31 Ağustos 2021 10:42

EMEP: Kalıcı barış ve demokrasi emekçilerin, halkların mücadelesiyle gelecek!

EMEP, 1 Eylül Dünya Barış Günü'ne ilişkin açıklamasında "Halklara 'ulusal çıkarlar' diye yutturulmak istenen savaş politikalarının işçi sınıfı ve emekçilere zerrece yararı yoktur" dedi.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Emek Partisi (EMEP) 1 Eylül Dünya Barış Günü'ne dair yayımladığı açıklamada "Kalıcı barış ve demokrasi emekçilerin, halkların mücadelesiyle gelecek" dedi.

EMEP Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan'ın imzasıyla yayımlanan açıklamada "Halklara 'ulusal çıkarlar' diye yutturulmak istenen savaş politikalarının işçi sınıfı ve emekçilere zerrece yararı yoktur. İşçi sınıfı ve ezilen halkların yapması gereken emperyalizme ve işbirlikçi rejimlere karşı iş, ekmek, demokrasi, bağımsızlık, barış ve eşitlik mücadelesini yükseltmektir" ifadelerine yer verildi.

Açıklamanın tamamı şöyle:

"Hitler’in faşist orduları 1 Eylül 1939’da Polonya’yı işgal etti. Bu tarih İkinci Emperyalist Dünya Savaşı’nın başladığı tarih olarak kabul edilir. Savaşın sonunda faşizm yenildi. 23 milyon Sovyet yurttaşının canı pahasına faşist yayılmaya son verildi. Avrupa’da halk demokrasileri kuruldu.

Bu savaşta yaklaşık 50 milyon insan can verdi, milyonlarca insan yerinden yurdundan edilerek mülteci durumuna düştü. Savaşın başladığı 1 Eylül tarihi faşist barbarlığı ve emperyalist boğazlaşmayı hep akılda tutmak için 'Dünya Barış Günü' ilan edildi.

Kalıcı barış ve demokrasi isteyen emekçiler bugünün önemini hiç unutmadılar. Bugün bir dünya savaşı olmasa da yeryüzünde bölgesel savaşlar ve iç çatışmalar yaşanıyor. Suriye ve Libya harabeye döndü, 40 yıllık işgal sonrası Afganistan Taliban gericiliğine bırakıldı.

Emperyalist ülkelerin hiç bitmeyen yeniden paylaşım kavgaları nedeniyle halklar kırılmaya, birbirine kırdırılmaya devam ediyor. Açık işgal ve müdahaleler, vekalet savaşları, iç çatışmalar, savaş tehdidini canlı tutan ambargo ve yaptırımlar, besleme, lejyoner savaşçı ve cihatçılar emperyalist güçler eliyle ülkelerin dizayn edilmesinde kullanılıyor.

Son NATO ve G7 zirvesinde Çin’e karşı 2030’a kadar süreceği ifade edilen yeni bir 'soğuk savaş' başlatıldı. Dünyanın en büyük savaş örgütü olan NATO Amerikan şefliğinde yeniden işler hale getiriliyor. Türkiye de NATO kapsamında yeni savaş bataklığına çekiliyor.

Bölgemiz çatışma ve yaratılan gerilimlerin başlıca odaklarından biri. Suriye’de halkın ekmek ve özgürlük taleplerini vekalet savaşları üzerinden boğarak ülkeyi harabeye çeviren emperyalistler Akdeniz ve Karadeniz’e de el uzatmış bulunuyor. Karadeniz kıyıları, Ortadoğu ve Kafkasya ülkeleri, Akdeniz’in kritik bölgeleri emperyalist yığınak altında.

AKP iktidarı Yeni Osmanlıcı propaganda eşliğinde emperyalistlerin savaş senaryolarına ekleniyor, gerilim ve çatışmalardan manevra alanları oluşturmaya çalışıyor. Ama Libya’dan Suriye’ye Karadeniz’den Afganistan’a kadar gün sonunda Türkiye hep emperyalistlerin savaş arabasına bindirilmiş oluyor. Ayrıca altını çizmek gerekir ki, Suriye ve Afganistan başta olmak üzere yaşanan kitlesel göçlerin ve insani trajedinin sorumlusu emperyalist politikalar ve ateşe odun atmakta beis görmeyen AKP’nin işbirlikçi dış politika anlayışıdır.

Bugün yerküre üzerinde yaşanan savaş ve çatışmaların asıl sebebi kapitalist tekellerin hegemonya mücadelesidir. Daha fazla kar, pazar paylaşımı ve enerji dağıtım koridorlarının denetimi, devletler arası güç çekişmesi bundandır. Halklara 'ulusal çıkarlar' diye yutturulmak istenen savaş politikalarının işçi sınıfı ve emekçilere zerrece yararı yoktur. İşçi sınıfı ve ezilen halkların yapması gereken emperyalizme ve işbirlikçi rejimlere karşı iş, ekmek, demokrasi, bağımsızlık, barış ve eşitlik mücadelesini yükseltmektir.

Türkiye NATO’dan derhal çekilmeli, Suriye, Libya ve diğer bölgelerdeki sınır birliklerini ülkeye getirmelidir. AKP’nin Afganistan politikasına ve Taliban’ı meşru gören diplomatik hamlelerine 'hayır' diyoruz. Başta işçi sınıfı ve sendikalar olmak üzere bütün halkımızı Afganistan halkıyla dayanışmaya çağırıyoruz. Göçmen ve mülteci karşıtlığına, şoven propagandaya karşı halkımızı ortak hak mücadelesinde birleşmeye çağırıyoruz.

Barış mücadelesinin önemli bir parçası da ülke içinde barışa duyulan ihtiyaçtır. Tak adam yönetimi yapay kutuplaşmalarla ülkeyi gerilimlere sürüklerken Kürt sorununa ilişkin geleneksek inkâr çizgisini devam ettiriyor. Kayyum sistematiği ve kitlesel tutuklamalarla Kürt halkının iradesi yok sayılıyor. Taliban meşru görülürken 6 milyon insanın oy verdiği HDP terörist olarak hedefe konuyor.

Partimiz ülkeye barışın gelmesi ve Kürt sorunun demokratik çözümü için de tek adam yönetiminden kurtulmanın gereğine işaret etmektedir. Elbette bunun yolu ekmek, özgürlük, barış ve demokrasi talepleriyle güçlü bir halk iktidarı seçeneğinin oluşturulmasıdır. Partimiz çalışmalarını bu yönde sürdürmeye devam edecektir.

Dünya Barış Günü tüm emekçilere ve halkımıza kutlu olsun!

Emek, Barış ve Demokrasinin sesini yükseltelim!" (HABER MERKEZİ)

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Bingöl Yayladere’deki yangın 3’üncü gününde devam ediyor

SONRAKİ HABER

Barışı savunmak emperyalizm ve ülke gericiliğine karşı mücadeleden geçiyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa