03 Eylül 2021 12:06
Son Güncellenme Tarihi: 03 Eylül 2021 14:56

Karaburun Bilim Kongresi üçüncü gününde: Devlet, Muhafazakarlık ve Artan Otoriterleşme

15. Karaburun Bilim Kongresi üçüncü gününde "Devlet, Muhafazakarlık ve Artan Otoriterleşme” isimli oturumla devam etti.

Karaburun Bilim Kongresi | Fotoğraf: Dilek Omaklılar / Evrensel

Paylaş

15. Karaburun Bilim Kongresi üçüncü gününde devam ediyor. Bugünün ilk oturumu olan ve yürütücülüğü Doğan Emrah Zıraman’ın yaptığı “Sokağın Bilgisi” başlığında konuşmacı olarak Zeynep Kadirbeyoğlu, Halit Büyük ve Başaran Aksu yer aldı.

Oturum Ankara’daki direnişlerinden dönerken geçirdikleri trafik kazası sonucu yaşamını yitiren Bağımsız Maden İş Sendikası Başkanı Tahir Çetin ve madenci Ali Faik İnter’in anısına yapıldı.

Oturumda ilk olarak Zeynep Kadirbeyoğlu, “Demokratik ve Özerk Üniversite Mücadelesi: Boğaziçi Üniversitesi Örneği” konusuyla söz aldı. “Neden özerk üniversite olmalı? Neden akademik özgürlük önemli” gibi sorularını cevaplayarak sunumuna devam eden Kadirbeyoğlu, özerk üniversitenin önemine değindi.

DEMOKRATİK VE ÖZERK ÜNİVERSİTE İÇİN MÜCADELE ETMEYE DEVAM EDECEĞİZ”

YÖK’ün olduğu yerde bilimsel ve özerk üniversitenin mümkün olmadığını dile getiren Kadirbeyoğlu, geçmişten günümüze Boğaziçi Üniversitesinde yaşananları anlattı.

Kadirbeyoğlu, “Naci İnci’nin atanması da sürpriz değildi. Zaten orayı ele geçirmek istiyorlar, dolayısıyla baktığımızda Boğaziçi Üniversitesinin çeşitli bileşenleri hep bir arada korumaya çalıştığı bir üniversite var. Amaçları bu sesi yok ermek. Demokratik ve özerk üniversite için mücadele etmeye devam edeceğiz. Ve diğer üniversitelerle birlikte yapmamız gerekiyor” dedi.

“TAŞERON SİSTEMİN KALDIRILMASI İÇİN SENDİKALAŞTIK”

Ardından Halit Büyük, "Taşeron İşçinin Zaferi: PTT Direnişi" konusu üzerine konuşma yaptı. PTT yılladır taşeron çalışmanın var olduğunu ifade eden Büyük, buna karşı örgütlendiklerini ve 25 yıllık PTT tarihinde ilk toplu sözleşmeyi yaptıklarını söyledi.

Taşeron sistemin kaldırılması için sendikalaştıklarını söyleyen Büyük, “PTT personel açığı var ve bu da taşeron işçinin sırtına biniyor. Biz kadroya geçirip daha örgütlü sendikalı bir şekilde yol yürümek istiyoruz. Taşeron sistemin kaldırılması talebimizi sürdüreceğiz” diye konuştu.   Son olarak ise Başaran Aksu, "Yerin Altını Üstüne Getirmek: Soma'dan Ermenek'e Madenci Direnişleri" başlılığı altında konuşma yaptı. Aksu, Tahir Çetin ve Ali Faik ile anısıyla başladı. Ermenek ve Soma’daki direnişleri aktaran Aksu, “Temel sorun örgütlenme. Örgütlenme olmadan mücadelenin kendisi yüzeysel bir şey” diyerek örgütlü mücadele vererek haklarını kazandıklarını söyledi.

DEVLET, MUHAFAZAKARLIK VE ARTAN OTORİTERLEŞME

Kongre, “Devlet, Muhafazakarlık ve Artan Otoriterleşme” isimli oturumla devam etti. Oturumun yürütücü ve çerçeve sunumunu Zerrin Kurtoğlu yaparken oturumun konuşmacıları ise Ümit Akçay, Ömer Faruk Gergerlioğlu ve Ahmet Gire oldu. İlk olarak oturuma online katılan Ümit Akçay, "Otoriter Konsolidasyon Dinamikleri ve Karşı Eğilimler" konusunda konuştu. Hem siyasi hem de halk sağlığı açısından zor dönemden geçildiğini söyleyen Akçay, otorite kavramı ile ilgili yapılan tartışmalara değindi.Liberal siyaset üzerinden yapılan tartışmalar ile eleştirel siyasal iktidar yaklaşımları da anlatan Akçay, ikisi arasındaki diyaloğun zayıf olduğunu söyleyerek, analitik siyaset bilimi yaklaşımlarının önemli olduğunu ifade etti. Ana-akım liberal açıklamaları rekabetçi otoriterlik kavramıyla açıkladıklarını söyleyen Akçay, bu yaklaşımın temel sorunlarını anlattı.

“NEOLİBERAL OTORİTERİNİN KRİZİNİ YAŞIYORUZ”

Otorieter neo-liberalizm olarak söylenenin 2013 sonrası neoliberal otoriterinin krizini yaşadığımızı söyleyen Akçay, 2018 sonrasını da otoriter konsolidasyon dönemi olarak değerlendirdi. Otoriterlik konsolidasyon sürecini rıza ve meşruiyet, baskı, devlet kurma faaliyeti, uluslararası konjonktür maddeleri ile açıklayan Akçay, daha sonra ise karşı eğilimler konusuna geçti. Akçay, rıza konusunda iktidarın karşılaşacağı en büyük sorunun birleşik bir muhalefetin ortaya çıkması olabileceğini belirtirken, baskı aygıtının güçlendirilmesinin ekonomik maliyetinin olduğunu ve bunun da yaratacağı sorunların olduğunu belirtti.

Akçay, "Bunun yanında emek hareketinin daha bütünlüklü bir mücadele ve somut kazanımlara yönelmesi kritik bir adım olabilir. Devlet kurma faaliyetleri açısından ise iktidar açısından da yine karşı eğilimler var, bürokratik tutarlılık açmazı var" derken uluslararası konjonktür meselesini ise orta büyüklükteki ülkelerin sınırları alt başlığı ile anlattı. Akçay son olarak, "İktidarın tahkimatını kolaylaştıracak ya da bunu mümkün kalacak dinamikler varken karşı dinamikler de var" diye konuştu.

“SİSTEMSEL DEĞİŞİKLİKLER SAĞLANMADAN, DEMOKRATİK GELİŞME SAĞLANAMAZ”

"Muhafazakarlık ve Artan Otoriterleşme" başlığı ile konuşan Ömer Faruk Gergerlioğlu ise, "Otoriter anlayışlar yeni yönetim biçimleri ile değişimler de yaşamıştır. Tarih boyunca toplumsal ve siyasi güçler meşruiyetlerini sağlayarak kendilerini meşru bir iktidar haline getirerek güce itaati bir görev haline getirmek için çaba sarf etmiştir. Kendilerine itaati esas almışlardır" dedi.

Siyasi yönetimlerde erkin kimler tarafından ve nasıl kullanılacağına göre sınıflandırmadan söz eden Gergerlioglu, otorite kavramının kökenine değindi. Günümüzde otoriter rejimlerin büyük acılar yaşattığını söyleyen Gergerlioğlu, otoriterleşmenin hangi koşullarda arttığını dile getirdi.Muhafazakarlık kavramı konusunda da konuşan Gergerlioglu, "Muhafaza etmek isteyen yeniyi aramaz, bu yüzden otorite muhafazakarlık döngüsünden çıkamaz. Birbirlerini beslerler. Adalet ve demokrasi talebi ise otoriterleşmeye engeldir. Sistemsel değişiklikler sağlanmadan, demokratik gelişme de sağlanamaz. Hak, hukuk, adalet, vicdan taleplerini esas almazsa en ufak bir kesim, bu sıkıntılar devam edecektir. Bu taleplerimizi yükseltmeliyiz" diye konuştuGergerlioglu son olarak şunları kaydetti: "Meselemiz kısır döngüyü yenebilmek. Bu olmadığı sürece zorba iktidar bu muhafazakar camiadan desteği alacak. Bu camiayı da özeleştiriye yönelten, ortak paydaya yöneltmek zorundayız."

“PANDEMİ SINIFSAL BİR FELAKET”

Oturumun son konuşmacısı Ahmet Gire de  "Pandemide Devlet: Çıplak Yaşamın ve Çıplak Birikimin Üretimi" başlığı altında söz aldı. Gire, pandemide işçi sınıfının nasıl bir hayat yaşamak zorunda kaldığını ve pandeminin sınıfsal bir felaket olduğunu söyleyerek sözlerine başladı. 

Gire, "2020 yılında iş cinayetleri yüzde 30 arttı, koronovairisden kaynaklı. İşçiler sanki salgın yokmuş gibi devam etti. Sermaye de servetini yüzde 39 neredeyse arttırdı. Türkiye’de pandemi boyunda istihdam düşüşü yaşandı. İşçiler istisnanın istisnası oldu" dedi.

Pandemi bahane ederek işçileri kapalı devre çalışmaya zorlayan Dardanel örneğini veren Gire, ayrıca Vestel'de bine yakın işçinin pozitif olmasına rağmen dip dibe bantlarda çalıştırılmaya devam ettirildiğini hatırlattı. Gire, verdiği örneklerle pandemide işçi sınıfı ve sermaye arasındaki ilişkiyi özetledi. (İzmir/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Kadına yönelik şiddete dikkat çekmek için sahaya eşleriyle çıktılar

SONRAKİ HABER

Aşı olmayan işçilerden haftada 1 kez zorunlu PCR testi istenebilecek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa