Opera sezonu Beethoven’ın adalet çağrısıyla başladı
Sanatseverler uzun bir aradan sonra Süreyya Sahnesi’nde opera izlediler. İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin sezon açılışında Beethoven’ın ‘Fidelio’ operası sahnelendi.
Fotoğraf: İstanbul Opera ve Balesi
Özlem ERTAN
İstanbul Devlet Opera ve Balesi, 2021-2022 sanat sezonunu 1 Eylül Çarşamba akşamı Ludwig van Beethoven’ın ‘Fidelio’ operasıyla açtı. Pandemiden dolayı Süreyya Sahnesi’nde opera izlemeye hasret kalan İstanbullu sanatseverler, koronavirüs tedbirlerine uygun olarak aşı kartları kontrol edildikten sonra salona alındı. Oturma düzeni de arada birer koltuk boş bırakılacak şekilde ayarlanmıştı.
Etrafıma şöyle bir baktığımda gördüm ki diğer seyirciler de tıpkı benim gibi mutlu ve heyecanlıydı. Neticede özlemiştik sahnede canlı canlı opera izlemeyi.
Aslında ‘Fidelio’ operasının, Beethoven’ın 250’nci doğum yıldönümüne tekabül eden 2020 yılında izleyicilerle buluşması planlanmıştı, ancak salgın bu planda aksamaya sebep oldu. Neticede gecikmeli de olsa ‘Fidelio’nun adalet ve özgürlük çağrısına biz de mutlulukla ortak olduk. İstanbul Devlet Opera ve Balesi sanatçıları, solistlerden koristlere, orkestra şefinden müzisyenlere kadar Beethoven’ın hürriyet ve eşitlik fikirleriyle yoğurduğu bu güzel eserinin hakkını verdiler. Ancak sanatçılardan bahsetmeden evvel ‘Fİdelio’ operasından ve Beethoven’ın hürriyet, adalet tutkusundan kısaca söz etmek isterim.
SADAKAT VE CESARET…
Ludwig van Beethoven’ın tek operası ‘Fidelio’, sadece müziğiyle değil, bestecinin yaşamına ve sanatına yön veren özgürlük, eşitlik gibi kavramların izinde ilerleyen öyküsüyle de ölümsüz bir eser. Suçlu olmadığı halde hapse atılan eşi Florestan’ı kurtarmak için erkek kılığına girip Fidelio adıyla hapishanede çalışmaya başlayan Leonore’nin cesaretinin, sadakatinin ve umudunun hikâyesi… Konusunu Fransız Avukat Jean Nicolas Bouilly’nin ‘Léonoré, ou l’Amour Conjugal’ adlı romanından alan opera, on sekizinci yüzyılda İspanya’da geçer.
Don Pizarro adlı komutan, sırf şahsi kini yüzünden suçsuz Florestan’ı hapse attırır. Florestan’ın eşi Leonore ise erkek kılığına girip Fidelio adıyla hapishanede çalışmaya başlar. Amacı bir yolunu bulup Florestan’ı özgürlüğüne kavuşturmaktır. Bu arada gardiyan Rocco’nun kızı Marzelline, Fidelio’ya âşık olur. Üstelik Rocco da Fidelio’yu damadı olarak benimsemiştir. Bu arada Bakan’ın zindanları teftiş edeceği haberi hapishaneye ulaşır. Ancak bu durum Florestan’ı hapseden Don Pizarro’nun işine gelmez. Zira yaptığı haksızlığın açığa çıkmasını ve Florestan’ın özgürlüğüne kavuşmasını istemez. Bu yüzden de gardiyan Rocco’dan hücrede hemen bir mezar kazmasını ister. Zira Bakan gelmeden önce Florestan’ı öldürüp o çukura gömecektir. Öldürülecek kişinin eşi olduğunu anlayan Fidelio ise yıkılır. Yoksa, kaderinde eşinin mezarını kazmak da mı vardır?
FRANSIZ DEVRİMİ ETKİSİ
Beethoven, Cumhuriyetçi bir sanatçıydı. 1789 Fransız Devrimi yapılıp monarşinin yerini cumhuriyet aldığında, on dokuz yaşındaydı. Fransız komutan Napolyon Bonaparte’a hayrandı ve onu Fransız Devrimi’nin varisi olarak görüyordu. Ta ki Napolyan kendini “imparator” ilan edene kadar… İşte o zaman Beethoven hayal kırıklığına uğradı. Demek ki Napolyon da elde ettiği güçle sarhoş olmuş ve tek adamlığa doğru koşar adım ilerlemeye başlamıştı. Beethoven’ın üzüntüsünü ve düş kırıklığını, ilk başta Napolyon’a adadığı, ‘Eroica’ adıyla bilinen ‘3. Senfonisi’ndeki ithaf cümlesini daha sonra karalamasından da anlamak mümkün.
Tabii ki asıl konumuz Napolyon değil, ‘Fidelio’ ve bu eserin Beethoven’ın eşitlikçi, özgürlükçü, cumhuriyet yanlısı fikirlerinin yansıması olduğu gerçeği…
İlk kez 1805 yılında, Napolyon komutasındaki Fransız ordusunun işgali altındaki Viyana’da sahnelenen ‘Fidelio’, o günden bu yana opera repertuarındaki yerini koruyor. Çünkü insani ve evrensel bir konuyu Beethoven’ın güzel müziğiyle anlatıyor.
Operasında orkestraya da şancılar kadar önem veren besteci, bu yanıyla devrini aşan bir anlayış ortaya koymuştu.
KONSER KURGUSUYLA OPERA…
‘Fidelio’da özellikle Marzellina ile Fidelio’nun ilk perdedeki aryaları, Florestan’ın ikinci perdenin başındaki aryası ile Rocco, Marzellina, Fidelio ve Jaquino’nun birlikte seslendirdikleri quartet çok güzel.
İlk başta da dediğim gibi sanatçılar da Beethoven’ın müziklerinin hakkını verdiler. Orkestra Şefi Murat Cem Orhan’ın esere ve orkestraya hâkimiyeti hemen göze çarpıyordu. Solistler de son derece başarılıydı. Fidelio rolünde Soprano Şebnem Ağrıdağ Kışlalı, Florestan rolünde Tenor Yoel Keşap, Marzellina’yı canlandıran Soprano Hale Soner Kekeç, Don Pizarro’yu oynayan Bas N. Işık Belen, Jaquino rolünde Tenor Ufuk Toker, tertemiz söylediler aryalarını. Rocco rolünde Bas Göktuğ Alpaşar, Don Fernando rolünde Bas Alper Göçeri, tutukluları canlandıran Tenor Anıl Önder ile Bas Ali Haydar Taş da öyle… Volkan Akkoç yönetimindeki koronun da adını anmadan geçmemeli.
‘Fidelio’nun İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdür ve Sanat Yönetmeni Suat Arıkan’ın imzasını taşıyan değişik bir kurguyla sahneye taşındığını da eklemeliyim. Bu kez orkestra ve şef sahnenin ortasındaydı. Solistler ise kostümleriyle birlikte bir masa sandalye ile hapishane hücresini temsil eden dekor arasında canlandırdılar operayı.
Uzun lafın kısası son derece güzel ve sanat dolu bir geceydi. ‘Fidelio’ operası, 3 ve 4 Eylül akşamları da Süreyya Sahnesi’nde izlenebilir.
YENİ SEZONDA 200 KEZ PERDE AÇILACAK
Sanat sezonunun açılışı dolayısıyla eserin başlamasından önce kısa bir konuşma yapan İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdür ve Sanat Yönetmeni Suat Arıkan, aşı ve test gibi zorunluluklara rağmen operaya gelerek sanata destek veren izleyicilere teşekkür etti. Pandemi sürecinde internet üzerinden yapılan konserlerle izleyicilere ulaştıklarını dile getiren Suat Arıkan, yeni sezonda 200 kez perde açacaklarını belirtti. Arıkan, Atatürk Kültür Merkezi’nin 29 Ekim’de Hasan Uçarsu’nun ‘Mimar Sinan’ operasıyla açılacağını da sözlerine ekledi.
Bu sezon opera temsilleri hem AKM’de hem de Süreyya Sahnesi’nde yapılacak.