bu konuda harekete geçmiyor. Kürt sorununda savaş politikasındaki ısrar, devleti, sistemi ve toplumu da çürütüyor. İnsanların bunun farkına varması gerekiyor. Türkiye’nin Kürt sorununda şiddetten beslenen çetelerden kurtulması gerekiyor. Çünkü bugün çözüm sadece Kürtlerle barış anlamına gelmiyor. Artık Türkiye’nin devletin içindeki çetelerden, rantçılardan ve her türlü dejenere olmuş ilişkilerden kurtulması gerekiyor. Kürt sorunundaki çözümsüzlük nedeniyle her alanda çürüme yaşanıyor” dedi.
Barış meselesinin sadece siyasi iktidarı değil herkesi ilgilendirdiğini ifade eden Türkdoğan, iktidardan muhalefete kadar toplumun her kesiminin de en önemli gündemi olduğunu vurguladı. Ancak kimi siyasilerin dediği gibi barış için uygun iklimin oluşması gerektiği fikrinin doğru olmadığını dile getiren Türkdoğan, “Aslında barış talebinin yükseltilmesi uygun siyasi iklimi doğuracaktır. İnsan hakları savunucuları olarak bizim bakış açımız budur” dedi.
‘GÖÇMEN SORUNUNDA DA ÇÖZÜM BARIŞ POLİTİKASI’
TÜRKİYE’nin Suriye, Irak ve Afganistan gibi ülkelerdeki dış politikası ve bunun sonucu olarak göçmen sorunu da barışın önündeki önemli engellerden. Suriyeli mültecilere yönelik ırkçı saldırılara varan sorunların ardından şimdi de Afganistan’dan gelen mülteciler gündemde. Göçmenlerle ilgili sorunun çözümünün de Türkiye’nin politikalarını barışçıl yönden değiştirmesinden geçtiğini vurgulayan Türkdoğan, “Türkiye Suriye’nin iç barışına katkı sağlamaya çalışır, Irak ve diğer ülkelerde de ilişkilerini düzelterek barışçıl bir politika izlerse, bu göç baskısını da sona erdirecektir. Ancak her ne olursa olsun mültecilerin hakları vardır ve iktidarın nefret söylemlerine yol açan politikalarına son vermesi, mültecilerin haklarını tanıması gerekir” dedi.