6 Eylül 2021 01:08
/
Güncelleme: 05:16

Türkiye tarihinin kirli hatırası: 6-7 Eylül pogromu

Bugün, İstanbul’da yaşayan azınlıklara yönelik saldırıların düzenlendiği ve "tarihi utanç" olarak nitelendirilen 6-7 Eylül'de yaşanan pogromun 66’ıncı yıl dönümü.

Türkiye tarihinin kirli hatırası: 6-7 Eylül pogromu

Görseller: İstanbul Ekspres'in manşeti ve saldırı anından bir fotoğraf/Wikimedia Commons | Kolaj: Evrensel

Bugün, Türkiye’de azınlıklara yönelik en büyük saldırılardan biri olarak tarihe geçen 6-7 Eylül'de yaşanan pogromun 66’ıncı yıl dönümü.

66 yıl önce bugün, 6 Eylül 1955 Salı günü saat 13.00’de devlet radyosundan duyurulan ve aynı gün Demokrat Parti (DP) yanlısı İstanbul Ekspres gazetesinde “Atamızın evi bomba ile hasara uğradı” manşetiyle verilen haberin hemen ardından Rum, Ermeni ve Yahudi yurttaşlara yönelik saldırılar başlar.

Normalde tirajı 20 bin civarında olan gazete, 6 Eylül’de 290 bin basılır. O dönemlerde kurulmuş olan ve azınlıklara karşı ırkçı tutumuyla bilinen Kıbrıs Türktür Derneği üyeleri, yüz binlerce gazeteyi İstanbul genelinde dağıtır. Aynı baskıda Derneğin Genel Sekreteri Kamil Önal, “Mukaddesata el uzatanlara bunu çok pahalıya ödeteceğiz, ödeteceğimizi alenen söylemekte de bir mahzur görmüyoruz” diye yazmıştır.(1)

ÖFKELİ BİR GÜRUHUN İŞİ Mİ YOKSA PLANLI BİR SALDIRI MI?

Derneğin ve DP’nin önayak olması, bazı resmi makamların telkin ve teşvikiyle şehir dışından gelenlerle birleşen kalabalık, 6 Eylül akşamı yağma ve yıkıma başlar. Ellerinde kazma, balta ve sopalarla sokaklara dökülen binlerce kişi, Rumlar başta olmak üzere azınlıklara ait ev, işyeri ve ibadet yerlerini yakıp yıkar.

İlk saldırı saat 19.00 sıralarında Şişli'deki Haylayf Pastanesi'ne yapılır. Giderek büyüyen kalabalık Kumkapı, Samatya, Yedikule, Beyoğlu'na geçerek azınlıkların toplu olarak yaşadığı birçok semtte, önce Rumların, sonra Ermeni, Yahudi ve hatta yanlışlıkla bazı Türklerin dükkanlarına saldırılarını sürdürür. Kolluk kuvvetleri bu saldırılara engel olmaz. Rumların adresleri hakkında önceden bilgi sahibi olan, yirmi-otuz kişilik organize birliklerin kent içindeki ulaşımı özel arabalar, taksi ve kamyonların yanı sıra otobüs, vapur gibi araçlar yardımıyla sağlanır.

Sivas’tan 145, Trabzon’dan 117, Kastamonu’dan 116, Erzincan’dan 111 kişi Haydarpaşa Garı’nda yağmaladıkları mallarla yakalanır. Böylece saldırganların bir kısmının başka şehirlerden getirildiği ortaya çıkar.(2)

6 Eylül akşamı trenle Ankara’ya hareket etmek üzere İstanbul’dan yola çıkan dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar, olaylar konusunda bilgilendirilir; ardından da Örfi İdare, sıkıyönetim ilan edilir. Örfi İdare Meclis’te de tartışılır. Başbakan Yardımcısı Fuat Köprülü, Meclis’te yaptığı konuşmada, olaylarla ilgili olarak komünistleri suçlar ve konuşmasını “Saldırının şekli ve hedefleri incelenirse, burada söz konusu olanın yalnızca komünist bir komplo olduğu görülecektir” der.

Oysa Özel Harp Dairesi Başkanı Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, Gazeteci Fatih Güllapoğlu'nun 1991’de yayımlanan “Tanksız, Topsuz Harekat” kitabındaki söyleşide pogromu şöyle tanımlar: 6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı.

Celal Bayar’ın “Galiba dozu kaçırdık” demesi de saldırının planlı olduğunu gösterir.

BİLANÇO BÜYÜK

7 Eylül sabahına kadar süren saldırılarda aralarında 4 bin 214 ev, bini aşkın işyeri, 73 kilise, bir sinagog, iki manastır, 26 okul ile aralarında fabrika, otel, bar gibi yerlerin bulunduğu toplam 5 bin 317 taşınmaz tahrip edilir ve sokağa saçılıp yağmalanır.

Mezarlıklar da saldırıdan payını alır. Kiliselerin içindeki kutsal eşyalar tahrip edilir, 73 Rum Ortodoks kilisesinin tamamı ateşe verilir.

Türkiye medyasına göre 11, bazı Yunanistan kaynaklarına göre ise saldırılar nedeniyle 15 kişi hayatını kaybeder. Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Dilek Güven'in Sabah gazetesine verdiği röportaja göre, ölü sayısının az oluşu gruplara “ölü olmasın” emri verilmesi sebebiyledir. Resmi rakamlara göre 30 kişi, resmi olmayan rakamlara göre 300 kişi yaralanır. Güven'e göre, resmi rakamlara göre 60 olan tecavüze maruz bırakılan ve korkmasından dolayı şikayette bulunamayan kadın sayısının 400’e yakın olduğu tahmin edilmektedir.

Maddi hasarın, o günün değerine göre 150 milyon - 1 milyar TL arasında olduğu tahmin edilmektedir.

LEFTER’İN YAŞADIKLARI

Can Dündar, 14 Ocak 2012'de Milliyet gazetesinde Lefter Küçükandonyadis’in Varlık Vergisi (1942) döneminde yaşadıklarını yazmıştır.

Lefter’in “teybi kapattırarak”, “kayıt dışı” yaptığı açıklamaya göre, bu dönemde tüm akrabaları Türkiye'yi terk etmek zorunda kalır. Babasının yoksulluğu sayesinde sürgünden kurtulduğunu söyleyen Lefter, bu dönemin ardından askere gider ve Diyarbakır'da 4 yıl askerlik yapar.

Lefter, İstanbul'da Rumlar başta olmak üzere azınlıklara yönelik en büyük saldırıların yaşandığı 6-7 Eylül 1955'te de Büyükada’daki evinin "Vurun şu gavura" sözleriyle basıldığını anlatır. Elinde silah sabaha kadar kapıda bekleyen Küçükandonyadis, bu dönemde yaşadıklarını "Günlerce ağladım" sözleriyle anlatır.

"HERHANGİ BİR GÜN DEĞİL"

Yazar Nevzat Onaran, bir yazısında 6-7 Eylül’ü şöyle anlatır:

“6-7 Eylül’de basın önemli rol üstlendi. Başbakan Adnan Menderes, Londra’da Kıbrıs müzakeresini sürdüren Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun ‘Türk kamuoyunu zapt edemiyoruz, diyebilmeliyim şikayetleri vardır’ dediğini aktardığı ve görevlendirdiği Hikmet Bil, Hürriyet gazetesi çalışanı ve Kıbrıs Türktür Cemiyeti Başkanıdır. 6 Eylül’de 13.30’da İstanbul Ekspres gazetesinin ikinci baskısında ‘Atamızın evi bomba ile hasara uğradı’ manşeti benzine kıvılcım olmuştur; plan böyledir. Hikmet Bil’e göre, evdeki hesap çarşıya uymamış[mış] ve İstanbul sokaklarında olaylar çığ gibi büyümüş[müş]. Tertibin detaylarını 1976’da ‘Kıbrıs Olayı ve İçyüzü’ kitabında bir bir yazan Hikmet Bil, Yassıada yargılamasında tanık olarak “Ne var ki, tertiplerini kontrol edemediler’ diyecektir.

Hikmet Bil, 6-7 Eylül yağmasının en tepesindeki kişileri, Cumhurbaşkanı Celal Bayar ile Başbakan Adnan Menderes ve İçişleri Bakanı Namık Gedik olarak sıraladı. Bayar, hayli deneyimlidir, 40 yıl önce İttihatçı olarak 1913-1914’te ‘Gavur İzmir’in Türkleştirilmesi harekatında ve 17 yıl önce de 1938’de CHP’nin Başbakanı olarak Dersim kırımında işbaşındadır...

6-7 Eylül saldırısının temel hedefi, T.C. vatandaşı Hıristiyan ve Musevilerin, demografik ve ekonomik yapıdan tasfiyesidir. ‘Can ve mal güvenliği’nin imhasıyla hedeflenen gerçekleştirildi. İstanbul’un binlerce yıllık emeği-kültürü berhava edilerek, bugünkü Türk-Sünni İslâm İstanbul var edildi!”

6-7 Eylül pogromunun üzerinden 66 yıl geçti, ancak olayların yarattığı travma belleklerden silinmediği gibi, hâlâ ilk günkü gibi duruyor.

KAYNAKLAR

1- Yahya Koçoğlu’nun Azınlık Gençleri Anlatıyor kitabı

2- Emekli hakim Amiral Fahri Çoker’in Tarih Vakfına bıraktığı belgelerde yer alan rakamlar - Adnan Menderes, Bir Başbakanın Trajik Sonu - Ergün Ataoğlu

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Gabar petrolü sömürüsü: 1 milyon liralık üretime  6 liralık ücret

Gabar petrolü sömürüsü: 1 milyon liralık üretime 6 liralık ücret

Saray iktidarının “Milletimiz zenginleşecek” propagandasını yaptığı Gabar petrolünün arkasında ağır bir işçi sömürüsü var. Günde 12 saat çalışma, taşeronlaştırma, sendikasızlık, yoksulluk sınırının yarısı bile etmeyen ücretler… Öyle ki sadece 12.5 saatlik üretim tüm işçilerin ücretini karşılıyor, geri kalan patronların kasasına akıyor.

Şırnak’ta bir günde çıkarılan petrol, Batman’da çıkarılanın yüzde 87 fazlası.

Serbest piyasada ham petrolün varil fiyatı yaklaşık 75 dolar.

İşçiler iki günde çıkarılan petrol kadar ücret alsaydı aylık ücret 160 bin lira olurdu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et