Zaman, barışı sıkı sıkıya savunmanın zamanı
Bugüne kadar bölgede yürütülen nizama uydurma edimi zor araçlarının baskın bir biçimde kurulmasıyla gerçekleşti. Mihraç, zırhlı araçların altında kalmış çocuklardan sadece bir tanesi.
Miraç Miroğlu | Fotoğraf: MA
Berkay YEĞİN
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Çocuklar dış dünyayla henüz yeni temas kurarken, alışılmış her şey gözlerine daha cazibeli gelir hep. Bir uçak böyledir gökyüzünde uçan o nesne öylesine ilgisini çeker ki oyunlarında yer verir, bir helikopterin sesi akıllara işlenir “ra ta ta ta” …
Ancak genel geçer bir kanı kurulabilir mi? Her çocuk helikopteri sever mi; zırhla, silahla döşenmiş araçları oyunlarına yerleştirirler mi? Bir panzer her yerde “sevimli” midir?
ZIRHLI ARAÇLARIN “GEZDİĞİ” SOKAKLAR
Epeyce bir zamandır bölgede illerinde, kasabalarında nereye giderseniz gidin fethedilmiş bir kent havası eser. Devasa zırhlılar, kontrol noktaları… Siyaset sembollerle iner ya sokağa; baskı üzerine kurulu olanında ise, kolluk kuvvetlerinin “ihtişamıyla” çıkıyor her sokaktan.
Mihraç Miroğlu öldü. Babası; “Bunca çocuk neden bu şekilde öldü?” diye sordu. Annesi o polislere “Neden böyle yaptınız?” diye soramadı. Kürt çocuğunun “oyuncağı” zırhlı araçlar olamadı hiç. Helikopter havalandı çocuklar eve sığındı, akrep geçti sokaktan çocuklar köşe bucak kaçtı.
BARIŞI DAHA SIKI SAVUNMAMIZ GEREKEN GÜNLER
Bugüne kadar bölgede yürütülen nizama uydurma edimi zor araçlarının baskın bir biçimde kurulmasıyla gerçekleşti. Mihraç, zırhlı araçların altında kalmış çocuklardan sadece bir tanesi. Yaşadıkları mahallede bir sağlık ocağı varmış dönüştürüp karakol yapmışlar.
Eğitim, sağlık, yaşam hakkı… devletin ‘bekası’ karşısında yenik düşmüş, eften püften meseleler halinde. ‘Güvenlik’ olmalı, öyle bir ‘güvelik’ olmalı ki mahallelinin istemediği yere karakollar dikilip çocukların kentsel yaşamda ufacık kalan alanları panzerler, akrepler tarafından işgal edilmeli; Birlikte, kardeşçe yaşamın ‘güvencesi’ bir dönem kentleri darmadağın etmiş ağır silahların, Demokles’in kılıcı gibi tutulması halini aldı.
1 Eylül’ün üzerinden az bir zaman geçti. Bölgede irili ufaklı eylem, etkinliklerle yan yana gelenlerin talebi, yarına ertelenemeyecek vahametiyle tekrardan dile getirildi. Barışı sıkı sıkıya savunmak; Mihraç Miroğlu’nu öldürenlerden hesap sormak demektir.