Küresel bataklığın şiirsel eleştirisi
K. Çağlar Aksu, Klaros Yayınları Dip serisinden çıkan “İnisiyasyon” adlı kitabında avangart şiirin izini sürüyor.
K. Çağlar Aksu'nun DİP'ten çıkan "İnisiyasyon" kitabının kapağı
Önder Birol BIYIK
Son yılların en revaçta konularından biridir küresel çağın şiirle alışverişi... Her şeyin dijitalleştiği teknoloji yoğunluklu inovasyon çağında şiir kendine nasıl yol açar? Bu sorunun yanıtı, sanırım şiirin geleceği ve postmodern çağda neliğini de belirleyecek. Erken modern çağın romantizmden beslenen lirik şiirin bugün robotik yaşamın sınırlarına dayanmış, duygusal zekası giderek küçülen insanın dünyasında anakronik bir hal almaya başladığını görüyoruz. Bu, insanlığın tarihsel hikayesinde kaçınılmaz bir durak mı, küresel çağın yarattığı geçici bir bunalım mı? Şüphesiz bunlar, felsefi düzlemde esaslı tartışmaları gerektiren sorular. Peki, bir şiir kendi yapısını koruyarak bu “Yeni Çağ” gerçeğine nasıl yaklaşır? Bu noktada avangart şiir tartışmasına geliyoruz sanırım.
K. Çağlar Aksu, daha önce yayımlanan “Sır ve Sûr”, “Kuyudan Ağıtlar” ve “Lethe” kitaplarında olduğu gibi geçtiğimiz günlerde Klaros Yayınları Dip serisinden çıkan “İnisiyasyon” adlı kitabında da avangart şiirin izini sürüyor. Kitapta yer alan şiirler, alışıldık şiir kalıplarını parçalayan, geleceğin şiirine zengin veriler sunan, algı dünyası genç ve geleceğe akan bir zihnin tezahürü olarak okunacak şiirler.
İsminden de anlaşılacağı üzere küresel kapitalizmin labirentleri içinde kendini kaybetmiş insanın çıkışsızlığına, meta fetişizmine, ultra modern diktatörlüklere, yok edici tüketim kültürüne geniş bir pencere açıyor “İnisiyasyon”. Spritüel öğretilerde buyurgan bir hocanın, öğrencilerini efsunlayıp, itaatkar çömezler haline getirmesi gibi küresel kapitalizm de insanlığı sistemi yeniden yeniden üreten, ruhu çekilmiş robotlara dönüştürüyor. Bu bakımdan her ne kadar teknik bir terim gözükse de çarpıcı bir kitap ismi “İnisiyasyon”...
Kitapta humor ve ironinin zengin olanaklarını kullanarak mesel tarzı bir anlatım içinde Sheakspearevari epik bir anlatımın sınırlarına ulaşmış şair. Sözcükleri eksiltiyor, parçalıyor, ön eklerle çoğaltlııyor, dizeleri kırılıyor, noktalama işaretleriyle diline ek bir lisan kazandırılarak çok katmanlı anlamlara ulaşıyor. Yakın geçmişin ve günümüzün kahramanları, ikonları, diktatörleri, reklam yüzleri bu çağın rezilliğinden sorumlu gölge kahramanlar olarak sinematografik görüntüler halinde şiire girip çıkıyor kitapta.
Şaire göre aslında bütün şatafatına rağmen bu çağ; doğayı ve insanı tüketen, insan neslini metanın bir uzantısı haline getirerek savaşlar ve kurmaca kapitalist pazarlarda primitif bir tipolojiye dönüştüren bir çağ bu çağ. Şöyle diyor şair, “etten senedi eline dokunur/ sistem ve geziyor etleri dehşehvet/ sistemin adamları/ adamlar ve adamların sistemleri/ tahsildar atları kırbaçlar ve dehler” Şüphesiz şiirin çıtasını yükselten dizeler bunlar. Yine “ hem nasıl olsa artık ihale usulü/ dağıtıyorsunuz savaşları da” derken, savaşların hem pazar kavgasının kozmosu hem de pazarın bir metaı olduğunu çarpıcı biçimde imliyor.
Şaire göre teknolojinin göz kamaştırıcı ilerlemesi içinde yaşanan aslında bir gerileme ve yıkımdır; “kaşla göz arası/ Küresel dünya ve tek tip insan/bilim Tanrılığa soyunalı beri/ İnsanlık treni gidiyor geri.”
Çağın insanı sadece kendisini değil, kendisiyle birlikte doğayı da mahva sürüklüyor. Evrendeki gezegenleri keşfe çıkan insanın, içinde yaşadığı gezegeni yaşanmaz hale getirmesi şu dizilerde özgün bir anlatıma kavuşuyor;”yıllar yılı/ dünyada yüzlerce milyon aç sefil insan/ akmaktan yorulan kan,/ ve kalplere görkemle kurulan soylu- atışın-/ burcu da yıkıldı sayısız zaman,/ doğayı da paramparça edip/ Mars’a gidiyoruz// komiğiz ya/yalanız yalan”
Şüphesiz İnisiyasyon kimi zaman arkaik kimi zaman modern ötesi çağrışım yüküne yaslanan, akılcı buluşlarla örülmüş, pek çok bakımdan uzun değerlendirmeleri hak eden bir kitap. Şiirimiz adına önemli bir kazanç sayılmalı...