01 Eylül 2021 00:30

Adli yıl ‘tek adam’ gölgesinde açılıyor: Savunmasız yargı!

Anayasa Hukukçusu Profesör Kaboğlu, yargı reformu paketleriyle göz boyayıcı düzenlemeler yapıldığının altını çizerek esas sorunun “tek kişi yönetimi” olduğunu çözümün ise demokrasi olduğunu söyledi.

Fotoğraf: Akın Çeliktaş/DHA

Paylaş

Meltem AKYOL
İstanbul

2021-2022 Yargı Yılı Saray’da değil, ancak Saray gölgesinde açılıyor. Törende Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan ve Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca birer konuşma yapacak.

Yeni yıl, gazeteciler, siyasetçiler ve insan hakları savunucularının temelsiz iddialarla tutuklandığı, temel haklar üzerinde baskının arttığı, avukatların salondan atıldığı, savunmaların suç sayıldığı ‘savunmasız’ bir döneme açılıyor.

Anayasa Hukukçusu Prof. Kaboğlu, yargı üzerinde sürekli artan baskı ile amaçlananın “Demokratik siyaset alanını daraltmak” olduğunu söylüyor. Yargı reformu paketleriyle göz boyayıcı düzenlemeler yapıldığının altını çizen Kaboğlu’na göre asıl sorun, “tek kişi yönetimi” çözüm ise demokrasi.

YARGI YILI BAŞLARKEN ADİL YARGININ NERESİNDEYİZ?

Türkiye, 15 Temmuz 2016’da gerçekleşen darbe girişiminin ardından yaklaşık iki yıl süren bir olağanüstü hal (OHAL) dönemi yaşadı. OHAL boyunca 32 kanun hükmünde kararname (KHK) çıkarıldı.

OHAL koşullarında yapılan 16 Nisan 2017 Anayasa referandumuyla benimsenen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ise Meclis denetimini ortadan kaldıran, yargıyı yürütmeye bağımlı hale getiren kurumsal değişiklikler yapıldı.

OHAL kararnameleri ile birçok yasada yapılan değişikliklerin çok önemli bir bölümü kalıcı hale geldi. Bu değişiklikler toplumda yargıya güvenin giderek azaldığı bir süreci beraberinde getirdi. Öyle ki Sosyal Demokrasi Vakfının 2019’da gerçekleştirdiği ‘Yargı Bağımsızlığı ve Yargıya Güven’ anketine göre; Türkiye’de yargıya güvenenlerin oranı yüzde 38’e kadar geriledi. Dünya Adalet Projesi’nin (World Justice Project) hukukun üstünlüğü endeksinde 2015’te 102 ülke arasında 80. sırada yer alan Türkiye, 2020 yılında 128 ülke arasında 107. sırada kendine yer bulabildi.

AVUKATLAR SALONDAN ATILDI, SAVUNMALAR SUÇ SAYILDI

Kalıcı hale gelen değişikliklerin bir kısmı, savunma hakkını kısıtlayacak, dolayısıyla avukatlık mesleğinin icrası açısından zorluklar yaratacak türdendi.

OHAL’in sona ermesinin ardından kullanılmaya devam eden OHAL kararnameleri, yasaların ve mahkeme kararlarının uygulanmaması ve avukatların hakimler tarafından duruşma salonundan atılması veya heyet tarafından yok sayılması ve savunma beyanlarının içeriğinin suç sayılması gibi birçok uygulama sonucunda önemli ölçüde kısıtlanmış durumda.

Temmuz 2020’de Avukatlık Kanunu’nda değişiklik yapılarak çoklu baro sistemi getirilmesi de savunmanın bağımsızlığını tehdit eden bir başka uygulama olarak yerini aldı. Düzenlemeyle büyük baroların Türkiye Barolar Birliğindeki temsiliyeti düşürülürken insan hakları ihlallerine karşı sesleri gittikçe gür çıkan baroların faaliyetlerinin zayıflatılması için adım atılmış oldu. Çoklu baro protestolarına katılan avukatlara ise soruşturma açıldı. Bu süreç boyunca çıkarılan reform paketleri de yargıya güveni sağlamak bir yana tartışmaları daha da büyüttü.

YARGI PAKETLERİ: ADİL YARGIYI ENGELLEYEN REFORM ALDATMACASI

CHP Milletvekili Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, yeni yargı yılına ilişkin gazetemize konuştu.

Kaboğlu, AKP-MHP ittifakının, adil yargılanma hakkının asgari gereklerini karşılayan yasal düzenleme yerine, yargı reformu paketleri adıyla bölük-pörçük ve göz boyayıcı düzenlemeler yaptığı görüşünde: “Çıkarılan paketlerin amacı, iktidarın kendini tehdit edeceğini düşündüğü bağımsız yargının oluşumunu engelleyerek, adalet sistemine ilişkin algısal bir reform aldatmacası oldu. Her getirdikleri paket, yargı sistemini asıl çürüten durum olan yürütmenin vesayetini tehdit etmeyecek sınırlı değişiklikler aracılığıyla, konjonktürel siyasi hesaplara yönelik algı oluşturulmasından ve tepeden tırnağa suça batmış bir yapıyı adil bir yargılanma sonucunda mahkum edebilecek yolu açacak her adımı sansürlemeden başka bir şey olmadı.”

YARGILAMANIN HER AŞAMASINDA BASKI…

Mahkemelerin bağımsızlığını düzenleyen madde 138’in sürekli ihlal edildiğini hatırlatan Kaboğlu, sistematik baskı ile yargılamanın bütün aşamalarında bağımsız karar vermenin engellendiğine dikkat çekti:

“Yargı süreci öncesi: ‘Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz’ biçiminde apaçık Anayasa kuralı (madde 38), Cumhur İttifakı ikilisi tarafından en çok ihlal edilen kural. Seçimler yoluyla siyasal iktidarın el değiştirmesini savunan demokratik çevrelerden yaşam alanlarını savunan yurttaşları baskılamaya yönelik Anayasa dışı söylem, eylem ve işlemler dizisi, çoğu zaman yargısız infaz niteliği taşımaktadır. Örneğin, HDP’yi kapatma davasını açtırmak, TBMM’de kendisinden daha az temsilciye sahip siyasal partinin nerede ise varlık nedeni ile özdeşleşti. Oysa aynı parti, yasama faaliyetlerine en az katılan veya hiç katılmayan bir parti.

Yargı süreci devam ederken: Cumhur İttifakı yönetici ve mensupları, dava açtırmakla yetinmeksizin, bir kez açtırdıktan sonra mahkemelere baskı yapmayı sürdürmekte; bunun binlerce örneği var.

Yargı kararı sonrası: Öncesi ve esnasında sürekli ve yoğun baskılara karşın, istedikleri gibi karar çıkmaz ise, bu kez kararları uygulatmamak için harekete geçiyorlar. Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala kararları tipik örnek olarak belirtilebilir. Bu süreçte, avukatlara ve savunma hakkına yapılan hukuk dışı, Anayasa ve akıl dışı baskılara girmiyorum.

ASIL SORUN ‘TEK KİŞİ YÖNETİMİ’

Kaboğlu’na göre yürütmenin, “Baskı harekatının amacı demokratik siyaset alanını daraltmak ve demokratik toplumun sürekli baskıyla sindirilmesi.”

 “AKP-MHP ittifakı, yandaşlara sürekli rant dağıtmak uğruna ‘dengeli ve güvenli bir çevrede yaşama hakkı’nı sürekli ihlal ediyor. Bütün bunlar, ikilinin, siyasal çoğunluğu, demokratik muhalefetin elde etmesine engel olmak ana amacına yöneliktir.

Daha somut deyişle, AKP-MHP ikilisi, siyasal iktidarın el değiştirme yollarını tıkamak için her türlü demokrasi ve hukuk dışı, hatta ahlak dışı söylem, eylem ve işlemi ‘meşru’ görmekte. Böyle bir ortamda, bağımsız yargı bir yana, yargıdan bile söz edilemez. OHAL KHK’zedelerine, mahkeme kapıları kapalı tutulmaya devam edilmiyor mu?​” diye soran Kaboğlu, son olarak şunları söylüyor: “Kuşkusuz, yürütme güdümündeki HSK’yi, yargı bağımsızlığını sağlayacak biçimde yeniden yapılandırma gereği üzerinde durulabilir.

Ancak, asıl sorun, ‘parti başkanlığı yoluyla devlet başkanlığı ve yürütme’ adını verebileceğimiz tek kişi yönetimidir. Bu nedenle yapılması gereken, monokrasi yerine demokrasi inşası için Anayasa çalışmalarına ivme kazandırmak olmalıdır.”

ÖNCEKİ HABER

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'a Deniz Poyraz cinayetine dair 12 soru

SONRAKİ HABER

AB'de yetişkinlerin yüzde 70'i Kovid-19’a karşı aşılandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa