Dr. Begüm Başdaş: Duvarlara ayrılan bütçe insan hayatı için ayrılmıyor
Taliban’ın iktidarıyla Afganistan’dan göç hızlandı. Göç yolu ise sınır duvarlarıyla kesilmiş durumda. Dr. Begüm Başdaş, “Sınırlara, duvarlara ayrılan bütçeler insan hayatını korumaya ayrılmıyor” dedi.
İran-Van sınır hattına örülen duvar | Gülay Kuyucu / DHA
Hasan Metin TAŞKIRAN
İstanbul
Afganistan’da Taliban’ın yönetimi ele geçirmesinin ardından göç hareketi hızlandı. Türkiye dahil bazı ülkeler sınırlarına duvarlar ördü, örüyor. Gazetemize konuşan Dr. Begüm Başdaş, “Uluslararası koruma politikalarının geliştirilmiş olması lazım. Harcanan bütçelere baktığımızda sınırlara, duvarlara ayrılan bütçelerin insan hayatını korumaya ayrılmadığını görüyoruz” dedi.
İran ve Pakistan’ın dışında en çok Afganistanlının göç ettiği ülkelerden birisi de Türkiye. Çeşitli muhalefet partilerinin ayrımcı söylemlerinin yanı sıra iktidar, sınır denetimini arttırırken bir yandan da İran sınırına duvar örüyor. Humboldt Üniversitesinden Dr. Begüm Başdaş ile Türkiye ve Avrupa’nın duvar örme politikalarını ve sığınmacılara yönelik tutumu üzerine konuştuk.
“Son yıllarda Avrupa ve Amerika’da gördüğümüz, göçün engellenmesine yönelik duvar örme politikasını Türkiye’de de görüyoruz” diyen Başdaş, sınırlarda duvar üstüne duvar örerek; elektrikli telleri ve başkaca izleme cihazları kullanarak sınır güvenliğini insan hayatının önüne koyan bu politikaların Türkiye’ye has bir durum olmadığını belirtti. Başdaş, “Genel olarak her yerde mülteci politikaları sınır güvenliği üzerinden değerlendiriliyor ve bu çok problemli. Her zaman söylediğimiz gibi sınırlardan önce insan hayatı diyoruz. Sınırların üzerine inşa edilen duvarlar oldukları yerden kaçmak isteyen kişilerin sadece daha ölümcül yollara yönelmelerine, hayatlarını daha fazla tehlikeye atmak zorunda kalmalarına sebep oluyor” dedi.
Türkiye-İran sınırının coğrafi koşulları çok ağır bir bölge olduğunu, buradan geçen kişilerin büyük risk aldığını söyleyen Başdaş, daha önceki araştırmalarda da bu sınırları aşmanın çok zor olduğunu, insanların yollarda zaten hayatını kaybettiğini, duvar politikasının ise ancak daha fazla insanın ölmesine neden olacak bir politika olduğunu vurguladı. Geliştirilmesi gerekenin daha etkin sığınma politikası olduğunu dile getiren Başdaş “Uluslararası koruma politikalarının geliştirilmiş olması lazım. Harcanan bütçelere baktığımızda sınırlara, duvarlara ayrılan bütçelerin insan hayatını korumaya ayrılmadığını görüyoruz” ifadelerin kullandı.
AVRUPA SORUMLULUKLARINI YERİNE GETİRMİYOR
Avrupa Birliği’nin Afganistan’dan gelenlere karşı uzun zamandır ayrımcı bir sığınma politikası yürüttüğünü kaydeden Başdaş, zorla geri gönderme, sığınma başvurularını kabul etmeme tutumuna dikkat çekti. Başdaş “Mültecilerin, Avrupa sınırlarından gelmelerini engellemek için de sınır politikalarına devam ediyorlar. İnsan haklarının korunması, gelen sığınmacılara koruma sağlanması gibi uygulamalar olması gerekirken, Yunanistan uzun zamandır duvarlar ve farklı güvenlik araçlarıyla sınır güvenliğini arttıracak çok ciddi bütçeler ayırdı. Türkiye’nin Afganistanlılar için güvenli ülke olduğunu karara bağladı aynı zamanda ve şu anda Kabil’in güvenli olup olmadığı tartışılıyor. Kabil’deki patlamaları da düşündüğümüzde bu akıl alır bir durum değil” diye konuştu.
Almanya, Norveç gibi ülkelerin kısa süre öncesine kadar sınır dışı etme politikası uyguladıklarını, Yunanistan’da da “Türkiye’ye geri gönderme” için olabildiğince yeni yasal düzenlemeler geliştirilmeye çalışıldığını hatırlatan Başdaş, bir yandan da Avrupa’da, Taliban’ın Afganistan’ı ele geçirmesiyle birlikte Taliban’ın tanınması tartışmasının gündemde olduğunu dile getirdi.
Yunanistan sahil güvenliğinin insan hayatını riske atarak geri itme politikasını uyguladığını ifade eden Başdaş, “İnsanları botlara bindirip Türkiye’ye geri yolluyorlar. Yunanistan bu politikalar sonucu AB tarafından eleştirilse de yeterli yaptırımların uygulanmadığını görüyoruz. Geçtiğimiz yıl da Yunanistan’ın, sınırını geçmek isteyen sığınmacılara uyguladığı şiddeti görmezden geldiler” dedi.
GEREKLİ OLAN SÜRDÜRÜLEBİLİR MÜLTECİ POLİTİKASI
Türkiye’de ne hükümetin ne de muhalefetin sürdürülebilir bir mülteci politikası olmadığını söyleyen Dr. Begüm Başdaş “Türkiye hükümeti mülteci hakları ve göç politikası üretmemeyi tercih ederek bunu kendi politikaları içerisinde bir çıkar alanı olarak görmekte. Hem yerel halkların hem de buraya gelen insanların haklarını göz ardı ediyor” dedi.
Ancak etkin bir mülteci politikası yaratılır ve liderler mülteci karşıtı söylemlerin önüne geçerse, bir arada yaşam odaklı söylemler üretebilirlerse gerginliğin azalacağını belirten Başdaş, son günlerde muhalefet partilerinin ortaya attığı “Hudut namustur” ifadesini değerlendirdi: “Milliyetçilik, militarizm ve cinsiyetçilik arasındaki ilişkide bunların ne kadar birbirinden beslendiğini ve kadın hakları ihlalleri yarattığını görüyoruz. Bugüne kadar ülkemizde kadına yönelik şiddetin temel sebebine indiğimizde de ‘hudut namustur’a vardığını göreceğiz, o nedenle cinsiyetçilikle mülteci düşmanlığını bir araya getiren bu söylemi kabul edilemez buluyorum.”
SIĞINMACILARA YÖNELİK DİLİN DEĞİŞMESİ GEREK
Başdaş, medyanın mülteciler konusunda dilinin çok önemli olduğunu da vurguladı. “Binlerce Afgan sınırdan akın akın geliyor”, “yakalandı” gibi ifadelerin insanlarda sürekli tehdit duygusu oluşturulduğunu söyleyen Başdaş, “Aynı şekilde siyasi liderlerin mültecileri hedef gösteren söylemlerden kaçınması gerekiyor. Nefret söylemiyle mücadele, uzun soluklu bir şey. Her şeyden önce mültecilere söz hakkı verilmesi gerekiyor” diye konuştu.
Bugüne kadar ki AB’nin uyguladığı entegrasyon politikalarının başarısızlığına da değinen Dr. Begüm Başdaş, şöyle konuştu: “Sebebi zaten entegrasyon kelimesinin yanlış olması çünkü entegrasyon o topluma yeni kişilerin uyum sağlamasını ifade ediyor. Bizim yapmamız gereken bir arada yaşam koşullarını tartışmak, hepimizin yoksunlukları ve yoksulluklarını tartışabilmek, Türkiye’de yaşayan yurttaşların ihtiyaçlarının mültecilerin ihtiyaçlarıyla bir arada konuşulduğu alanlar oluşturmak.”