Yüz yüze eğitime dönüş ama nasıl?
Yeni döneme başlarken de güncel sorunlarımızın artarak devam ettiği bu koşullarda sorunlarımız aynıysa, o zaman çözüm yollarını tartışmalıyız.
Fotoğraf: Pixabay
Ömer Faruk ADIGÜZEL
Sultangazi
Uzunca bir süre uzaktan eğitimle eğitimimizi sürdürdük. Alışık olmadığımız bir sistem hayatımıza bir anda girdi. Uyum sağlayamamamızın yanı sıra internet paketlerinin pahalılığı, alt yapı yetersizliği ve teknolojik aletlerin eksikliği gibi sıkıntıları yaşayan çok fazla öğrenci arkadaşımız oldu. Hiçbir destek alamadık, iktidar uzaktan eğitimde sınıfta kaldı. Bunca eksiklikten ve bir kapanma bir açılma şeklinde ilerleyen uzaktan eğitim sürecinden sonra 6 Eylül’de uzun bir süre ara verdiğimiz yüz yüze eğitim başlıyor. Bununla beraber pek çok sorun ortaya çıkıyor. Kalabalık sınıflarda eğitim görüyoruz. Sıralarda çift kişi oturuyoruz. Aşılamada da gerideyiz. Bu koşullar pandemi dönemi için uygun değil. Temizlik elemanı ve temizlik malzemesi eksikleri oluyor okullarımızda. Okullara yeterli bütçeler ayrılmıyor ve bu bütçeleri oluşturmak için okullar öğrencilerden para talep ediyor. Ücretsiz eğitim görmemiz gerektiği yerde sürekli cebimizden para çıkıyor.
ÖZELLEŞTİRİLEN EĞİTİM
Özel okul, dershane, kreş gibi ücretli eğitim kurumlarının sayısı gün geçtikçe artıyor. Özellikle pandemi döneminde müşteri sayıları bir hayli arttı. Okullarımızda verilen eğitimin yetersizliği ve niteliksizliği biz öğrencileri ücretli eğitim almaya zorluyor. Devlet okullarının uzaktan eğitime geçtiği dönemde dershaneler ve özel okullar yüz yüze eğitime devam etmişlerdi. Bu durum sınavlara ve geleceğimize hazırlanma konusunda parası olanlar ve olmayanlar arasında ciddi bir uçurum yaratıyor. Sadece ekonomik durumu iyi olanların daha kaliteli eğitim alabildikleri bir eğitim sistemi bizleri eğitime ulaşabilme konusunda daha da geri planda bırakıyor. Devlet ve eğitim kurumları herkese eşit hizmet vermelidir.
KEMERİ SIKANLAR
Ücretli eğitim kurumlarına mecbur bırakılmakla beraber pahalılaşan hayat da biz öğrencileri fazlasıyla etkiliyor. Enflasyonun rekor yükselişe geçmesiyle beraber fiyat artışları gözle görülür hale geldi. Yüksek enflasyona rağmen asgarî ücretin yükselmemesi, bizler ve ailelerimiz; kemeri sıkanlar veya sıkmak zorunda kalanlar olarak zor durumda kalıyoruz. Geçinemiyoruz! Dershane ve test kitabı fiyatları çok yüksek. Sürekli ekonomimiz büyüyor sesleri duyuyoruz fakat bunlar sadece duyduğumuz sesler oluyor. Evet ekonomimiz büyüyor ama bize değil başkalarına...
GELECEKSİZLİK BİZLERİ İÇİNE ÇEKİYOR
Üniversite kazanmak için çabalıyoruz fakat hepimiz potansiyel bir işsiz olduğumuzun farkındayız. Kendimizi motive etme yollarında tıkanıyoruz. Yarına ümitsizce bakmaktan bugünü yaşayamıyoruz. Birileri dört beş yerden maaş alırken biz asgari ücrete, işsizliğe veya istemediğimiz işlere mecbur bırakılıyoruz. Ekonomik kriz ve geleceksizlik çığ gibi büyüyorken iktidar ve onun etrafındaki yandaş medya bu durumlar yaşanmıyormuş gibi yansıtıyor. Düzeltmeye dair hiçbir çabaları yok. Çünkü bu sistem onların işine geliyor ama ezilen, geleceği elinden alınan biz oluyoruz. Biz bu geleceksizlik üreten, bizleri ücretsiz eğitim hakkından mahrum bırakan düzenin altında ezilmekten bir hayli bunaldık. O halde yeni döneme başlarken de güncel sorunlarımızın artarak devam ettiği bu koşullarda sorunlarımız aynıysa, o zaman çözüm yollarını tartışmalıyız. Okulların başladığı ilk günden itibaren bir araya gelebildiğimiz her yerde yeni dönemde daha kötü koşullara, geleceksizliğe karşı sınıflarımızda ve dershanelerimizde daha iyi günler nasıl mümkün olur diye sormak hepimiz için daha iyi günlere gidecek yolun da başlangıcı olabilir.